Harsh V. Pant
Londra - Çin ve Hindistan arasındaki gerilim son günlerde ve aylarda artarken, Hindistan, Çin'in Hindistan'a karşı her an saldırabileceği tahminleriyle dolup taşıyor.
En son, dikkatleri Çin'deki iç sıkıntılardan başka yana çevirmek için Çin'in 2012'ye kadar Hindistan'a saldıracağı söylentileri dolaşıyordu. Bu söylenti, Hint medyasında geniş yer buldu ancak hak ettiği ciddilikle ele almak yerine meselenin sansasyonel tarafına ilgi gösterildi.
Bu esnada, Çin resmi medyası vakayı ele aldı ve başka yöne çevirdi. Çin'in Hindistan'a saldırması çok düşük bir ihtimal ama iki komşu arasında bir çatışma şöyle bir senaryoda gelişebilir dendi: "Sınır ihtilaflarıyla ilgili olarak Hindistan'ın Çin'e karşı mütecâviz bir politika izlemesi, Çin'i kuvvet kullanımına itebilir." Çin medyasında, Hindistan'da dolaşan "Çin, Hindistan'a saldıracak" şeklindeki söylentilerin, Hindistan'ın sınır bölgelerine daha fazla asker konuşlandırma bahanesi olarak ortaya atılmış olabileceği kaydedildi.
Bu karşılıklı beyânatlar, her ikisi de küresel devletlerarası hiyerarşide yükselmeye devam eden Asya'nın iki devinin gizliden gizliye beslediği tedirginliği yansıtmaktadır. İkisi arasındaki bu güvensizlik, her yıl caf caflı sözlerle birbiri ardı sıra belgelerin altını imzalarlarken bile gittikçe artmaktadır aslında. Ekonomik işbirliği ve ikili siyasi ve sosyal mübadeleler en üst düzeyde.
Bugün Çin, Hindistan'ın en büyük ticari ortağı. Ancak birbirlerinin niyetlerine karşı besledikleri endişeyi hafifletmeye yaramıyor bu. Her iki taraf da klasik güvenlik ikilemine düşmüş haldeler: Birinin herhangi bir hareketini ötekisi derhal kendi çıkarlarına tehdit olarak görüyor.
Küresel düzlemde, söylemin içi işbirliği dolu ve doğrusu her iki taraf da iklim değişikliği, küresel ticari müzakereler ve küresel ekonominin çekim merkezinin değişimini hesaba katarak, küresel mâli kurumların yeniden yapılandırılması konularında birlikte çalıştılar.
İkili düzlemde ise işler başka. Çin, Hindistan'la olan sınır ihtilafını Asya Kalkınma Bankası'na götürdü ve Çin'in kendi toprağı olduğunu iddia etmeyi sürdürdüğü Hindistan'ın Arunachal Pradeş Eyâleti'ndeki kalkınma projelerinin de dâhil olduğu Hindistan'ın kredi başvurusunu engellemeye vardırdı işi.
Obama yönetiminin Çin'le ilişkileri dış politikasının merkezine oturtma planları yaptığı algılaması, Amerika'nın Çin ihracatına ve kredisine olan ihtiyacının arttığı ışığında Çin'in Hindistan'a (ve Hindistan'ın Çin'e) daha saldırgan bir duruş sergilemesine yol açtı. Çinliler, Amerikan Pasifik Filosu komutanına Hint Okyasunu'nun Çin'in nüfuz alanı olarak tanınmasını teklif ettiler ve Yeni Delhi hemen tüylerini kabarttı.
Çin'in Nükleer Tedarikçiler Grubu'nda engellemeye çalıştığı ABD-Hindistan sivil nükleer işbirliği anlaşmasına destek vermemesi ve geçen Kasım ayında Mumbai'de yaşanan kıyımın ele başlarını adalet önüne çıkarmada sergilediği engelleyici tavır, ilişkileri biraz daha gerdi.
Hindistan'ın alarma geçmesinin sebebi, Çin'in sık sık ve tiz bir sesle Arunachal Pradeş ve Sikkim'de Fiili Kontrol Hududu boyunca hak iddia etmesi. Hindistanlılar, son iki yılda Hint topraklarına çok sayıda Çinlinin sızdığından şikayet ediyorlar ve bu sızmaların büyük ölçüde Çin'in "Güney Tibet" dediği Arunachal Pradeş'ten gerçekleştiğini belirtiyorlar.
Çin, sınır meselesinde bahis oynamaya karar vermiş görünüyor. Hindistan Başbakanı'nın Arunachal Pradeş'i ziyaret etmesini geçen yıl protesto etti ve toprak üzerindeki hak iddiasını yineledi fakat Çin-Hindistan ilişkilerinde pek çok gözlemciyi şaşırtan şey, Pekin'in Hindistan'ın bu eyalet'te yaptığı her bir idâri ve siyasi harekete hararetle itiraz etmesi ve Arunachal Pradeş'teki Hint vatandaşlarına vize vermemesidir.
