İyi ki tarihçiler var. Yoksa Barack Hüseyin Obama ile Napolyon arasında nasıl bir mukayese yapabilir ve bağ kurabilirdik? Benzerlikleri nasıl keşfedebilirdik? Mısırlı tarihçi Abdurrahman B. Hasan el-Ceberti Mısır'a yönelik Napolyon hamlesini günü gününe yazmış, not etmiş ve böylece gelecek nesiller için büyük bir hizmette bulunmuştur. Abdurrahman el-Ceberti ile ilk tanışmam daha doğrusu onu ilk tanımam Arnold Toynbee'nin Medeniyet Yargılanıyor adlı eseriyle olmuştur. Lakin El-Ceberti tarihimizde bilinmeyen birisi değildir. Nasıl ki bir zamanlar İbni Haldun ihmal edilmişse de bilinmediği söylenemez. Sadece Osmanlılar fikirlerini devlet-i ebed müddet anlayışına aykırı buldukları için İbni Haldun'u biraz ihmal etmişlerdir. Görmezlikten gelmişler ve es geçmişlerdir. Keza Mehdi meselesinde çok rasyonalist davrandığından dolayı Şiiler de kendisine pek iltifat etmemişlerdir. El-Ceberti ise bize bir başka dönemin ayrıntılarını yansıtmıştır. Osmanlı da el-Ceberti'ye bigane kalmamıştır. Mustafa Behçet Efendi, El-Ceberti'nin mütercimidir. Doğu ve Batı dillerinden birçoğunu kendi çabasıyla öğrenen Mustafa Behçet Efendi, 18. yüzyılın ünlü tabiyat bilginlerinden Buffon un Genel ve Özel Tabiyat Tarihi adlı 44 ciltlik dev eserinin iki kitabını, Arap tarihçi Abdurrahman B. Hasan el-Ceberti nin Fransız işgali altındaki Mısır ın birkaç yıllık tarihini günü gününe tutulmuş notlarla anlatan eserini de Türkçe ye kazandırmıştır. Obama gibi Napolyon da Mısır'a geldikten sonra ulema ve meşayih ( tasavvuf büyükleri olan şeyhler) etrafına toplamış ve onlara besmele ile başladığı bir konuşma yapmıştır. İslami bir nutuk irat etmiştir. İşgal söylemini İslamileştirmiştir. Bu konuşmasından dolayı sonraki dönemlerde Hitler gibi Napolyon'un da Müslüman olup olmadığı çok tartışılacaktır. Hala da bu mesele canlı olarak tarihçiler veya bazı gruplar arasında tartışma konusu olmaya devam etmektedir.
*
Obama'nın konuşmasını kim yazdıysa Napolyon'un Mısır'a hamlesini ve işgalini bütün ayrıntılarıyla biliyor olmalı. Elbette bizim de el-Ceberti adında bir tarihçiyi duymadığımızı da. Burada bizim cehaletimiz nedeniyle tarih bir kez daha tekerrür ediyor. Ali Abunimah'ın yazdığı gibi bunun sonucu olarak Obama Kahire'de Bush'un koyun suretinde klonlanmış suretinde zuhur ediyor. Koyun postunda Bush. (Obama in Cairo : A Bush in Shepep's Clothing). Ceberti'nin aktardığına göre, Napolyon topladığı ulema ve meşayıhın huzurunda şunları söylüyor:" Bismillahirrahmanirrahim. Lailahe illallah. Mülkünde şeriki ve veledi yani çocuğu yoktur. Ey Mısır'ın imamları ve şeyhleri, milletinize haber verin ve deyin ki: Fransızlar da sizin gibi samimi Müslümandırlar. Bunun ispatı şudur ki: Roma'ya giderek Müslümanlara karşı Haçlı seferlerinin mimarı olan ve tanzim eden Papa'nın tacını ve tahtını başına geçirdik. Papalık ki, daima Hıristiyanları Müslümanlar üzerine savaşa kışkırtıyordu. Sonra, Fransızlar (Frenkler) Malta'ya yönelerek Müslümanların kadim düşmanı olan Malta Şövalyelerini bu adadan temizleyerek, söküp atarak Müslümanlara başka bir hizmet daha ifa ettiler…" Napolyon bununla da kalmıyor, Bush'un Iraklılara vaat ettiği gibi Mısır halkını yabancıların ve zalimlerin boyunduruğundan kurtaracağını söylüyor. Bununla Kölemenleri ve Osmanlıları kastediyor ve Mısır halkını bu yabancı unsurlardan kurtaracağını vaat ediyor. Ondan 100 kusur yıl sonra aynı vaatları İngiliz Tahtı adına Magmohon Şerif Hüseyin'e yapıyor lakin Şerif Hüseyin ulemanın hilafına bu zokayı yutuyor.
*
Bu vaatleri yapan Napolyon çok geçmeden ulemasına konuştuğu Ezher-i Şerif'i ahır haline getirmiş ve Fransız askerleri burada atlarını bağlamıştı. Balfour'dan yaklaşık 100 kusur yıl önce Yahudilere milli vatan taahhüdünde bulunmuş lakin bozguna uğraması ve dolayısıyla arkasına bakmadan Cezzar Ahmet Paşa ve Mısırlılar önünden kaçmasından sonra bu proje suya düşmüştür. Napolyon'dan 200 yıl sonra da Obama karşımıza çıkmış ve fondaki Müslüman atalarıyla da Kahire'de arz-ı endam etmiş ve Napolyon gibi ayetler okumuş ve Napolyon konuşmasına besmele ile başlarken o da 'Esselamu aleyküm' diyerekten Müslümanların gönüllerini fethetmiştir. Bu defa seküler bir kurum olan Kahire Üniversitesinde konuşarak aydın kesimin kalplerini fethetmiştir. Maalesef şark toplumları hissi toplumlar ve onlara yönelik dokunaklı konuşmalar hemen tesirini icra ediyor, gönüllerini çeliyor. Cemaat-ı İslami'nin Başkan Vekili Abdulgaffur Aziz'in de ifade ettiği gibi, Pakistan halkı Benazır Butto'nun feci bir biçimde suikasta kurban gitmesi karşısında bir vefa ve acıma duygusuyla oylarını komisyoncu eşine vermişlerdi. Şimdi ise pişmanlıktan ve nedametten dolayı parmaklarını ısırıyorlarmış. Türkiye'de de benzeri olmuyor mu? Millet bileniyor bileniyor ama son dakikada karşılarına manipülatif bir konu çıkartılıyor ve millet blok halinde kararını değiştiriyor. Obama'nın yazıcılarının bunların farkında olmaması düşünülemez. Bu ense bizde iken şaplakların ardı arkası kesilmez ve sonu gelmez. Enseye tokat hali devam eder…