CHP Müslüman, AKP İslamcı

            Bir adam vardı iple asılan...

            Piramitlerin planından daha karmaşık kahpeliklerin bütün çıkışları kör tıpa gibi kapattığı, Firavun sulbünden yöneticilerin zindan mahkumlarını diş kirası kabilinden Yahudi heybesine koyduğu; Laik, demokratik, sosyal ve Müslüman bir hukuk devletinde...

            Çok uzakta değil deve yürüyüşüyle birkaç günlük uzakta bir yerde.

Orada Yahudi dingili “Gemalist” bir düzen vardı. Ağızları “C” harfini telaffuz etmekten men edilmiş bir kavmi, şapşal ve şabalak bir sürüye dönüştürmeyi sistemleştiren “darbe/der”ler ülkesinde...

“Gemalist” düzenin labirente çevirdiği bir fikir coğrafyasında tuttuğu yola işaretler koyarak ilerleyen bu adam, gün geldi ve darağacına götürüldü.

Soruldu, “Eğer özür dilersen Gemal Paşa seni affedecek ve hayatını bağışlayacak”

Cevap verdi, “İnancım için asılıyorsam bu herkese kolay nasip olmayan bir şereftir. Şahsi bir cürümden ötürü öldürülüyorsam da Gemal Paşa"dan özür dileyecek kadar şerefsiz değilim. Asın beni”

Dünyayı taşıyan kafası, bedenini taşıyamadı ve devrimcilerin en namuslusu olarak şerefli bir akıbetle yeni hayatına başladı. Muhtelif parsellerdeki kavmi kardeş olamadı ama Müslümanlara onurlu bir kardeşlik fikri bıraktı.

Ne kadar da birbirine benziyor halkı % 99 Müslüman olan ülkelerin yolları, vadileri, dereleri ve tepeleri. Yasaları, tasaları, anayasaları ve bilumum marifetleri. Aynı enlem ve boylamda ve aynı sistem koordinatlarında hüküm süren bu kadim benzerlikler, döllenme mevsimindeki hurma ağaçları gibi tepeden birbirine doğru yaklaşırken (birbirinden uzaklaşmaları mümkün olmasa bile) köklerin kavuşmasını imkânsız kılıyor.

Türkiye"nin “Müslüman Kardeşleri”

Hâkim çoğunluk olması hasebiyle İslamcı Türklerin (üstlenmesi ve inşa etmesi gereken) kardeşlik misyonu, lisan-i adiyeden ifadeler ve talepler karşısında bile etnik referanslara kurban gidiyor. Alıştırılmış bir davranış olarak çekirdek aile çatısından dışarı çıkamayan kardeşlik fikri, etnik aidiyet ve hassasiyetler kasnağını da hiçbir zaman ve bir türlü kıramıyor. Bu ülkenin Müslüman Kardeşliği, Aynı koğuştaki adamlarla kurduğu içgüdüsel bir yakınlaşmayı hak arama bilinciyle örgütleyen iyi halli bir mahkumun, devran dönüp aynı hapishaneye gardiyan olarak tayin edilince kendi başlattığı bilinci bastırmak için nasıl zalimleşebildiği örneğiyle açıklanabiliyor.

            Türkiye"deki Müslüman Kardeşlerin “dindar” ve “İslamcı” sıfatlarla ayrışmaları, aldıkları pozisyon olarak farklılık gösterse de  kompozisyonda aynılık arz ediyor.

            Sitemle entegre olan Müslümanlara karşı “İslamcılık”la kendini ayrıştırmaya çalışan bir kesimin çapraz duruşu (Çünkü karşı duramazlar), kendi koğuş arkadaşlarının gardiyanlığına olan tahammülsüzlüğünden başka bir anlam ifade etmiyor.

            Anakronik bir tahrikle, inkılap döneminin saltanatçı ulemasının ve hilafet yaverliğini yapan birkaç devrim karşıtının idamını  “seçilmiş travma” olarak intikam hanesine yazan İslamcıların, o günden bu güne sonu idamla biten hiçbir bedel ödemeden sürdürdükleri mücadele valilik izniyle yapılan eylemlerle varlık gösterebiliyor.

