Çarşaflıyı bırakın, asıl kocasının ne işi var CHP'de?

 

Doğrusu ben çarşaflı bir kadının CHP'ye üye kaydedilmesini hiç yadırgamadım.
Baykal'ın dediği gibi "Bir insanın kılık kıyafetine bakıp onun düşüncesini ya da ahlaki kimliğini etiketlemek mümkün değildir".
Doğru da değildir.
Önceki gün NTV, bu açılımın mimarı olarak tanıtılan CHP İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin'in açtığı Cumhuriyet Halkevleri kurslarına katılan kadınlarla röportajlar yaptı. Kadınların çoğu türbanlıydı. Bir tanesi, makyajlı çehresini kameraya döndü ve dedi ki:
"Eve kapanmıştım. Bunalıma girmiştim. Nihayet burada kendime geldim."
Siyasetin Türkiye'ye sağlayabileceği en büyük fayda, bu sosyalleşmedir.
O yüzden CHP kendi sınırlarını aşmak, Türkiye'nin önünü açmak istiyorsa hızla kitleselleşmeli ve AKP'nin yaptığı gibi, kadını evinden dışarı, partiye, kursa, siyasete çekebilmelidir.
Yakasına rozet takılan kişi, yarın rozetiyle kıyafeti arasında bir uyumsuzluk hisseder ve yeni arayışlara girerse siyaset, üzerine düşeni yapmış demektir.
* * *
Bence üyeliği yadırganması gereken asıl kişi, yakasına rozet takılan çarşaflı kadın değil, onun Sultanbeyli Belediye Başkanlığı için aday adayı olan kocasıydı.
Geniş ailesini Baykal'ın arkasına yığıp fotoğraf çektiren Ercan Karabayır, Sabah muhabirinin eşiyle görüşme isteğini reddederken şöyle diyordu:
"Kayınpederim Erzurum'dan arayıp 'Kadın kısmı gazeteye, televizyona çıkar mı' diye bana kızdı. Ben de aynı şekilde düşünüyorum. Eşim sadece kadın kollarıyla çalışacak. Ben bu yolda tek başıma yürüyeceğim. Biz kadının çok göz önünde olmasını istemeyiz. Bizde kadın geleceği yapar. Gelecek, çocuk yetiştirerek yapılır."
"Anadolu'ya özgü bir mutaassıplık" filan değildir bu; Anadolu insanının büyük çoğunluğu eşiyle tarlada, düğün dernekte bir aradadır. Bence parti kapısından sokulmaması, tersine mücadele edilmesi gereken zihniyet budur.
"Bir insanın kılığına kıyafetine bakıp onun düşüncesini etiketlemek mümkün değildir", ama kadını kuluçka makinesi gibi gören düşüncelere sahip birini, takım elbisesine bakıp partiye almak, hele ki aday yapmak "takiye"dir ve partinin "çağdaş, ilerici" çizgisini, kuruluş temellerini hiçe saymaktır.
* * *
Ama dikkat ettiyseniz CHP'de "çarşaflı açılımı"ndan rahatsız olan kadınlar bile bunu dile getirmiyor.
O kadar şekilciler ki, kravat taktığı sürece "peçeci" bir başkan adayına itirazları yok.
Ama ne düşündüğünü bile bilmedikleri bir kadını sırf "peçeli" diye yargısız dışlayabiliyorlar.
Üniversitede türban tartışmasında da itirazımız buydu hep:
Aynı fikre sahip erkeklere kapılar açılırken, genç kızlar örtüleri yüzünden okutulmama cezasına mahkûm ediliyorlardı.
Sultanbeyli töreninin bir "seçim şovu" olduğunu, "açılım" söyleminin de birkaç aya kadar unutulacağını bilsem de bu yaklaşımı destekliyorum.
Önemli olan soru şudur:
"Kadın evde çocuk yapar, erkek dışarıda politika" zihniyetinden nasıl kurtulacağız?
Kadınları bu zihniyetin elinden kurtaracak, "zincirlerini kıracak" en önemli manivela, siyasettir.
Siyasetin kapıları, bu mücadeleye sonuna kadar açılmalıdır.

 

Kaynak: Milliyet