Cihad, Hamâset ve El Kaide Eylemleri

İslam dünyasında şimdilerde yaşanan olaylar bir zamanlar Mısır'da yaşanan şiddet olaylarını anımsatıyor. 80'li ve 90'lı yıllarda Cemaat-i İslamiye ile İslami Cihad'ın gerçekleştirdiği şiddet eylemlerini ve Mısır diktatörlüğünün yaptığı zulümler ile Müslüman gençleri nasıl şiddete körüklediğini hatırlayın.

İslam ümmeti bugünlerde yine çok önemli bir tarihi merhaleden geçmekte. Geçmişte Moğol istilalarını, Haçlı seferlerini ve sömürgecilik dönemlerini yaşamış olan bu toprakların aziz evlatları, bir kez daha kurnaz ve güçlü işgal ile karşı karşıya.. Unutulmalıdır ki, istilalar daima içinde kaos, bunalım ve şiddeti barındırır. Hatta kimi zaman istila o kadar uzun sürer ki, bunun ağırlığını taşıyamayan insanlar, iman ettikleri değerlerde bile şüpheye düşer ve Allah'a isyan derecesine varırlar. Fakat bunun öncesinde Müslümanlar şunu çok iyi bilmelidirler ki, Allah'ın bahşedeceği zafer ancak Kur'an-ı Kerim ve Sünnet'e güçlü bir iman ve her iki kaynaktaki direniş ve savaş hukukuna tam riayet etmekle olur. Yoksa, kızgınlık halinde veya duygusal bir ortamda alınmış kararların ümmete hezimetten ve hüsrandan başka bir şey getirmeyeceği açıktır... Bunun için onlarca örnek sıralayabiliriz. İslam tarihi, zafer ve başarının sırlarını bize apaşikâr bir şekilde takdim etmektedir.. Tarih kitaplarını açın okuyun, dediklerimi çok iyi anlayacaksınız. Ne mutlu hikmeti kuşananlara!..

O halde bugün İslam ümmetinin her ferdinin üzerine düşen görev, kızgınlık halinden arınmış, duygusallıktan uzak Kur'an-ı Kerim'in ve Sünnet-i Seniyye'nin bize öğrettiği eşsiz öğretiler çerçevesinde hareket etmektir. Atacağımız adımlar kendimizden veya kendi grubumuzdan çok, İslam ümmetinin güvenliğini sağlayacak ve ona hiç bir halel getirmeyecek adımlar olmalıdır. İnsanlar, eğer bu bilinç ve şuura sahip olmazlarsa sonucun vahim olacağı şimdiden ortada.

Kanaatimce İslam ülkelerinde meydana gelen patlamalar içerisinde oldukça büyük kuşkular barındırıyor. Bu olayların arkasında, İslam'ın imajını karalamak, İslam ülkelerine ve Müslümanların güvenliğine zarar vermek, İsrail'in himayesi ve Batı'nın çıkarlarını isteyen, İsrail istihbaratı Mossad ve ABD istihbaratı CIA'nın olması muhtemeldir. Öyle görünüyor ki, Zerkavi hikayesi de, Bin Ladin ve 11 Eylül saldırıları gibi gereğinden fazla abartılıyor. Batı, sözde Zerkavi hikayesi aracılığıyla duygusal ve sinirli Müslüman gençleri cihad ve Amerika'ya karşı savaş adı altında şiddete teşvik etmektedir. Bu gizli liderlik aracılığıyla duygusallık, İslam ümmetine bir darbe olarak kullanılmaktadır. İstihbaratlar adına çalışan birçok kişi, gençleri cihad adına yönlendirerek, İslam ve Müslümanlara zarar veriyorlar.

Ürdün'ün başkenti Amman'da meydana gelen saldırılara bakalım. Gerçi saldırıları bir internet aracılığıyla el Kaide üstlendi ancak başka bir site aracılığıyla yine el Kaide bunu reddetti. Burada önemli olan; saldırıda kimlerin hedef alındığıdır. Çünkü kimlerin öldüğü bize, bu saldırının amacını gösterecektir. O halde şimdi kimlerin öldüğüne bir bakalım. Saldırıda Filistinli bir tümgeneral ile Filistin istihbaratının önemli üç elamanı öldü. Saldırının olduğu sırada otelde bir düğün yapılıyordu. Düğünün sahibi, 17 kayıp veren el-Ahras ailesi idi. Peki kimdir el-Ahras ailesi? El-Ahras ailesi Filistinli bir ailedir. Aynı zamanda İsrail ordusuna karşı geçtiğimiz yıllarda fedai eylemde bulunan Ayat el-Ahras da bu ailedendi. Otelde Ürdün'e bir düğün için gelen efsanevi "Çağrı" ve "Ömer Muhtar" filmlerinin ünlü yönetmeni Mustafa Akkad ve kızı da öldü. Akkad hayatının son dönemlerine Salahaddin Eyyubi'nin hayatını sinemaya aktararak, batıya Müslümanların savaş hukuku konusunda ders vermek istiyordu. Lakin olmadı..

