CHP Genel Sekreteri Önder Sav, İzmir’de yayımlanan bir yerel gazeteye, üç gün boyunca, Kemal Kılıçdaroğlu’nu hangi manevralarla genel başkan seçtirdiğini etraflı biçimde anlattı ().
Büyük çarpışma bittikten sonra, kendi taktik dehasına hayran, muzaffer komutanın ağzından yazılmış bir savaş anlatısı bu. CHP’nin durumunu bundan daha iyi özetleyen bir belgeyi epey zamandan beri okumamıştım.
İsim isim Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı çıkanların, oy vermeyenlerin, karşı cephede manevraları yürüten komutanların teşhir edildiği, tasfiye edilenlerin sayıldığı böyle bir söyleşiye siyasal yaşamda pek rastlanmaz. Bu tür mücadelelerde, kaybedenler başlarına geleni bu biçimde anlatır. Karşı tarafın yaptığı ayak oyunlarını, komploları teşhir ederek, kaybetmelerinin nedenlerini onlara belden aşağı vurulmasına bağlamaya çalışırlar. Kazananlar ise, hele olay bu kadar yakın tarihte olmuşsa, susmayı tercih eder. Ayrıca siyasetçiler, siyaset sahnesinden çekilmedikçe, nasıl kumpas kurduklarını, hangi hamleleri planlayıp uyguladıklarını açıkça söylemezler. Bunun bir sonraki mücadelede kendilerine karşı kullanılacak etkili bir silah olduğunu bilirler.
Sav, bütün bunları fütursuz biçimde yapıyor bu söyleşide. İlk elde, siyasal akıl açısından anlaşılması zor olan bir iş yapıyor. Baykal’ın beklenmedik biçimde liderlikten devrilmesinin yarattığı boşluğun vakum etkisiyle, CHP’ye doğru bir an esen hava akımını kesmenin en radikal yollarından biri, böyle bir konuşmadır. Kılıçdaroğlu’nun, ipleri Sav’ın elinde olan bir kukladan farkı olmadığını olabilecek en açık açık biçimde söylemektir.
Bu davranış, CHP’nin gelecek seçimlerde oyunu olabilecek azami seviyeye çıkarması
hedefiyle pek uyuşmuyor. Siyasal akıl açısından insana pek akılcı gelmiyor. Ama galiba burada yatan akıl, biraz daha farklı.
Bir derin CHP’nin var olduğu ve bunun merkezinde Önder Sav’ın yer aldığı yıllardan beri dile getirilir. Hatta Deniz Baykal’ın, 2008’de, genel sekreterlik kurumunu kaldırma kararı almasının, bu derin CHP’nin gücünü biraz olsun kırmak olduğu bile iddia edildi. Bilindiği gibi, Önder Sav bu kurultayda genel sekreterliğin kaldırılmasını erteletti. Yeniden genel sekreter seçildi. Bir an sağa sola savrulmaya başlayan CHP, yola girdi.
Sav, yıllardır CHP’de örgütün iplerini elinde tutan kişiydi ama Baykal’ın etrafında oluşan parti içi katı otorite, Sav’ın kendi gücünü teşhir etmesine ihtiyaç yaratmıyordu. Parti ise Baykal’a değil, Tanju Tosun’un çok doğru ifadesiyle, Baykal’ın otoritesine tabiydi. Baykal bir anda siyaset dışına fırlatılınca, ortaya çıkan otorite boşluğunu Önder Sav doldurdu.
Bir yandan, devrilen liderin yerine güçsüz ama popüler, belki de güçsüz olduğu için popüler olan bir şahsiyetin geçmesini sağlarken, diğer yandan da, bugüne kadar yaptığının tersine, güç merkezinin kendisi olduğunu bu kez açıkça gösterdi. Sav’ın verdiği uzun söyleşinin, “CHP Genel Başkanı’nı elinden tutup seçtiren benim” demenin ötesinde bir anlamı var. Sav, bu söyleşisinde kral naibi olduğunu ilan ediyor. Ve bunu İzmir’de yapıyor. Sav’ın naiplik ilanını İzmir üzerinden yapması, Kılıçdaroğlu ve Tekin figürlerinden huzursuzluk duyan laikçi beyaz Türk hakiki CHP’ye, ‘korkmayın ipler benim elimde’ mesajı vermek için değil midir?
Kral veya hükümdar naipliği, çok eski bir kurumdur. Tahtta hükümdar olmadığı ara dönemlerde veya hükümdarın çocuk yaşta olması nedeniyle hükümdarın yerine ülkeyi yönetir. Hükümdar olması mümkün olmayan naip, gücünün meşruyetini tam da Önder Sav’ın dile getirdiği gibi ifade eder.
Naip, hükümdarı seçtirdikten sonra, naipliğini açıkça ilan etmez. Ediyorsa bunun
iki anlamı vardır. Ya yeni hükümdar daha çocuktur veya ergenlik yaşındadır. Gücün nerede, kimde olduğunu açıkça gösterilmelidir. Ya da aslında hükümdar yoktur, varsa da o makamda bir kukla oturmaktadır. Asıl iktidar gücünün nerede ve kim olduğunu herkesin anlayacağı biçimde ilan etmek gerekir.
Önder Sav operasyonu şimdilik başarıyla sonuçlanmıştır. Naibin rakipleri yönetimden uzaklaştırılmıştır. CHP’deki otorite boşluğu uygun biçimde doldurulmuştur. Endişeye,
telaşa mahal yoktur.
CHP cephesinde yeni bir şey yok.
Kaynak: Radikal