Dağ fare değil fil doğurdu

Mahkeme iddianameyi kabul etti, Ergenekon soruşturması davaya dönüştü, yargı süreci resmen başladı, duruşma üç ay sonra.

Bu çok önemli bir gelişme, çünkü ilk kez Ergenekon diye bir karanlık örgütün kurucuları, mensupları yeraltından hâkim karşısına çıkarılıyor. Ergenekon ile benzerlik gösteren Susurluk'un Meclis ve özel müfettişler raporlarında röntgeni çekildi ancak bu şekilde yargıya taşınamadı. Bu her yerde uzantısı olan derin çetelerle mücadelede Türkiye'nin epey mesafe aldığına işaret ediyor.

İki gündür toplum olarak iddianameyle yatıp kalkıyoruz. Herkes 2 bin 450 sayfayı satır satır okumakla meşgul. Sayfaların arasından ilerledikçe büyük resmin çarpıcı ayrıntıları, terör örgütünün yeni ve farklı yönleri ortaya çıkıveriyor. Metin güçlü, baştan savma değil, çalakalem yazılmamış. Kurumları gereksiz yere yıpratmamak için özenli dil kullanılmış. Daha açık söylemek gerekirse askerî erkandan söz edilirken TSK'nın zarar görmemesi için aşırı hassasiyet gösterildiği gözden kaçmıyor. İki darbe senaryosundan söz eden emekli Oramiral Özden Örnek'in günlüklerine yer verilmemesini de bu kapsamda yorumlamak mümkün.

Asıl önemli olan iddianamenin üslubu değil içeriği... İddialar son derece ciddi. İnsanı ürperten öyle sulandırmaya gelmeyecek türden. 'Dağ fare doğurdu' gibi önyargılı, gayri ciddi yaklaşımlara meydan vermeyecek cinsten. Henüz iddianameyi okumadan medyaya yansıyan kimi haberlere bakarak 'Boş, safsata, fasafiso' diyenleri utandırması lazım. Bütün hücrelerine ulaşılamadıysa da omurgası belirlenen bir örgüt var karşımızda. Savcı örgütün fotoğrafını çekmiş, kurucularını, yöneticilerini tespit etmiş. Karışık ve karmaşık bir yapı. Aralarında devletin gücünü kullanan resmî unvanları olanlar var, sivil uzantıları var. Kâğıt üzerinde bir örgüt değil bu. Terör amacı güden bu illegal oluşumun eylemleri söz konusu. Güvenlik kuvvetleri tarafından önlenen, uygulamaya konamamış korkunç planları anlatılıyor. Savcı Cumhuriyet ve Danıştay saldırısını örgütün eylemleri arasında sayıyor, Necip Hablemitoğlu cinayetinde, Sabancı suikastında örgütün izi olduğunu ileri sürüyor. Ayrıca ülkenin en güçlü iki ismi Başbakan Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'a suikast planlamış. Kamuoyunda ses getirecek Nobel ödüllü Orhan Pamuk ve Patrik Bartholomeos gibi başka isimleri de hedef seçmiş.

Yakın tarihin karanlık ve kirli olaylarında imzası bulunan DHKP-C ve Hizbullah terör örgütleri ile Ergenekon'un ilişkisine rastlanmış. İnsanın kanını donduruyor ama iddianameye göre PKK ile bile işbirliği arayışına girmiş. Mevzusu geçtiğinde uzmanları tarafından seslendirilen 'derin devletin sağ eli, sol eli' gibi garip cümlelerin ne anlama geldiğini anlayamıyordum, Ergenekon'un yapısı içinde bunun karşılığı olduğunu görüyorum.

Son dönemde eylemlerine hız veren örgütün temel amacı askerî darbeye zemin hazırlamak... Askeri tahrik ve kışkırtma da suçlar arasında. Kaos ve kargaşanın darbelere giden yolun kilometre taşları olduğunu daha önce yaşadığımız darbelerden biliyoruz. Demokratik düzenlerde darbe en büyük suç... Ortamını oluşturmak, plan yapmak, senaryosunu yazmak da bu suçun kapsamında...

Bu iddialar, bu suçlar hafife alınabilir mi? Sadece iktidar-muhalefet mücadelesinin yansıması olarak görülebilir mi? Hayır. Kan, cinayet, suikast, eylem, kaos, darbe, terör gibi kelimelerle örülü iddianame dünyanın hiçbir yerinde gayri ciddi bulunmaz. Ve sulandırma çabası sergilenmez. Siyasî rengine bakmaksızın üzerine gidilir. Bırakın tamamını, iddiaların bir bölümünün doğrulanması bile her ülkeyi derinden sarsar.

Onca çabaya rağmen aydınlatılamayan, karanlık olayları düşünün... Vaktiyle seri halde işlenen faili meçhul cinayetleri düşünün. Bir türlü açıklanmayan kimi ilişkiler ağını ve demokratik sistemi tehdit eden artık sayısını unuttuğumuz çeteleri hatırlayın... Çetelerin anası durumundaki Ergenekon davası ülkenin temizlenmesi için büyük bir imkan vermiyor mu? Kanaatim bu davanın yakın tarihin derin sırlarını ortaya dökecek ipuçları içerdiği yönünde. Devletin kirlerinden arınması için büyük bir fırsat. Artık söz ve karar yargının...

Kaynak: Zaman