‘Sıfır noktası camii’ konusunda yaptığım bir yorumda, Müslümanların bu kez taraf olmadıkları, zira bu camiyi istemedikleri yönündeki genel izlenimi yansıtmıştım. İslam dünyasında konuya dair birleşik bir duruş sergilenmemesi, bazılarının, Müslümanların böylesine tartışmalı bir yere cami yapılmasına karşı çıkıldığı için öfkelendiğini öne sürerek ihtilaf ‘imal etme’ çabalarına yanıt olarak görülmeli.
Bazı Müslüman radikallerin siyasi fikirleri ve her Müslüman adına ilan ettikleri cihatçı yaklaşımları, adet olduğu üzere buradaki Müslümanların sırtına yükleniyor. Bu aldatmacayı reddetmeliyiz. Bir yazar, camiyi engelleme yönündeki çabalar nedeniyle İslam dünyasının öfkeyle dolup taştığını ve nihayetinde ters sonuçlar yaşanacağını iddia ediyordu.
En önemli ve temel soru şu: Müslümanlar gerçekten de 11 Eylül saldırılarının yapıldığı bölgeye cami inşa edilmeyeceği için kızgın mı? Bence yanıt ‘hayır’ ve bol miktarda kanıtım da var. Arap kamuoyuna bakalım; Arap dünyası tüm dünyadaki Müslüman nüfusun sadece dörtte birini temsil etse de, Endonezya’dan ABD’ye dek her yerdeki Müslümanları harekete geçiren akıl ve kalp olma özelliğini koruyor. Bir kriz yaşandığında bunu genellikle, Arap dünyası boyunca duyulabilen ve yayılan bir yankı izler. Karikatür krizinde halkın tepkisi camilerde, sokaklarda ve medyada yankılanmıştı. Aynı şey sıfır noktası camisi konusunda tekrarlandı mı? Yanıt, ‘kesinlikle hayır’. Bu sorunla az sayıda Müslüman ilgilendi ve sebep bilgisizlik değildi; medya her ayrıntıyı bizzat krizin New York’taki merkezinden aktardı. Fakat geçmişte Müslümanları provoke eden düzinelerce sorunda gördüğümüze benzer bir tepkiye şahit olmadık. Arap sokaklarında tek bir gösteri düzenlenmedi. İmamların cami olayını ele aldığını duymadık. Entelektüel ve hatta dini kuruluşlar bile konuyu benimsemedi. Az sayıda makalenin dışında pek bir şey yazılmadı ve tartışma konusuna dönüşmedi. Kamuoyunun belirli olaylara dair ne düşündüğünü tam da böyle ölçebiliriz.
Bir arkadaşım bana yazdığı mektupta krizin boyutlarını ve ABD’deki Müslümanlar için tehlikesini açıklamış, yaşananların olumsuz etkisinin bizzat 11 Eylül’den geri kalmadığını söylemişti. Cami olayı ABD’de, ırkçı, şahsi ve siyasi fırsatçılığı içeren çeşitli siyasi boyutlar kazandı. Fakat birçok Müslüman açısından, 3 bin kişinin Müslümanlarca öldürüldüğü yerin yakınına cami inşa edilmesi elzem değil. Hatta okuyucularımın çoğu, Müslümanlara karşı nefret sembolüne dönüşmesi endişesiyle bu camiye karşı. Haklılar, cami daha yapılmadan ABD’de Müslümanlara duyulan nefretin oranı yüzde 40’dan yüzde 70’e fırladı. Zira Amerikalılar Müslümanların provokasyon mahiyetinde kendi yakınlarının cesetleri üzerine cami inşa etmek istediklerini düşünüyor.
Bu yanlış ve haksız bir düşünce; projenin sahipleri sadece kendilerini temsil ediyor ve iyi niyetli olduklarını düşünüyorum. Bu İslam merkezinin Müslümanlarla diğer Amerikalıları yakınlaştıracağına inanıyorlar. Fakat böylesine hassas bir yer ve zamanda cami inşa etmenin tehlikesini hesaba katmamışlar. Bu, bir Yahudi grubunun bugün Kahire’deki özgürlük meydanında mabet inşa etmesi gibi bir şey. Böyle bir durumda Mısır’daki halk tepkisini tasavvur edebilir misiniz? (Londra’da Arapça yayımlanan Şark ül Evsat gazetesi, 29 Ağustos 2010)
Kaynak: Radikal