Ciddiyetsizlik, ciddi bir densizliktir

            Ciddiyetsizlik, ciddi bir densizliktir.

            Densiz…

            Yani kısacası “denyo”…

             Reis-i Cumhur seçebilecek ciddiyette olan bir halkın ciddiyetsizlere yakıştırdığı argonomik bir tanım. Görgüsüzlerin şirinlik adına içini doldurduğu maskara çuvalı…

            Ciddiyetsizlik ciddi bir densizliktir ve bunun devlet protokolünde yeri olamaz. “Halkçı devlet” görüntüsü vermek adına sergilenen laubaliliğin, laçkalığın, ciddiyetsizliğin soyluluğa önem veren bir halkın davranış alışkanlığıyla ilgisi yoktur. Hiç kimse densizliğini mahcup ve mütevekkil bir halkın “sevgi tezahürü” ile savunamaz. Bunu yapanlar halt eder bu memlekette

            Bir saniye…

            N’oluyoruz?

            Darbelerden, muhtıralardan geçiyor; paylanıyor, aşağılanıyor, kakalanıyor, fişleniyor… Panzer paletleri asfaltlarını eziyor; şubatlar, martlar, nisanlar, mayıslar, eylüller geçiriyor sara çırpınışlar içinde… Dipçikli hummalarla beyni felç oluyor, palaskalı-postallı falakalara yatıyor, hastir çekilip devlet kapılarından def ediliyor… Okullar, kütüphaneler, nizamiyeler, üniversiteler, fabrikalardan ve bil umum devlet mecrasından kovulup kışkışlanıyor… Sabredip direniyor ve cumhur, başkanını seçiyor…

            Densizin biri geliyor ve yanağından makas alıyor, elliyor, okşuyor…

            Laçkalık, laubalilik ve ciddiyetsizlik.

            Ne yazık ki bu adamı da aynı halk vekil seçti. Aynı halk bu adamı belediye başkanı da seçmiş. Halt etmiş.

            Oyumu Ak Partiye verdim ve bu ciddiyetsizliğin hesabını soruyorum.

            Böyle ciddiyetsiz bir devlet adamlığı istemiyorum. Ve samimiyet dokunulmakla geliştiriliyorsa mümkünse ben de dokunmak istiyorum. Kaldırılsın bu vekilin dokunulmazlığı da, bu halkın bedeller ödeyerek köşke getirdiği birinin yanağından makas alma ciddiyetsizliği neymiş o da öğrensin.

            Bu halkçılık değil laçkalıktır. Teneke davulculuğudur…

            Cumhurbaşkanlığı makamı “bizim oğlan”ın sünnetlik tahtırevanı değildir, bunu öğrenmeli önce halka vekâlet eden.

            Oldu olacak ağzına lokum tıkayıp, yakasına yeşil bir yirmilik yapıştırsaydı.

            Enseye bir tokat atsaydı ve; “ulan kerata, keyif senin keyfin” deseydi…

            Başbakanın “halkın içinde olma” hassasiyetini, halkın takıldığı kahvelerde kıç kırıp zübüklerle tavla-okey oynayan bakanlar ve vekiller, Balgat’taki “nezih” denen “kerih” tömbekicide devlet ve devlet adamlığını nasıl pespayeleştirdiklerini görüyoruz. Offf…

            Meclis oturumlarını kahveden izleyip, yerine vekil oyuncu bırakarak  yasa oylamaya giden milletvekilleri var… Kim inanırdı devlet denen o koca heyulanın bu kadar ayakaltı bir hal alacağına.

            AKP’li bir çok devlet adamı halkçılık adına devlet ciddiyetini laubalileştirdi. Vekillerin kahve muhabbetiyle başlayıp cumhurbaşkanının yanağını sıkma rezaletine kadar uzanan bu laçkalaşma önü alınmaz bir hal aldı ne yazık ki...

            “Gül benim cumhurbaşkanım değildir” diyene “çek-git” diyen başbakan, Cumhurbaşkanı’na “bizim oğlan” muamelesi yapan ciddiyetsizlere uygun bir azar bulmalı.

            Ben sivilim ve benim tercümanım, vekilim TBMM ve onun içinden çıkan cumhurbaşkanıdır.

            Bu makama herkes saygı göstermek zorundadır.

            Ona “cumhurbaşkanım” diyerek hitap etmeyen, karşısında esas duruşta durarak selam vermeyen, ama bir başkası için “amuda bile kalkarım” gibi temsil ettiği makamın ciddiyetine yakışmayan sözler sarf eden bir Genel Kurmay Başkanı, benim Genel Kurmay Başkanım değildir. Ben sivilim ve sivil durur, sivil dünürüm. O, astlarının ve onbaşıların genelkurmay başkanıdır. Amuda kalkanlarla makas alanların ciddiyet ve disiplin içinde cumhurbaşkanlığı makamına saygı göstermeleri devlet denilen olgunun ciddiyeti gereğidir.

            Cumhurbaşkanlığı makamı AKP Gaziosmanpaşa ilçe teşkilatı değildir.

            Cumhurbaşkanlığı makamı Çemişkezek karakolu da değildir.

            O makama karşı takınılan ciddiyetsiz ve disiplinsiz her davranış bu mahcup ve mütevekkil halkın vicdanında ağır ceza ile mahkûm olur.

            Tüm gözlerin fırıl fırıl döndüğü, parmakların deklanşörde uyuştuğu, dünyanın erketeye yattığı cumhurbaşkanlığı resepsiyonunda AKP milletvekili Recep Koral’in cumhurbaşkanının yanağını okşamasını, cumhurbaşkanlığı makamına ve onu seçen halka karşı ciddiyetsiz ve saygısız bir davranış olarak görüyorum. Ve kınıyorum…

            Bu ciddiyetsizliğin ve disiplinsizliğin “devletin şahs-ı maneviyesine karşı işlenmiş bir suç” olduğunu düşünüyor ve kınanmasını kamu vicdanı adına talep ediyorum.

            Halk böyle istemişmiş.

            Halk “Cumhurbaşkanının tombalak yanağını sık” demişmiş...

            Halk sizin özür dilemenizi ve tüm Türkiye önünde “Ben saygısızlık ettim” demenizi istiyor.

            Hadi bakalım vekil efendi…

            Ankara Gaziosmanpaşa’ya göre çok büyük, görgü ve ciddiyet ister.

            Şimdi sizden beklenen ciddiyet, harbi bir özür…

            Aksi halde bu milletin vekili olamazsınız.

            Ben sizi çoktan azlettim ve zerre itibar etmiyorum.