Cumhurbaşkanı seçiminde AKP’de yol ayırımı

Başbakan’ın Gül’ün ismini Cumhurbaşkanı adayı olarak ilan ettiği gün, Fakülte’deki odamda sohbet ettiğim arkadaşlara: “Başbakan Gül’ü harcadı ” dedim. Arkadaşlar: “Olur mu öyle şey?” demişlerdi. “Olur, olur. Göreceksiniz”  dedim. Dediklerim oluyor galiba.

 

Başbakan’ın kendisinin Cumhurbaşkanı olma isteminden hiç kuşku yoktu. Ancak Meclis içi ve dışı muhalefetlerin demokratik olmayan tepkilerini aşamayacağını anlayınca, bilindiği gibi, kendi ismini ilan etmekten çekindi. Aynı muhalefet odaklarının Gül ismine de aynı tepkileri gösterecekleri apaçık belliyken, onun isminin ileri sürülmesi bize göre, iyi niyetle dahi olsa, olmayacak duaya âmin demek gibi bir şeydi. Esas beni şaşırtan husus ise, Gül’ün kendi ismini solmaya nasıl müsaade ettiğiydi. Burada meselenin bu yönünü irdelemeye artık gerek yok sanırım. Geçmişi bırakalım; günümüze gelelim. Başbakan Gül’ü şimdi Çankaya’ya oturtabilecek mi? Veya soruyu biraz art niyetle soracak olursak, gerçekten Başbakan Gül’ün Cumhurbaşkanı olmasını istiyor mu?

 

Bize göre:  Hayır.

 

Oysa 22 Temmuz seçimi bugün Gül’e her açıdan Çankaya yolunu açmış durumdadır. MHP ve DTP, her ne kadar açıkça Gül’e oy vereceklerini açıklamamışlarsa da, Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk oturumu için gerekli 367 sayısına ulaşmada hükümete zorluk çıkarmayacaklarını beyan etmişlerdir. Bu durumda, Gül ilk iki oturumda seçilemezse bile, üçüncü oturumda kesin seçilebilir. Diğer taraftan bugün Gül’ün Cumhurbaşkanı olmaya dünden daha çok istekli olduğu görünmektedir. Çünkü Gül, her ne kadar 22 Temmuz seçimi bir Cumhurbaşkanlığı seçimi değil Milletvekili seçimi olmasına rağmen, AKP’nin oy oranını artırmasını ve seçim meydanlarında kendisine yapılan müspet tezahürleri, bir açıdan haklı olarak, bu yönde algılamaktadır ve yorumlamaktadır. Ama top başbakan’dadır.

 

Fakat edinilen bilgilere göre Başbakan, Gül’e pas vermek niyetinde görünmemektedir. Konuyla ilgili Başbakan’ın açık ve gizli, haklı ve haksız nedenleri ve gerekçeleri vardır. Her şeyden önce bunların başında, son Cumhurbaşkanı seçimi sürecinde CHP’nin Başbakan’ın muhalefet ile yeterince uzlaşma çabası göstermediği şeklindeki eleştirisine karşı, daha fazla uzlaşma girişiminde bulunacağı sözünü vermesi ve bu uzlaşmada Gül isminin dışlanacağını bilmesi gelir. Öte yandan dâhili ve harici zinde gizli güçlere, ABD ve AB yetkililerine karşı Başbakan gibi Gül de eski geçmişini sildiğini gösterir her türlü söylemi ve eylemi yapmasına karşın, onlar hâlâ Gül’ü İslamcı görmektedirler; bu yüzden onun Cumhurbaşkanı olmasına gizliden karşıdırlar. Bunları da Başbakan’ın biliyor olduğunu düşünüyoruz. Açıkça ifade edilmese de biz Başbakan ile Gül arasında gizli psikolojik bir rekabetin var olduğunu sanıyoruz; bunun da sözünü ettiğimiz gerekçelere eklenmesi gerekli önemli bir gerekçedir. Gül’ün sahip olduğu bazı artı niteliklerin Başbakan’da psikolojik zafiyet çıkardığı çeşitli vesilelerle gözlenebilmektedir. Bunun en son örneğini, 22 Temmuz gecesi AKP merkezi önünde toplanan ve seçim zaferiyle coşkulu kalabalığa hitabı esnasında Başbakan, Gül lehine atılan sloganları sürekli susturma çabası teşkil eder.

 

Bütün bu kısa açıklamalardan sonra bizim esas vurgulamak istediğimiz iki nokta vardır. Bunlardan birincisi Başbakan ile ilgilidir. İkincisi, Gül ile ilgilidir. Nedeni veya nedenleri ne olursa olsun Başbakan, Gül’ü Çankaya’ya çıkarmaz veya çıkaramazsa hem kendisine,  hem de Gül’e yazık olur. Çünkü diğer başka şeyleri bir kenara bırakalım, Başbakan seçim meydanlarındaki nutuklarında sürekli olarak halka Gül’ün Cumhurbaşkanı seçtirilmemesinden şikâyet etti ve bunun için oy talebinde bulundu. İlk gün oturumu için 367 Milletvekili’nin Mecliste hazır olacağı sözü verilmişken, Gül Cumhurbaşkanı seçtirilmez ise, seçtirmeyen bizzat Başbakan olacaktır. Gül’ün, yukarıda ifade ettiğimiz gibi, Cumhurbaşkanı olmasını istemeyen çevreler var ama bunca kavgadan sonra Başbakan’ın: “Meclis Gül’ü Cumhurbaşkanı seçecektir. Onu Çankaya’ya oturtmazsanız, siz oturtmayın”  diyebilmesi gerekir.

 

Gül ile ilgili noktaya gelince, elbette kararı kendisi verecektir. Ya Başbakan’ın istemine uyarak, artık adaylıktan çekilecektir; ya da adaylığını sürdürecektir. Birinci kararı verirse, hem kendi ismine, hem de seçmenine yazık edecektir. Seçmene çok yazık eden çok siyasiler gördük; bu o kadar kendileri açısından önemli olmayabilir.

 

Gül’ün bu aşamadan sonra Cumhurbaşkanı olamamasının iki önemli sonucu ortaya çıkacaktır. Birincisi, yeni AKP hükümetinin birincisi gibi iktidar olup da muktedir olamamasıdır. İkincisi ise, herkesten çok AKP’lilerin yakındığı demokrasi yokluğunu kendilerinin yok edecekleridir.

 

Eğer Gül değil de bir başkası Cumhurbaşkanı seçilirse, o zaman başa dönmek olur. Biz de Başbakan’a ve AKP’lilere böyle olacak idiyse, niçin bunu Mayıs ayında yapmadınız da anlamsızlaştıracağınız bunca kavga ve kargaşaya neden oldunuz? diye sorarız. Çünkü bu kavgaları daha fazla demokrasi için verdiğinizi söylüyordunuz. Derin devlet dediğiniz o hayali mefhumdan artık şikâyet hakkınız olabilir mi?