Cezayir, Arap baharı, zor zamanlar

Cezayir’de yaşanan baş döndürücü olaylar karşısında durumu gözlemleyen birinin karmaşaya düşmesi muhtemel. Ülke medyası, bu günlerde olaylar ile ilgili cevap aramak yerine daha çok soru sormayı tercih ediyor. Bu durum doğal olarak gelişmedi şüphesiz. Cezayir’deki bilinen veya bilinmeyen güç merkezleri tüm bu soruların ardında gizlenen unsurlar. Hatta zaman zaman topluma söyleyecek sözlerinin olması için kendileri de bu soruların cevaplarını aramakla meşguller.

Buteflika rejiminin yalpalamaya başladığını ve her an yıkılmak üzere olduğunu görmek için fazla zorlanmaya gerek yok. Ülkenin birçok değişik sorunu var aslında ama hiç birisi aşılmaz çözümler içermiyor. Ancak rejim destekçilerinin de muhaliflerinde ortak olarak vurguladığı gibi, biz doğu toplumları, liderimiz siyasi uykusundan uyanıp ülkenin geleceği için bir yol haritası çizmedikçe – bu rejimin istifası şeklinde de olabilir gelecek seçimlerde yeniden aday olmak şeklinde de olabilir- sorunlarımızla yaşamaya devam edeceğiz.

Tunus’ta çok önemli değişimler yaşandı ve yaşanmaya devam ediyor. Fas’ta da farklı boyutlarıyla bazı dönüşümler meydana geldi. Cezayir’e bakınca ise, ülkenin tüm kuvvetleriyle çatışan hasta bir rejim, ekonomik alanda enflasyonun düşmesi ve yaşam seviyesinin yükselmesi konusunda halkına bir damla bile umut vermeyen bir iktidarın varlığı görülüyor. Bunun yanı sıra bazı güvenlik uzmanlarının ifadelerine göre terör fitnesi şimdilik uyuyor veya bazılarının kontrolü altında.

Karmaşık ve bir takım belirsizliklerle birlikte değişim yaşayan komşu ülkeler, Cezayir iktidarı için de bazı dönüşümlerin olasılığı üzerinde tartışmaya başladılar. “ devrimler diktatör rejimlerle anlaşamaz” sloganıyla hareket edenler, Cezayir rejimini, bir dönem Libya’da Kaddafi’nin arkasında durduğu veya Tunus’ta özgürlük isteyen halka destek vermediği için suçluyorlar. Her durumda bugün Cezayir devleti, lideri Abdülaziz Buteflika’nın ve komşu ülkelerin maruz kaldığı hastalıkların yansımalarıyla karşı karşıya gelmiş durumda.

Buteflika iktidarının, ülkedeki ve ülke dışındaki tüm bu can sıkıcı virajlardan kolayca dönmek için belirlediği bir stratejisi var mı bilinmiyor. Cezayir’in sınırındaki ülkelerden beklentilerine veya arap baharının siyasi vizyonunu nasıl etkilediğine dair henüz net bir bakış açısı elde edilmiş değil. Bu bağlamda pek çok farklı soru gündeme geliyor. Örneğin; Cezayir, Arap baharından korkuyor mu? Neden ülkedeki siyasi analistler düşünsel anlamda ciddi bir bölünme yaşıyorlar? Buteflika hükümetinin düşüşü, toplumsal barış noktasında zaten kırılgan bir yapısı olan ülkede terörist grupların doğmasına veya Cezayir halkının daha önceden tecrübe ettiği gibi bazı generallerin demir pençelerini ülkenin tüm katmanlarına geçirmesine neden olur mu? Tüm bu sorular aslında Cezayirlilerin zihinlerinde değişim rüzgârlarının esmesine kaynaklık ediyor. Çünkü halk artık ne devrilmeye yüz tutmuş rejimlerin, ne selefi- Vehhabi desenli iktidarların ne de batı-Arap modeli arasında sıkışmış kalmış hükümetlerin kurbanı olmak istemiyor ve bunun için değişimin şart olduğunu biliyor.

Buteflika, aslında tüm olumsuz özellikleri halk tarafından çok iyi kavranan bir lider. Ülkenin güvenliğine veya ekonomik geleceğine dair hiçbir fikri olmamasına ve halkın taleplerine ayak uyduramayacağı bilinmesine rağmen, onun rejiminin devamını arzulayan karmaşık duygular yaşayanlar var. Çünkü her ne kadar medya tüm yolsuzlukların ve ekonomik sıkıntıların tek nedenini Buteflika hükümeti olarak görüp, değişimin esas olduğu vurgusu üzerinde dursa da, uzmanlar ve analistler ülkenin zorlukların üzerinden kolayca gelemeyeceğini savunuyorlar. Cezayir, bir kısmı komşu ülkelerden türetilmiş büyük ve derin problemleri olan bir ülke. Sınırlarında yaşanan radikal dönüşümlerin yarattığı güçlükler, halkını da bir takım inançlara itiyor. Bunlardan biri de özellikle de sömürgeye karşı yapılması düşünülen devrimin, canlı canlı gömülmüş olan Hizbu’t-Tahrir örgütünün gömüldüğü yerden çıkıp ülkede otoriteyi sağlama olasılığı.

Cezayir, şu an birçok karışık kavşağın tam ortasında duruyor. Bu, ülkenin veya liderinin hastalığından faydalanıp, sorunların çözümü için en akılcı yöntemlere sahip oldukları konusunda korku ve kaygı içinde yaşayan Cezayir halkını ikna etmek için otoriteyi ele geçirmeye çalışanların arasındaki farklı siyasi çekişmelerle daha da netleşiyor. Cezayir’in şu an içinde bulunduğu krizi daha da sevimsiz hale getiren bir diğer faktör de, halkın zihnini her türlü olasılıkla dolduran medyanın ortamı geren ifadeleri. Medya esas rolünün karışıklıklardan faydalanıp daha da fazla kaos ortamı yaratmak değil, aksine halkın zihnini bulandıran her türlü dezenformasyonu yok etmek olduğunun bilincine varmak zorunda olduğunu unutuyor. Ancak bu bilince yeniden kavuşursa Cezayir’i hem silahların gölgesinde kurulan İslam emirliklerinden hem de ülkenin adet ve kültürüne yabancı olan toplumsal yaklaşımlardan koruyabilir.

Kaynak: Panorama Şarkul Evsat
Dünya Bülteni için çeviren: Tuba Yıldız