Öyle ise, “Otelde CIA ve Mossad ajanları bulunmaktaydı, biz de onun için oraya saldırdık" diyenlerin sözü ne kadar doğru?. Ölenler istihbaratçı değil, bilakis Filistinli ve sivil Müslümanlardı.. Eğer bu olayı Zerkavi üslenmiyorsa, kendisine yöneltilen suçlamaları açık bir dille reddetmesi gerekmez mi? Umulmadık zamanlarda ortaya çıkan El Kaide liderliği, bu olayı aydınlatmak için de tavrını ortaya koymalıdır.

Ürdün yönetimi Amman'daki otellere saldırı düzenleyen failleri açıkladı. Bunlar Irak'tan gelen 4 kişi. Üç erkek saldırılar sırasında öldü. Diğeri de bir kadın. O da bombayı patlatamadan tutuklandı. Kadın olayı Felluce'nin intikamını almak için gerçekleştirdiklerini söylüyor. Şimdi sormak gerekir, otellere istihbaratçıların karargahı diye saldırdınız ancak bundan Müslümanlar zarar gördü. Bu yanlış bilgiyi size kim verdi ya da sizi kim yanlış yönlendirdi?. Neden sözde Zerkavi (veya kim ismini kullanıyorsa) bunları zikretmiyor?. Elbette ki biz Filistin'de, Irak'ta, Çeçenistan'da ve Afganistan'da direnen mücahitleri itham etmiyoruz. Biz işgal altındaki ülkelerde direnenlerin direnişini sonuna kadar destekliyoruz. Dünyanın hiç bir yerinde Müslüman ya da gayri-Müslim hiç kimse işgalcileri savunamaz. Bunun için de direnişçileri eleştirmeden önce işgalcileri eleştirmek lazım oralarda.. Çünkü fitnenin başı onlar.. Fakat bu bölgeler dışında el Kaide adına yapılan olayların arkasında istihbaratlar olduğu kuşkusunu sizler de taşımıyor musunuz?

İşte tüm bu olaylardan dolayı duygusal ve çabuk galeyana gelen kardeşlerimizi uyarıyoruz. Allah rızası için gözlerinizi açın ve istihbaratların oyununa gelmeyin. Bu tür olayların İslam ve Müslümanlara ne kadar zarar verdiğini artık görün. Bu tür İslam'ın tasvip etmediği saldırılar, dünyanın her yerinde İslami davete ve çağrıya darbe vuruyor. Gayri Müslim ülkelerde yaşayan Müslüman azınlıklar çok zor durumda kalıyor, Müslüman ülkelere aşırı derece baskı yapılıyor, devletler baskıları defetmek için Allah'ın dini ile oynamaya çalışıyorlar, İslami yardım organizasyonlarına baskılar yapıyorlar, Müslüman halklar korku ve panik içinde..

İslam dünyasında şimdilerde yaşanan olaylar bir zamanlar Mısır'da yaşanan şiddet olaylarını anımsatıyor. 80'li ve 90'lı yıllarda Cemaat-i İslamiye ile İslami Cihad'ın gerçekleştirdiği şiddet eylemlerini ve Mısır diktatörlüğünün yaptığı zulümler ile Müslüman gençleri nasıl şiddete körüklediğini hatırlayın. Tüm olanların ardından nice gençler hapishanelere atılmıştı. Aradan uzun bir zaman geçmeden Mısır'daki Cemaat-i İslami ve İslam-i Cihad yaptıkları bir özeleştiri ile hatalarını kabul ettiler. Hatta eski görüşlerinden döndüklerini kitaplaştırdılar. Ülkede döktükleri kandan dolayı Mısır halkından özür dilediler. Mısır'da bugün el-Kaide'nin ikinci lideri olarak anılan Eymen ez-Zevahiri'nin de aralarında bulunduğu Cihad hareketlerinin bu başarısızlığı acaba birilerine ders olmuyor mu? Siz şiddeti bir kullanıyorsanız, istihbaratlar sizin adınıza binlerce şiddet eyleminde bulunuyor. Hâlâ bunun farkına varamadınız mı? Cezayir'deki GİA olayı da hamaset dolu gençlerimize ders olmuyor mu? Peki Mısır tecrübesi başarısızlıkla sonuçlanan Eymen ez-Zevahiri'nin bu olayları tüm dünya geneline taşıması ne kadar doğru? Geçmişte beraber olduğu Mısırlı birçok yoldaşı bugün onun yaptıklarını tenkit etmiyorlar mı?