Çoğunluk azınlık ile nasıl uzlaşır?

Şart koşan taraf Baykal. "Cumhurbaşkanı uzlaşma ile seçilsin" ısrarına yeni şartlar ilave ediyor. AK Parti liderinin "Cumhurbaşkanı seçiminde uzlaşma ararız" çıkışından sonra, Baykal kuşatmasını daraltıyor: "Anayasa tanımına uygun, Anayasa'yı içine sindirmiş, açıkça ya da gizlice Anayasa'nın temellerini değiştirme özlemi içinde olmayan, açıkça ya da gizlice bir siyasi partinin uzantısı konumunda olmayan, dürüst, saygın, tarafsız bir kişi cumhurbaşkanı olmalıdır."
Baykal'ın bu kayıt ve şartları formüle ederken epeyce zihin yorduğu anlaşılıyor. Mefhum-ı muhalifinden yola çıkarsak Baykal'ın uzlaşma peşinde olmadığı, cumhurbaşkanlığı seçimi üzerinden siyasî rakibini yıpratmaya çalıştığı açık. Çünkü Baykal uzlaşma için bir çerçeve sunmuyor; AK Parti'yi ve AK Parti'nin çıkartacağı adayları "Gizli anayasaları olan, rejimi değiştirmeyi amaçlayan taraf" olarak ve bir ön şart halinde mahkûm ediyor. Meclis dışından, "Sezer gibi" bir cumhurbaşkanı adayına "evet" demenin ötesinde AK Parti'yi "rejime karşı işlediği suçlardan" bu vesile ile adeta nedamet getirmeye davet ediyor. Amacın üzüm yemek üzere uzlaşmak değil, nizâ çıkartarak bağcıyı dövmek olduğu ortada.

O zaman Başbakan'ın önerdiği uzlaşma nasıl sağlanacak?

Siyaset'in birbirini tamamlayan iki yüzü vardır. Bir tarafta çatışan fikirler, farklı istekler ve birbirine zıt çıkarlar birbiriyle kıyasıya çatışır. Maliyetin, sağlayacağı faydayı aştığı noktada çatışmanın yerini uzlaşmaya bırakması gerekir. Bunun için ortak kurallar geliştirilir, barış içinde bir arada yaşamanın ve işbirliği yapmanın yolları aranır. Siyaset bu yüzden "çatışmaların çözüme kavuşturulma süreci"dir. Demokrasi, iktidar hakkını halka dayandırarak hem ahlakî bir ilke vazetmekte, hem de çatışmaların çözümünü, yani uzlaşmayı basit ve anlaşılır kurallara bağlamaktadır. Çatışmaların çözümü için konulan en temel kural "çoğunluğun kararı"na uyulmasıdır. Modern anayasal demokrasiler bu kural karşısında sayıca az olanların haklarını ve özgürlüklerini, çoğunluk karşısında hukuk devletinin anayasal güvencesi altına alırlar. Bu güvenceyi pekiştirmek için önemli durumlarda aranan çoğunluk kararı, "nitelikli çoğunluk kararına" dönüşür.

Anayasa Mahkemesi'nin 367 kararı, işte bu çoğunluğu cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda "nitelikli çoğunluk" haline getirmekten ibaretti. Aslında nicelikten nitelik çıkmaz. Nitelikli çoğunluk bu yüzden "uzlaşma" demek değildir.

Uzlaşma nedir?

Uzlaşma her şeyden önce kurallar üzerinde uzlaşmadır. Çatışmaların demokratik çözümüne dair anayasal kurallar üzerinde uzlaşılırsa fiilî olarak ortaya çıkacak problemlerin tamamı, sorun çatışma konusu yapılmadan kendiliğinden çözülür. Bu yüzden CHP liderinin bir kişi üzerinde uzlaşma önerisi ve bu kişi ile ilgili kayıt ve şartları sıralaması uzlaşma arayışı anlamına gelmemektedir. O zaman demokratik kurallar ve kurumlar üzerinde inşa edilmiş uzlaşmalar değil kişiler; dolayısıyla keyfilik egemen olur.

Türkiye'nin cumhurbaşkanlığı seçiminin, hatta bunun ötesinde cumhurbaşkanının yetki ve sorumluluklarının üzerinde bir uzlaşmaya ihtiyacı var. Her cumhurbaşkanı seçimi bir krize yol açıyorsa ve her cumhurbaşkanı kullandığı yetkileri uzlaşma dışı kullanıyorsa sorun kişilerde değil kurallardadır. Keyfince rektör atayan, yasaları son dakikaya kadar bekleterek veto eden, topluma marjinal bir ideoloji dayatan bir cumhurbaşkanı uzlaşmayı temsil edebilir mi? Böyle bir cumhurbaşkanının yeni modelini talep etmek uzlaşma anlamına gelir mi?

İktidar Partisi'nin cumhurbaşkanının yetki ve sorumluluklarının parlamenter sistemle uyumlu hale getirilmesi önerisi, kurallar üzerindeki uzlaşma için bir başlangıç noktası olabilir. Kurallar yerine kişiler üzerinde uzlaşma teklifi azınlıktan geliyorsa; o zaman ortada bir uzlaşma değil siyasette üstünlük sağlama arayışı var demektir.

Siyaset üzerindeki askerî vesayet bütünüyle tasfiye edilse, silahlı güç ile demokratik kurumlar arasındaki ilişki evrensel standartlara oturursa cumhurbaşkanlığı seçimi her seferinde bir krize neden olur mu? Elbette olmaz. Peki o zaman CHP, cumhurbaşkanının isminden önce askerî vesayetin bütünüyle tasfiyesi konusunda uzlaşır mı? Tartıştığımız mevzûyu bütünüyle gündemden çıkartacak olan asıl uzlaşma bu değil mi?

 
Kaynak: Zaman