Biz Kuzey Ege'de 'çupra' deriz, ama bakıyorum diplomatik ağızda 'çipura' tercih ediliyor. Gazetelerden okumuşsuzdur: Bundan 10 yıl kadar önce Türkiye ile Yunanistan'ı saçma sapan bir savaşın eşiğine getiren Kardak-Imia kayalıklarında şimdi de 'çipura gerginliği' yaşanmaktaymış. Dolaydaki adalardan gelen Yunan balıkçı tekneleri kayalıklara yaklaştıkça sahil koruma botları işe karışıyor ve bu arada bir kaza olur, işler zıvanasından çıkar diye yürekler ağızlara geliyormuş.
Türk-Yunan ilişkileri bu kadar iyi giderken bu gerginlik ne ola ki diyeceksiniz? Emin olun ben de anlayamıyorum.
Bir açıklamaya göre gerginliğin tüm nedeni deniz çipuralarının Atina balıkhanelerinde kilosu 50-60 avrodan satılmasıymış. Kardak-İmia kayalıkları bu mevsimde çipura kaynadığından, Yunanlı balıkçılar gözü karartıp tehlikeli sulara dümen kırmaktaymış.
Malum, bu kayalıkların statüsü tartışmalı. Yunanistan kendi karasuları içinde olduğunu iddia ediyor, Türkiye ise bunu tanımıyor.
Türk-Yunan sorunları stokunda fazla da önemi olmayan iki kaya parçası nihayet!
Buna rağmen niçin gerginliğin yükselmesine engel olunmuyor? Niçin Başbakan Erdoğan telefonu kaldırıp kirvesi Karamanlis'e bu konuda üç-beş cümle söylemiyor? Ya da birkaç hafta sonra Ankara'ya tarihi bir ziyaret yapacak olan Karamanlis aynı şeyi yapmıyor?
Yoksa çipuranın içinde başka işler mi var?
Doğrusu ya, iki ülkede bu işi iyi bilenlerden aldığım yanıtlar beni tatmin etmiyor.
Deniyor ki, bütün bunlar Ankara buluşması öncesi peşrevlenmelerdir. Putin ile iyi bir diyalog yakalayan ve Atina-Moskova eksenini güçlendiren Karamanlis Türkiye'ye 'Kendini o kadar da önemseme' türünden bir sinyal göndermektedir.
Bu bana armutlarla elmaları birbirine karıştırmak gibi görünüyor ve pek mantıklı gelmiyor.
Gene deniyor ki, son haftalarda yakın çevresindeki skandallarla sarsılan Karamanlis her zamanki eski silaha başvurarak dikkatleri başka yöne çevirme çabasındadır.
Ama bakıyorum, son zamanlarda Yunan medyasının skandalseverliği Türk korkusunun önünde gidiyor.
Bütün bu gerginlikleri arkasında bizim Genelkurmay'ın bulunduğunu öne sürenler de çıkıyor tabii. ABD ile arasını düzelten asker böylece AB'ye hoşnutsuzluk sinyali gönderiyor diyenler olduğu gibi, 'Tüm yumuşama jestlerine rağmen Türkiye, Ege'de geleneksel tezlerinden vazgeçmedi' mesajı verilmekte diyenler de var.
Nihayet, bu çıkışları Karamanlis'in Türkiye ziyaretini iptal ettirmek isteyen aşırı milliyetçi çevrelerin gayretlerine bağlayanlara da rastlanıyor.
Türkiye ile Yunanistan arasında düzelen ilişkilerin meyvelerini düşündüğümde bu gerekçelerin hiçbiri bana ikna edici gelmiyor. Gerginlik kime fayda sağlar ki?
Yazıyı bir gerçek hikâye ile bitireyim:
Bundan 30 yıl kadar önce Yunan Genelkurmayı 'Ege adaları nasıl savunulur?' konulu bir rapor hazırlatmış. Raporu hazırlayan askeri uzman
uzun uzun çeşitli olasılıkları anlatmış. Konuşması bittikten sonra biri sormuş:
"Peki, ya havadan indirme yaparlarsa? Malum, Naziler Girit'i öyle almışlardı."
Uzman soruyu sorana ters ters bakmış ve şöyle demiş:
"Siz bizden yana mısınız, yoksa Türklerden yana mı?"
Ege'yi, adaları ve denizleriyle korumanın en iyi yolu Türk-Yunan dostluğunu sağlamlaştırmaktan geçer.
Barış egemen olursa, bu denizin çipuraları her iki yakaya da yeter!
Kaynak: Radikal