            Gemalist ülkenin Müslüman Kardeşleri mücadele ilmiyle bilinçleri örgütlerken, Türkiye"nin Müslüman Kardeşleri sadece Kemalist düzene karşı Cuma eylemlerini örgütleyebilmişlerdir. Kalabalıkların dürtükleme yoluyla başlattığı içgüdüsel eylemler, ilmi ve İslami temellendirmeden uzak spontane birliktelikler olarak vücut bulmuştur.

Ve Son 70 yıl.

Her türlü ayrışma ve farklılaşmaya rağmen dindar ya da İslamcı, siyasal mülahazalar dışında salt İslam davası için, kaç Müslüman ipe gitti? Müslüman Kardeşler Teşkilatının Gemalist düzende, İslam adına feda ettiği kardeş sayısıyla mukayese yeterliliğine sahip bir inanç gücü oluştu mu bu ülkede?

Hiçbir bedel ödemeden İhvanın risale ve tefsirlerini tercüme edip yüksek fiyatlarla piyasaya süren mücellit İslamcıların nafile çırpınışı “aşağılanmışlıktan” “korku veren” bir düzeye çıkamamıştır.

Gemalist düzen İhvancılardan korkuyordu. Ama Kemalist düzen İslamcıları hakir görüp aşağılıyor. Bu Türkiye"deki Müslüman Kardeşlerin korku salacak bir şuur düzeyine erişmediğini göstermesi açısından önemli bir ipucu.

Örneğin kaç İslamcının idam edilişi bu ülkenin İslamcıları için seçilmiş bir travma olarak belleklere yerleştirildi?

%99 u Müslüman olan bir ülkede Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının ipte, Mahir Çayan ve yoldaşlarının çatışmalarda can vererek, kardeşliği devrim yoluyla gerçekleştirme refleksi solcuların tarihi travmasını oluştururken, “Komünistler Moskova"ya” sloganını din adına devlet ağzıyla bağıran İslamcılar, hangi zihinsel travmalarla akıllarını ziyan ettiler?

            Dinin kutsallarını son tahlilde “kelime-i ehem” addedilen “devlet”in bekası için propagandaya dönüştürme marazıyla malul İslamcıların, son 70 yılda ipe gönderdiği adam sayısına bakılırsa, karşısında oldukları sistemle çok da fazla gıcıklaşmadıkları görülür.

            Türkiye İslamcıları düzeni değiştirmekten çok düzene sahip olma refleksini demokratik kurallar içerisinde kabullenmiş ve parlamentoya gönderdiği adam sayısı kadar sistemdeki parsasını toplamıştır. Kardeşlik sadece bu noktada etnik aidiyet çemberinin dışına taşabilmiştir. İslamcılıktan Müslümanlığa, Müslümanlıktan Dindarlığa doğru gittikçe yumuşayan bir kimliğin “din kardeşliği”nden “menfaat yoldaşlığı”na evrilmesi bile bu anlayışı değiştirmemiştir.

            Eğer İslamcılık yeni düşmanlar yaratmakta mahir bir sistem olan Kemalizm"in bir yakıştırma sıfatı değilse, evet bu ülkede herkes tek bir isim altında Müslüman"dır ve İslamcıdır. Ve İslamcılar iktidardadır.

            CHP"nin Müslümanlığına karşı İslamcılığı ile taban bulan İktidar Partisinin Müslüman Kardeşler söylemi de tıpkı gardiyanın merhameti gibidir.

             AKP"nin son dönem siyasi atraksiyonlarla kendileri için serbest diğerleri için yasak bölge kabul ettiği Kürt illerinde, CHP ve diğer partilere karşı mağduriyet zemininde oluşturmaya çalıştığı kardeşlik fikri eyyamcılıktan öte bir anlam taşımıyor.

            Hâkim biraderlerin iktidar adına geliştirdiği kardeşlik söylemi, kendi koğuşuna gardiyan olarak dönenlerin mahkûmları ehlileştirme taktiğinden başka bir şey değildir.