Çocuk deyip geçmeyin!

"Ve Davud ile Süleyman'ı da an. Hani bu ikisi bir topluluğa ait koyun sürüsünün geceleyin girip otladığı bir ekin hakkında hüküm vereceklerdi ve Biz de onların bu hükümlerine tanık idik. Bu olayda Süleyman'ın dâvâ konusunu (daha derinden) anlamasını sağladık; bununla birlikte, Biz her ikisine de sağlam bir muhakeme gücü ve ilim bahşetmiştik."

Kıssaya göre, bir koyun sürüsü geceleyin yolunu şaşırarak komşu tarlaya girer ve ekine zarar verir. Süleyman henüz 11 yaşında bir çocuktur. Babası, kral-peygamber Hz. Davud zararı hesap ettirir ve koyun sürüsünün değerine eş bir zarar ortaya çıkar. Bu durumda ben olsaydım ne yapardım? Sürüyü ekin sahibine verir, böylece zararı tazmin ederdim. Hz. Davud da aynı şeyi yapıyor. Fakat küçük Süleyman bu hesabı beğenmiyor.

"Taraflar hakkında bundan başka bir karar daha mülayim ve uygundu" diyor. "İşinizi ben üstüme alsaydım, bundan farklı hüküm verirdim." Onun bu sözünü Davud Aleyhiselam'a haber verdiler. Davud, Süleyman'ı çağırıp sordu: "Sen onlar arasında başka nasıl hüküm verirdin? Peygamberlik ve babalık hakkı için, daha yumuşak ve uygun kararı bana söyle." (M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Ankara: TDV, 2007, Cilt 2, s. 206.)

Hz. Süleyman babasına hükmün değiştirilmesi gerektiğini ve koyun sürüsünün sadece bir yıllık geçici intifa hakkının (süt, yün, o yıl doğan kuzular, vb.) ekin sahibine verilmesinin; koyun sahibininse, eski haline getirinceye kadar tarlayı ıslah ve onarımla yükümlendirilmesinin ve sonunda tarlanın da, koyunların da eski sahiplerine iade edilmesinin uygun olacağını söyler. Bu yolla hem davacının uğradığı kayıp giderilmiş, hem de davalı mağdur edilmemiş olur. (M. Esed, Kur'an Mesajı, İstanbul: İşaret, 1996, Cilt 2, s. 659.) Davud Aleyhiselam bu çözümü beğenir ve uygular.

Kıssadan hisse:

1. Süleyman, ben daha 11 yaşında bir çocuğum, boyumdan büyük işlere karışmayayım; babam hem kral hem peygamber, ondan iyi mi bileceğim, DEMİYOR. Ayeti kerimeden açıkça anlaşıldığı üzere, Allah'ın verdiği destekle, babasından daha iyi bir çözüm geliştirip öneriyor.

2. Babası, sen de kim oluyorsun; kral ve peygamber olan benim, hadi oradan velet, DEMİYOR. Biliyor ki, "her bilenin üstünde daha iyi bir bilen vardır." Hükmü dinliyor ve kendi hükmünden daha derin ve doğru olduğunu anlıyor.

3. Anlamak yetmez, kabul etmek de lâzım. Babası hükmü hem kabul ediyor, hem de uyguluyor.

Buna karşılık, Hz. Süleyman daha 11 yaşında bu kadar derin düşündüğü için "Sen neymişsin be abi" havalarına girmiyor. Rivayet o ki, kral oluşundan vefatına kadar, Allah'a karşı saygısından ötürü "başını semaya kaldırmıyor." Son derece alçakgönüllüydü; yoksulların yanına varıyor, "miskin, miskinle oturur" diyordu. Hurma yaprağından zembil örüp satıyor, elinin emeği ile geçiniyor, arpa ekmeği yiyordu. "İnsanlara verilmeyen şeyler bize verildi, insanlara verilmeyen ilimler bize verildi, fakat şu üç kelimeden: öfke ve sükûnet halinde hilmden; yoksulluk ve bolluk halinde tutumluluktan; gizli ve açıkta Allah korkusundan daha üstün bir şey bulamadık," diyordu.

Bir bayram günü için bundan daha iyi öğüt olabilir mi?

 

 

Kaynak: Yeni Şafak