Pazartesi günü de yazdığım gibi Türkiye yakın tarihinin en karanlık dönemi 1990'lardır. Siyasetin ve siyasalın devreden çıktığı, her alanda ve her manada, devlete teslim olduğu, devletin ise meşru sınırlarını kaybettiği, her türden gayrimeşruluğa bulaştığı bir on yıldır 1990'lar.
Oysa fena başlamamıştı. 1991 sonunda Demirel'in seçimden birinci çıkan DYP'si ile üçüncü gelen İnönü SHP'si koalisyon hükümeti kurmuştu. Fakat daha bir buçuk yıl olmadan Özal ölünce, Demirel Cumhurbaşkanı seçilmiş, verilen sözler boşa gitmişti. Çiller DYP genel başkanı olmuş, Erdal İnönü SHP genel başkanlığından çekilmişti. SHP kapanmış, CHP'nin kursağına atılmıştı. Kurulup dağılan koalisyon hükümetleriyle 1995'te yapılan seçimler Türk siyaseti bakımından tam bir yıkıma açılıyordu. Türkiye 1991-95 arasını bile özleyecekti.
Nedeni, devletin daha 1993'te Demirel'den sonra siyasete el koymasıydı. Bunun yolu GD Anadolu'da devam eden Kürt olayının şiddetini tırmandırmaktan geçmişti. Çiller, partisine emekli paşaları, Olağanüstü Hal valilerini, eski emniyet müdürlerini almıştı. Onları hükümete taşımıştı. "Savaş"ı onlar idare edecekti. O dönemde neler yapıldığını henüz tam olarak öğrenemedik ama Türk tarafında da Kürt tarafında da dünya kadar karanlık dolap döndüğünü tarih sızdırdığı ışıkla daha şimdiden aydınlatıyor.
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN...