CHP Ortadoğu'da ne arıyor?

Geleneksel Türk dış politikası ve bu bağlamda dünya tasavvuru da denebilir; 'Ortadoğu'da ne işimiz var?' sorusu ile özetlenebilecek bölgeye yabancılaşma politikasıdır. Yönünü batıya çevirmiş, batı uygarlığının kapısından adım attığını düşünen elitizmin biçimlendirdiği dış politika salt 'Arapların işlerine karışmayalım' türünden stratejik kaygılardan kaynaklanmıyordu şüphesiz. 'Ortadoğu'da ne işimiz var?' diyen, Araplara oryantalist bir kibirle yaklaşan bakış açısı aslında kültürel göstergelerle uç veren ideolojik hatta medeniyet tercihini yansıtan bir 'zorunlu yabancılaşma' durumudur.

Dış politikada açık biçimde kendini ele veren zorunlu yabancılaşma, bölgenin temsil ettiği kültürel, tarihi ortak paydadan maada Osmanlı bakiyesi mirasının da reddini içeriyordu. Nasıl ki batıdan yana tercih yapmak sadece stratejik bir tercih olmaktan öte uygarlık düzeyinde bir yönelişi, toplum mühendisliğini de kapsıyor idiyse Ortadoğu karşısında zorunlu yabancılaşma da bilinçli tercihti.

Bu değerlendirmenin artık tarihte kaldığı, Türkiye'nin bu eşiği çoktan aştığı söylenebilir mi? Buna kesin cevap verecek kadar bir zaman geçmediği gibi sonuçlarını değerlendirecek kadar bir hasıla henüz elde yok. Ama kesin olan bir şey, statükoyu temsil eden bir dış politika anlayışının ve bunun temsilcisi bir siyasal partinin hem de ana muhalefet odağı olarak varlığını sürdürmekte olduğudur.

Ana muhalefetin biyolojik ve ideolojik varlığını ne kadar sürdürebileceği tartışılabilir. Ancak temsil ettiği zihniyetin toplumsal karşılığından önce uluslararası destekçilerinin var olduğunu, statükoya hayat verecek desteği bulabileceğinden hala umutlu olduğunu söyleyebiliriz.

CHP'nin son on yılda en çok sesinin çıktığı alan dış politikaya yönelttiği eleştiriler ve buna bağlı olarak da Ortadoğu'ya yönelik geleneksel elitist, zorunlu yabancılaşma politikalarını dillendirişi. Hiçbir konuda alternatif öneremeyen, siyaset üretemeyen bir muhalefet görüntüsü sergiledi. Dış politikadaki aktifliği ise daha çok ulusalcılığa evrilmiş bir statükoculuktu. Ulusalcılığa yaklaşan CHP dış politikası söylem düzeyinde anti-Amerikancı görüntüsüne rağmen Amerika'dan destek bekleyen, adeta 'biz daha iyi yaparız' demeye getiren bir çizgiyi temsil ediyor. Dış politikanın askeri bürokrasinin yönlendirmesi hatta tekelinde olduğu düşünüldüğünde geleneksel anlamda asker-ABD ilişkilerinin mahiyeti itibariyle ulusalcı reflekslerin nerden beslendiğini göstermeye yetiyor.

Tam burada, CHP'nin Ortadoğu'ya açılması adeta Arapları yeniden keşfetmesi ile hükümetin dış politikada başarısız olduğu tezinden cesaret alarak, küresel aktörlere verilmiş bir mesaj olarak okunmalı. Daha açık biçimde CHP'nin gerçekleştirdiği Ortadoğu ziyaretleri Arap ülkelerine verilmiş dostluk, yakınlaşma mesajından daha çok iç politikaya yöneliktir ve iç politik dengelerde küresel destek verecek muhtemel aktörlere kendini ispatlama niteliğindedir.

Son Ortadoğu trafiğinin geçtiği ülkeler ve zamanlamasına bakıldığında iç dengelere endeksli bir arayış bariz biçimde görülür. Hükümetin Ortadoğu'ya yönelik dış politikasını eleştiren CHP'nin ilişkilerde kriz yaşanan hedeflere nokta atış ziyaretler yapması sadece ilginç olmakla sınırlı değil. Suriye, Irak ve Mısır ziyaretleri ilk bakışta mevcut dış politikanın tökezlediği alanları doldurma girişimi olarak okunabilir. Hatta biraz zorlarsak hükümetin gerdiği ilişkilere Türkiye adına uzun vadede yapıcı olacak bir girişim de denebilir. Ne var ki dış politika anlayışı buna elvermediği gibi bunun iç politik dengeleri etkilemeye yönelik bölgeselden ziyade bölge dışı müttefik arayışı da gözardı edilemez.

Mesela Irak gezisi, hükümetin nerdeyse ipleri kopardığı Başbakan Maliki ile ilişkileri düzeltme girişimi olarak takdim edildi. Ama bu iddianın içini dolduracak, tüm tarafları kuşatacak bir gezi olma iddiasını CHP'nin takıntıları taşıyamadı. Fakat CHP açısından Maliki üzerinden, Bağdat ile sadece petrol borusu ile bağlanmamızı isteyen ABD'ye mesaj verilmiş oldu.

Şaşırtıcı olduğu kadar kendi içinde anlamlı bütünlük oluşturan son girişim Mısır'da darbecilerin atadığı hükümeti ziyaret etme planı. Çok açık biçimde iç politikaya yönelik bir mesaj niteliğinde bu gezi. Son dönemde Türkiye'de yaşanan Mısır tartışmalarının aslında Mısır ve darbe üzerinden içeriye yönelik mesaj verme seansına dönüştüğünü hatırlayacak olursak CHP ziyaretinin kodlarını okumuş oluruz. İç politikada darbe, Ergenekon, asker, küçümsenen çoğunluk, bürokratik demokrasi vb. üst üste konunca Mısır'da olup bitenlerle ne kadar örtüştüğü çok net. Ama CHP bu tür modernleşme projelerinde Ortadoğu ile örtüşse bile model almayı gururuna yediremezdi. Şimdi ne oldu?

CHP'nin yapmak istediği ve yanlış okuma ile yöneldiği Ortadoğu değil, son operasyonda hükümeti açıkta bırakan ve darbeyi destekleyen batı dünyasına mesaj vermek olmalı. Hükümetin bölgesel politikaları iflas etti ise Türkiye'nin yeni bölgesel rolüne aday olabileceği mesajı. Bunun muhatabının da başta neoconlar olmak üzere şahinler olduğu açık. <<<DEVAMI>>>