Hindistan Dışişleri Bakanı, Çin ordusunun "bazı zamanlar" Hint topraklarını sızdığını kayıtlara geçirmeye mecbur kaldı her ne kadar konuşmasının devamında meselelerin yerleşik mekanizmalar tarafından ele alındığını söylediyse de. Sınır müzakerelerinin yapıldığı son turlar, hayal kırıklığına uğratan birer başarısızlıktı ve Hindistan'da, Çin'in sınır ihtilaflarının nasıl ele alınacağı konusunda önceden varılan siyasi mutabakatlara bağlı kalmaya daha az gönüllü olduğu şeklinde bir algılama var. Söylem, Çin Ulusal Savunma Bakanlığına bağlı bir analistin, kaleme aldığı bir makalede, "Çin, Hindistan Birliği'ni tek hamlede 30 civarında devlete bölebilir" dediği yere kadar kokuştu.
Hindistan'ın karşısında sorun zorlu olmayı sürdürüyor. Çin'in bölgesel ve küresel düzeyde kazandığı ekonomik ve siyasi seviyeye henüz varmadı. Ancak yükselen bir güç hatta küresel bir süpergüç olarak gitgide Çin'le bir tutuluyor. Hindistan'ın ana güvenlik kaygısı, eli ayağı tutmayan Pakistan değil gittikçe iddialı olan, Hindistan'da daha iyi bir sratejik planlama kabiliyeti olduğu düşünülen Çin'dir.
Hindistan Çin'i büyüyen, emelleri bölgesel ve küresel güç dengesinin ana hatlarını yeniden şekillendirebilecek saldırgan ulusçu bir kuvvet olarak görüyor ve bu durumun Hindistan'ın çıkarlarına zarar verebileceğini düşünüyor. Son zamanlarda Çin'in Hindistan'a karşı sertleşmesinin altında ülke içindeki bazı zaaflar vardır belki ama ülkelerinin bölgede ve bölge ötesinde daha iddialı olmasını isteyen Hindistan kamuoyuna bir cevap vermesi gereken Hindistan siyasetçilerinin teselli olacağı şey değil bu.
Çin'in Pakistan'la her koşula karşı dayanıklı dostluğu, Nepal'de, Bangladeş ve Burma'da nüfuzunu artırma teşebbüsleri, Arunachak Pradeş gibi ihtilaf konusu eyâletlerin Hindistan'a ait olduğunu ısrarla tanımaması, Hindistan'ın BM Güvenlik Konseyi üyeliğine ve diğer bölgesel ve küresel örgütlerdeki üyeliğine destek vermemesi, ABD-Hindistan nükleer anlaşmasını desteklemeye gönülsüz olması, tüm bunlar, Çin'in Hindistan'ın bölgesel ve küresel bir oyuncu olarak yükselişini engelleme teşebbüsleridir.
Hindistan, Çin'e cevap olarak, sınırın kendi tarafından bölgelerinden altyapıyı iyileştiriyor. İlave iki tümen, ağır tanklar ve hava gücüyle Çin ve Hindistan arasında ihtilaf konusu olan sınırlarını taviye etti. Geçen Kasım ayında Pekin'in güçlü itirazlarına rağmen, Hindistan Çin'i hiçe sayarak Dalai Lama'nın Arunachal Pradeş'i ziyaret edip etmemede serbest olduğunu ilan etti.
Çin ve Hindistan'ın birbirlerine karşı niyetleri şu an bütünüyle barışçıl görünebilir ama iş, stratejik tasarıma gelince her şey değişir. Sorunlu bir tarih ve eşanlı yükselişin sebep olduğu yapısal belirsizlikler, Asya'nın iki devini gelecek yıllarda idare etmeyi gttikçe zor bulacakları bir seyre itiyor. Çin ve Hindistan'ın, çıkarların örtüştüğü yerleri araştırarak, ilişkilerine istikrar kazandırmaları muhakkak ki kendi çıkarlarınadır her ne kadar stratejik problemler, sırf arzulanıyor diye veya herkesin çıkarına diye tatminkâr çözümlere yardımcı olmak durumda değilse de.
Hindistan, iktisâdi ve askeri bakımdan kendini güçlendirmeye odaklanırken, bölgede daha çaplı stratejik denge için proakfif olarak çalışmak zorunda, şayet kendi çıkarlarını korumak ve kazanımlarını artırmak istiyorsa. Hint politikacıların bunu yapmak için bir yol bulup bulmadıkları şimdilik belirsiz.
Kaynak: Japan Times
Dünya Bülteni için çeviren Alpaslan Balcı