Dağdakileri seviyorsanız...


     Bugün buradan, DTP'lilere bir çağrıda bulunmak istiyorum. İşte çağrım:

    -Dağdakileri seviyorsanız...

    -Politik öngörünüz varsa...

    -Ve aklınız başınızdan bir karış yukarda değilse...

    Dağdakilere teslim olmaları için çağrıda bulunursunuz.

    Tabii, başka türlüsü de mümkün:

    -Kanınızın son damlasına kadar savaşın, arkanızdayız. Siz bizim kahramanlarımızsınız.

    Bu, gerçekten bir ölüm çağrısıdır. Kanın son damlasına kadar dökülmesi çağrısıdır.

    Çünkü süreç öyle işliyor.

    Yolun sonuna gelindi, dediğimde, öfkeli tepkiler geliyor.

    Oysa bunu görmemek için, gözleri bağlamak lazım.

    Bir takım hayaller oluşturulmuş olabilir. Bunun için dışarda destekçiler bulunduğu düşünülmüş olabilir. Bunun için içerde toplumsal bir zemin hazırlandığı hesaba katılabilir. Mitingler, gösteriler, şu bu... Bütün bunlara, hayallerin gerçekleşme yoluna girdiği ümidiyle bakılabilir.

    Ama öyle değil.

    Bakın işte, dış şartlar değişiverdi.

    Barzani'nin öfkelenmesi bir şeyi değiştirmiyor.

    Talabani, PKK'nın yaptığı işe bakıp "terörden daha kötü"diye tanımlayabiliyor.

    Bölgede Türkiye gerçeği, Amerika'nın bile ayaklarını yere basmasına sebep oluyor.

    Avrupa ülkeleri bile, görülecektir ki, kaçıp sığınmak istendiğinde buna imkan vermeyecek.

    Peki daha sonrası var mı?

    Kuzey Irak bombalarla sarsılıyor.

    İçerde dağa karşı operasyon sürüyor, dağ daralıyor.

    Ve içerde, hükümet, bölge insanına hizmet için kolları sıvamış durumda.

    Bölge insanı, dağda çocuklarının artık ölmesini istemiyor.

    Yani bölgeden dağa tehditle ya da gözleri bağlayan idealizmle asker götürme yolu da, kısa süre sonra kapanacak.

    Bir şey daha olacak:

    Hükümet, dağdan inişler için daha kucaklayıcı bir zemin hazırlayacak.

    Buna rağmen dağda kalmak ise, ancak ölümü tercih etmekle izah edilebilir.

    Bana göre DTP, bu noktada tarihi bir sınavda.

    "Dağdakileri seviyorsanız"diye söze başladım.

    Dağdakileri sevenler olduğu bir gerçek.

    İşte eşi dağda bulunan DTP Grup Başkan  vekili Fatma Kurtulan... "Her operasyonda nefesimi tutuyorum" diyor. Bir ölüm haberini duyma korkusu bu. Bölgede başka anneler var, dağdaki ölüm listeleri içinde çocuklarının adı sayılacak diye ödü kopanlar... Fatma Kurtulan "AKP'li bir bakanın kuzeni, yine AKP'li bir vekilin kardeşi dağda çatışmada ölmüş" diyor. Demek ki, her çevreden dağa çıkışlar, ya da dağa kaldırışlar olmuş.

    DTP'liler "Operasyon dursun!" diyor. Buradan "Operasyon dursun ki, PKK silahı bıraksın" gibi bir sonuç çıkıyor.

    Bunlar, yanlış pazarlıklar. Devletle bir terör örgütünü aynı kefeye koymayı, dünyanın hangi ülkesi kabul eder?

    Bütün bunlar ölümü artıran davranışlardır.

    Dağa kahramanlık izafesi de, el kesesinden develer kurban zihniyetidir. Dağdaki ölecek ve sen görmeyeceksin, böylece dava kurtulacak!

    Ucuz kahramanlık tam da budur.

    Dağdakileri seviyorsanız "Gelin diyeceksiniz, gelin, ölmeyin, çünkü yolun sonuna gelindi."

    Dağdakilerin rehabilitasyona ihtiyacı olacağı muhakkak.

    Vietnam sendromu denen hadise,  her zaman bu şartlarda yaşayanların hayatına musallat olacaktır.

    Dağdakileri seviyorsanız, devletin önüne, makul rehabilitasyon projeleri koymaya çalışın.

    Gerilim politikasından vazgeçin.

    Her sözün başına "Öcalan"ı koyarak, gerilimi pompalamayın.

    "Politik öngörünüz varsa gerçeği görürsünüz." dedim başta. 

    Halk sizi Meclis'e gönderdi. PKK'ya eklemlenmenizi isteseydi, dağa gönderirdi. Dağın yolları kapalı değildi.

    Meclis'e dağı getirmek mümkün değil.

    "Bizi dağ seçtirdi, onlara vefa borcumuzu ödemeliyiz" diyorsanız, bu çok yanlış bir misyon olacaktır. Bunu sürdürmek mümkün olmaz. Bu, DTP politikalarına en çok sempati ile yaklaşan Avrupa nezdinde bile sürdürülemiyor.

    Dağdakilere dostluk bugün, doğru bir rehabilitasyon projesi çerçevesinde onları dağdan inmeye ikna etmektir.

    Ankara bugün, "Daha çok ölüm olsun" istikametinde bir politikanın içinde değildir. Onun için "Ana ocağına dönüş" çabası sergileniyor. Bölgeden, DTP'den daha çok oy almış bulunan AKP'nin bölge halkını incitecek bir davranış sergilememe noktasında olağanüstü bir hassasiyet gösterdiği gözleniyor. İktidar, bölge ile ilişkide hizmeti öne çıkarmaya çalışıyor.

    Bunun için terör engelinin ortadan kalkması lazım.

    Bunun için dağda kimsenin kalmaması lazım.

    DTP neredeyse şöyle bir tercih noktasındadır:

    Hizmet mi dağ mı?

    Aslında bu soru bile abestir.

    Aklı başından bir karış yukarda olanlar ancak bu noktada kafa karışıklığı yaşarlar.

    Doğu Güneydoğu'da, tüm Türkiye'de bir an önce sosyal barış iklimi oluşmalı ve hizmetin önü açılmalıdır.

    Kanaatimce DTP'yi bir bilgelik sınavı bekliyor. Küçük hesap ve sonunda çıkmaz mı, bilgelik ve sonunda tarihi bir barışa yürüyüş mü?

    İkincisi bir yürek kapasitesini gerekli kılıyor, dilerim DTP yüreğinde bu derin kapasiteyi bulsun.