Cezayir'de Siyasi Geçiş Açmazı: Üç kuşak iki senaryo-2

(...BAŞ TARAFI İÇİN TIKLAYINIZ...)

3. Bağımsızlık ve ulusal inşa kuşağı

Bu kuşak, kategorilere ayırdığımız yapılanma içerisinde ikinci kuşağa denk düşmektedir. Bu kuşak, kurtuluş devriminin son yıllarında bağımsızlığın ise ilk yıllarında doğmuş olup devletin bağımsızlıktan sonra sağladığı büyük eğitim imkanlarından yararlanmış,  küçük yaşlarda kente gelmiş ya da kentte doğmuş, bu durum onu kente, kentin değerlerine ve davranış kalıplarına düşmanlığını sürdüren  birinci kuşaktan daha kentle uyumlu ve kent tarafından kabul gören biri haline getirdi. Ancak kent, bir yandan iktidarın her alanına hakim olan bu kuşağın icraatlarının kötü yanlarını ortaya çıkaran bir alan haline gelirken ve öte yandan da yönetici kuşağın hakim olduğu kurumlara karşı 80’li yılların başlarından itibaren düzenlediği protesto hareketleriyle ve üçüncü kuşakla yaşadığı çatışmanın bir alanı dönüşmüştür. Zira sözü edilen dönemle birlikte, devrimci meşruiyetine sıkı sıkıya bağlı Cezayir devletinin ekonomik ve toplumsal projelerinin aşındığına ilişkin belirtiler ortaya çıkmaya başlamıştır.

İkinci kuşak, kendisini “bürokratlar kuşağı” haline getiren birinci kuşağın hakimiyeti altında ekonomik ve toplumsal işlerin yürütülmesiyle görevlendirilmiştir. Her ne kadar bu işlerden bir ölçüde yararlanmışsa da kendisinden önceki kuşağın talimatlarını yerine getirir. İkinci kuşağın sahip olduğu bilimsel yeterlilik ve diplomalar, onun halen devrim kuşağının hakim olduğu siyasi karar alma merkezinden uzakta tutmakla birlikte, iktisadi ve sosyal kurumların yönetilmesi için belirli bir yeterlilik kazandırmıştır. Bu açıdan ikinci kuşak, birinci kuşakla üçüncü kuşak arasında köprü görevi görmektedir. İkinci kuşak, ekonomik ve toplumsal alanda “kendisine çalışan” birinci kuşakla doğrudan ve kurumsal ilişki içerisindeyken aynı zamanda üçüncü kuşak da, üniversiteler, fabrikalar, genel olarak iş dünyası gibi hizmet sektörü ve iktisadi-sosyal kuruluşlarda çalıştırarak “işlerini gördürdüğü” üçüncü kuşakla da doğrudan günübirlik ilişki içerisindedir. Kısacası bu jenerasyon, diğer her iki kuşakla da doğrudan ilişkiye sahip olan tek kuşaktır. Bu açıdan, Cezayir toplumunda farklı kuşaklar arasında geçiş işlevini üslenmektedir. İkinci kuşak, siyasi faaliyeti farklı şekillerde ancak sınırlı olarak tanımıştır. Bu kuşağın bazı temsilcileri, tek parti döneminde, Sol, Berberi, Dini siyasi örgütler içerisinde gizli siyasi faaliyetlere katılmışlardır. Özellikle Fransızcanın günlük konuşmalarda hakim olduğu iş dünyasının duayenlerine göre, bu kuşağın resmi partisel deneyimi hayal kırıklığıyla neticelenmiştir. Bu toplumsal gruplar, Cezayir siyasi sürecinde kuşaklar arasında siyasi olanla iş dünyası dediğimiz alan arasında yapılan iş bölümü nedeniyle siyasi faaliyete ehemmiyet atfetmeyen topluluklardır. Mevcut iş bölümü, -orta tabakanın özelliklerini üzerinde taşıyan, yüksek ücretli ve eğitimli bir toplumsal grup olan- bu kuşağı, siyasi faaliyetlerini tek parti çatısı altında icra etmekle görevlendirilmiş gruplara verilen resmi siyasi faaliyet ve yapılardan uzak durmasına neden olmuştur. Aynı durum, çeşitli halk katmanlarıyla hakim kuşak ve onun inşa ettiği kurumlar arasında arabulucu rolünü yerine getiren öğretmenler ve memurlar için de geçerlidir. Onların sahip oldukları bu konum, iş dünyasının ve teknokrasinin dili haline gelen Fransızca’nın aksine, açık bir ideolojik ve siyasi role sahip Arapça’yı ustalıkla konuşma ve hayatın her alanında kullanmalarına imkan tanımıştır.     

Kuşaklar arasında, yerine getirilen roller ve sahip olunan mevkilere ilişkin yaşanan anlaşmazlığı anlamamız, bu kuşağın üyelerinin toplumsal oluşturucusu sayılan orta sınıfları birbirinden ayıran dilsel bölünmeye başvurmadan mümkün değildir. Bu bölünme, Cezayir’de devlet işlerinin yürüten elitle farklı sektörler içerisinde hayatını sürdüren elit arasında cereyan eden çatışmayı birbirinden ayırarak, sektörler arası ayrımcılık olarak adlandırdığımız şeye yol açmaktadır.  Bu durum, birbirleriyle çekişen elitle vatandaşların gözünde meşruiyet eksikliği gibi bir takım olumsuzluklara yol açmaktadır.

Dünya Bülteni için çeviren Faruk İbrahimoğlu