Bütün gözler Türkiye'ye çevrildi

ABD Dışişleri Obama'nın Türkiye'de yapacağı konuşmaya yönelik beklentileri düşük tutmaya çalıştı fakat heyecan tırmanıyor. Milyonlarca Müslüman'ın gözü Türkiye'nin üzerindeyken, başkan TBMM'de yapacağı konuşmada ABD'nin İslam'la savaş halinde olmadığını vurgulamalı.

'Bizim İslam'la savaş halinde olduğumuzu söylüyorlar. Bu, içinde bulunduğumuz fikirler mücadelesinde suçlamalardan başka sunacak hiçbir şeyi olmayan aşırılıkçının fısıldadığı cümle... Biz İslam'la savaşta değiliz. Fakat 11 Eylül'den bu yana bizi sık sık aşırılıkçılar tanımladı... Ben başkan olduğumda bu değişecek.' - Barack Obama, Ağustos 2007.

ABD başkanı Türkiye Meclisi'ne hitap ederken, bir kampanya vaadini yerine getirme şansına sahip olacak. Müslüman çoğunluklu bir ülkenin laik yasa yapıcılarının önünde - ve bütün Müslüman ümmeti dinlerken - ABD'nin İslam'la savaş halinde olmadığını söyleyebilir.

Benzerlikleri vurgulaması yeterli

İddiasını inandırıcı kılmak için kökenlerini veya Arapça isimlerini kullanmasına da gerek yok. ABD'yle Türkiye'nin dine yönelik siyasi gelenekleri arasındaki yavaş yavaş ortaya çıkan benzerliklere işaret etmesi yeterli olacaktır.

ABD'nin belirli bir ulusal dini yoktur. Sahip olduğu şey, dini ele almak için
belirli bir ulusal yöntemdir - yani, dinsel meselelere karşı hükümet tarafsızlığıyla tüm dinlerin özgürce yerine getirilmesine dair güvencenin bileşimi. Türkiye de laik hükümete sahip olan son derece dindar bir toplum. Fakat Türkiye'nin laiklik tarzı, Amerikan uzlaşmasının dengeleyici olan 'özgürce yerine getirme' unsurundan yoksun. Hükümet tarafsızlık noktasında durmak yerine, sık sık Fransız yöntemindeki gibi dinadamları karşıtı, hatta Sovyet tarzı saldırgan din karşıtı tavırlar aldı.

Fakat Türkiye son zamanlarda, Amerikan geleneğinde 'devlet laikliğinin yanı sıra dinin özgürce yerine getirilmesi' olarak nitelenebilecek yöntemin lehinde yeni bir konsensüse yaklaşmaya başladı. AKP İslam'ın kamusal alandaki pratiğinin kapsamını genişletmeye çalışıyor. Bu bağlamda sorunlar yaşayan parti, şiddetli saldırılara da hedef oldu. Partiye açılan kapatma davası başarılı olsaydı, bu adım ülkeyi sosyal karmaşaya ve potansiyel ekonomik çöküşe götürecekti. Fakat mahkeme AKP'nin anayasal olduğuna hükmetti ve parti kısa süre önce düzenlenen seçimlerden biraz sarsılarak da olsa birinci çıktı. Ve böylece, muazzam bir mücadelenin ardından, Erdoğan şu an gündemini ilerletmek açısından iyi bir konumda gibi görünüyor.

Bu gündemin dinsel kısmına gelince; AKP, Hıristiyan Demokratlar gibi sosyal demokrat partilerin Avrupa'da sunduğu siyasi seçeneğe benzer bir tercih sunduğunu düşünüyor. Fakat Avrupa'da çok sayıda insan, söz gelimi alkolün kadehle satılmasına yönelik kısıtlamalar gibi, Erdoğan'ın bazı adımlarında devlet laikliğine aşırılıkçı bir saldırı buluyor. Bu endişeler Türkiye'nin kabul edilmesini geciktirdi.

Obama'nın benzersiz bir fırsatla karşı karşıya bulunduğu nokta da burası. Amerika'nın, Türkiye'nin AB üyeliğine desteğini teyit ederek önemli bir müttefike yardım edebilir. Hükümetinin Türkiye'de dinin özgürce yerine getirilmesini desteklediğini de ilan edebilir. Bunun sadece kişisel bir jest olmadığının altını çizmek için de, Başkan Eisenhower'ın Washington'daki İslam Merkezi'nde 1957'de yaptığı konuşmadaki şu sözlerini alıntılayabilir: "İslami dostlarım, sizi temin etmek isterim ki, Amerikan Anayasası'na, geleneğine ve Amerikalıların kalplerine göre, bu merkez tıpkı herhangi bir dine ait benzer bir yapı kadar memnuniyetle karşılanıyor."

Gayrı Müslimler de kollanmalı

Elbette Obama'nın aynı mantıkla Türkiye'yi, Müslüman olanlar kadar Müslüman olmayanlara da 'dini baskıda' bulunmamaya ve onlara da inançlarını özgürce yerine getirmeleri için devlet koruması sağlamaya söz vererek ideallerini gerçekleştirmeye davet etmesi gerekecek.

AKP bu kadar ileri gitmeye hazır mı? Türkiye'de çığır açıcı bir dönüşümün
yaşandığı şu günlerde buna inanmak için sebep var. Parti ordunun dayattığı 1982 Anayasası'nı yeniden yazmak istiyor; bunu sadece İslam'ın özgürce yerine getirilmesi üzerindeki kısıtlamaları yumuşatmak için değil, ifade özgürlüğünü tekrar tekrar tehlikeye atan 'Türklüğe hakaret' suçunu da kaldırmak için de istiyorlar.

Hükümet artan etnik hoşgörünün bir başka işareti mahiyetinde, Kürt ayrılıkçılarla 25 yıllık mücadelede ordunun acımasızlığının kurbanı olanların kemiklerinin bulunduğuna inanılan mezarların açılması için görülmemiş baskı yapıyor. AKP, İslam'ın kamuda yerine getirilmesine izin verilen alanı liberalleştirebilirse, aşırı milliyetçiliği kısıtlarsa ve AB'ye kabul edilirse, Türkiye ve Avrupa Batı'yı Müslüman dünyayla uzlaştırmak konusunda kilit önemde bir adım atmış olacak.

ABD Dışişleri Obama'nın sabırsızlıkla beklenen konuşmasına yönelik beklentileri düşük tutmaya çalıştı, fakat o an yaklaşırken heyecan tırmanacak. Batı'da bütün gözler ekonomi ve G-20 zirvesindeydi. Başkan Ankara'da kürsüye doğru giderken dünyanın diğer yerlerinden milyonlarca göz Türkiye'de olacak. (Kaliforniya Üniversitesi'nin Irvine'daki kampusunde profesör, 5 Nisan 2009)

Kaynak: Radikal