ABD, ekonomik çıkarları nedeniyle İran'a yaptırım istemeyen Çin'i ikna etmek için Körfez ülkelerinin Pekin'e ucuz enerji satmasını istiyor.
ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, İran’a boğucu ekonomik yaptırımlar dayatma kararı çıkarmak için BM Güvenlik Konseyi’ne gitmeden önce Körfez’i ziyaret ediyor. Aynı zaman zarfında, ABD Genelkurmay başkanı Amiral Mike Mullen İsrailli meslektaşının çağrısına icabet ederek Tel Aviv’e gidiyor. Bir başka deyişle, Amerikan diplomasisi İran’ın nükleer programıyla etkin biçimde iştigal edebilmek amacıyla, askeri hazırlıklarla paralel bir plan içinde yürüyor.
Clinton Suudi Arabistan’ı da kapsayan Körfez turunun ilk durağı Doha’da yaptığı basın toplantısında, Tahran’ın uranyum zenginleştirme oranını artırmasının, nükleer programın yetkililerin belirttiği gibi barışçıl değil, askeri olduğu mesajını verdiğini söyledi. ABD Dışişleri bakanı, bu nedenle İran’ı nükleer alandaki ‘kışkırtıcı kararlarından’ dönmeye zorlamak için ‘yeni önlemlerin alınması’ gerektiği üzerinde de durdu.
Araplar talepleri kabul eder
Clinton’ın Körfez ülkelerinden istedikleri şu üç temel noktada özetleniyor: Öncelikle, Çin’in İran’a karşı uluslararası ablukaya katılması durumunda kaybedeceği bağlantıları telafi edebilmesi için, Körfez’den bu ülkeye ucuz petrol ve doğalgaz vermesi isteniyor. İkincisi, Körfez ülkelerinin İran’a dayatılacak ekonomik ambargoya etkin biçimde katılması, İran’la finansal ve ticari ilişkileri durdurmaları, yaptırımların kapsayabileceği İranlı yetkililerin topraklarına girişini engellemeleri talep ediliyor. Üçüncüsü, askeri operasyona başvurulması halinde Amerikan ve belki de İsrail uçaklarına, filolarına ve ordularına üslerini, hava sahalarını ve limanlarını açmaları isteniyor.
Körfez ülkelerinin bu taleplere ne yanıt vereceği konusunda kehanette bulunmak için erken, ancak yanıt büyük ihtimalle olumlu olacak. Zira bu ülkeler ve özellikle Suudi Arabistan İran’ın nükleer ve klasik askeri kapasitesinin gelişmesinden dolayı büyük endişe duyuyor ve bu tehlikenin Irak’a karşı izlenen yöntemle ele alınmasını istiyorlar. Körfez ülkeleri eski Irak rejimini abluka altına alıp doğrudan işgalle devirme amaçlı Amerikan çabalarında temel rol oynamıştı. Washington İran’a karşı yaptırım ve operasyon seçeneklerine başvurursa aynı senaryonun tekrarlanması uzak ihtimal değil.
Çin hâlâ BM Güvenlik Konseyi’nden İran’a yaptırım kararı çıkmasının önünde büyük bir engel oluşturuyor. Zira Rusya’nın aksine Pekin Tahran’la güçlü ticari ilişkileri nedeniyle yaptırıma karşı. Washington bu nedenle Çin’in tutumunu değiştirmesi veya en azından Güvenlik Konseyi’ne karar tasarısı sunulursa oylamaya katılmaması için ‘yağcı’ teklifler ve kontratlarla ayartılması amacıyla, petrol ve doğalgaz zengini Körfez’e bel bağlıyor.
İran’ın ABD’nin askeri ve diplomatik hareketlenmelerini takip ettiği kuşku götürmez ve en kötü ihtimale de hazırlanması gerekir. Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad’ın devrimin yıldönümünde yaptığı konuşmaysa İran’ın kendine güvendiğini gösterdiği gibi, ABD’yle müttefiklerini daha da fazla kışkırttı. Zira Ahmedinecad, İran’ın uranyumu nükleer başlık üretmek için yeterli oranda (yüzde 80) zenginleştirme kapasitesine sahip olduğunu ilan etti. (Londra’da Arapça yayımlanan Kuds ül Arabi gazetesi, başyazı, 15 Şubat 2010)
Kaynak: Radikal