Bilir misiniz, Türkiye'nin bu popüler sorusunu soran kişinin adı Regis Debray'dır. Adından tahmin edebileceğiniz gibi kendisi Fransız'dır. 1940 doğumludur.
1960'larda Küba'da Havana Üniversitesi'nde felsefe profesörlüğü yapmıştır, Che Guevera'nın arkadaşıdır. Onunla birlikte Bolivya'ya devrim yapmaya gitmiştir. 'Devrimde Devrim' adlı kitabı Türkiye'de 68 kuşağını derinden etkileyen kitaplardan biri olmuş, daha sonra 'Kent' ve 'Kır' gerillası olup eline silah alacak gençler o kitabı yalayıp yutmuştur. 1967'de Bolivya'da yakalanmış, tutuklanmış, hapis yatmıştır ve en azından Türkiye'de 80'li yıllara kadar kendisinden hiç haber alınamamıştır.
Sonra, 80'li yıllarda Regis Debray'ı ansızın Fransa'nın Sosyalist Partili Cumhurbaşkanı François Mitterrand'ın 'danışmanı' olarak bulduk. Eski gerilla lideri gitmiş, yerine bir 'devlet adamı' gelmişti.
Kendisini 1989 yılı Mayıs ayında İstanbul'da yapılan Uluslararası Basın Enstitüsü genel kurulu toplantısında tanıdım. O toplantıda yaptığı 15-20 dakikalık bir sunumda Marksizm'in neden yanlış olduğunu ve yanıldığını anlatmıştı. Keskin bir dönüştü.
Aynı yıl, Fransız Devrimi'nin 200. yılı münasebetiyle, yanlış hatırlamıyorsam Le Nouvelle Observateur dergisine, 'Cumhuriyetçi misiniz, demokrat mı' başlıklı bir makale yazdı, hem Fransız Devrim'ini hem de Amerikan Devrim'ini öven, hem Fransız tarzı 'cumhuriyet'in faziletlerinden söz eden hem de Anglo-Sakson demokrasisinin faziletlerini anlata anlata bitiremeyen, açıkçası güzel yazılmış bir makaleydi bu.
Fakat ilginçtir, makalenin etkileri Fransa'dan çok Türkiye'de hissedildi. Kaldı ki makalenin tam çevirisi makalenin yazılmasından ancak 9 yıl sonra Türkçede yayımlandığı halde, biz 20 yıldır, durup durup bu makaleye atıfta bulunulduğunu, hatta makalede söz edildiği öne sürülen karşıtlığın, yani cumhuriyetçi-demokrat karşıtlığının (oysa makale böyle bir karşıtlıktan söz etmiyor) Türkiye'yi felakete sürükleyeceğini söyleyenleri bile görüyoruz.
Fransa'da Fransızlar için yazılmış basit bir dergi yazısının Türkiye'yi neden ve nasıl bu kadar meşgul ettiği sorusunun cevabı bizim için önemli. Önemli, çünkü bu cevap bizim demokrasi kavramını nasıl anladığımız veya anlamadığımızla yakından ilişkili.
Türkler, makaleyi okumadan ama başlığından anafikrini 'kaparak' dediler ki: Bir cumhuriyet vardır, görece modası geçmiş bir yönetim biçimidir, bir de demokrasi vardır, şimdi en ileri ülkelerde bu uygulanmaktadır.
Oysa böyle bir şey yok. Yoksa, Fransa 'Cumhuriyeti' demokrasi değil midir?
* * *
Peki ya Türkiye Cumhuriyeti demokrasi midir? Şu sıralar, 'kör topal demokrasi' olduğumuz söyleniyor, engelli vatandaşlarımız için kırıcı bir ifade tarzıyla.
Doğrusu biz bir 'yarı-demokrasi'yiz. Bırakın felsefi anlamda demokrasiyi içselleştirmiş olmayı, hukuk devletini, eşit vatandaşlık ilkesini falan, daha demokrasinin mekanik yönü olan seçime dayalı temsiliyeti (milletvekili adaylarını lider belirler, ülke çapında yüzde 10 baraj bizim elimizi bağlar vs.) ve demokrasinin olmazsa olmazı olan fren ve denge mekanizmalarıyla hesap verebilirliği (bizde hesap sorması gereken kurum parlamentodur ama bizim hükümetlerimiz parlamento çoğunluğuna dayanır, yani kuvvetler birliği vardır ve hesap vermez) asgari düzeyde bile sağlayamıyoruz. Demokrasi adına tek becerebildiğimiz şey, zaman zaman seçimler yapmak, seçime hile karıştırmamak vs.
Bizim yarım demokrasimiz, bana göre hiç de korunması gereken bir şey değil, ihtiyacımız acilen tam demokrasiye geçmek. Ama şaşırtıcı biçimde, tam demokrasiye geçilmesinin önündeki en büyük engel, tam demokrasiden en fazla çıkarı elde edeceğini sandığınız kurum, parlamentonun ta kendisi. Çünkü o parlamentodan çıkan hükümet, bu yarım demokrasi halinden hiç de şikâyetçi değil. Böyle ülkeyi daha kolay yönettiğine, kapalı kapılar ardında kimi işleri daha kolay gördüğüne inanıyor.
Bunca yıldır elindeki imkânlara rağmen tam demokrasi yolunda adım atmadığı için şu sıralar maruz kalmakta olduğu kapatma davası gibi girişimlere de aslında laf söyleme hakkının çok olmadığını düşünebilirsiniz. Ben öyle düşünmüyorum ama fırsat bu fırsat diye AKP'yi eleştirmeden de edemiyorum: Bir somut demokratikleşme, Türkiye'yi gerçek demokrasi yapma projeniz vardı da biz mi görmezden geldik?
Kaynak: Radikal