Bush'un tek mirası ihmalkârlık ve ahlaksızlık

Cumhuriyetçi Parti de dahil olmak üzere, yorgun düşmüş bir dünya Bush'un gidişini dört gözle bekliyor. Başkanın mirası savaş, işkence, skandal ve mali çöküşten menkul bir bataklık. Bu yönetim her alanda ihmalkâr davrandı.

Kirli vasiyetini sunmak için Irak'a yaptığı ziyarette George W. Bush'a fırlatılan ayakkabıların görüntüsü çoktan efsane mertebesine ulaştı. Bir Suudi, sembolizmin gücünü beyan eden ayakkabılardan sadece birine 10 milyon dolar teklif etti. Ayakkabıları yapan Türk imalatçıysa sipariş akınıyla baş başa. Çirkin bir hareketti ve Bağdat utanmış olabilir, fakat bu ay
doğan hatırı sayılır miktarda Arap oğlana, ayakkabıları fırlatan Muntezar Zeydi'den mülhem Muntezar adının verildiğinden emin olabilirsiniz. Muntezar'ın başı belada, fakat dünyanın büyük bölümü için o bir iyilik timsali. Bush'un hazin son günlerinde, dünyanın iflasa sürüklendiği ve yönetiminin ahlaki bir bataklıkta debelendiği böyle bir ortamda, başkan ülkeye bizzat yaşattığı felaketlerdeki sorumluluğunu yalan yanlış sunmayı sürdürüyor. En berbat açıklaması, pişman olup olmadığı sorusuna cevabıydı: Hazret, Saddam'ın kitle imha silahları hakkındaki istihbaratın daha iyi olabilmesini istermiş.

Bush, yönetiminin istihbaratı kendi istediği gibi çarpıtmak için gösterdiği çabayı pervasızca bilmezden geldi. Savaşa giden süreç, çağımızın en büyük hilelerinden biriydi. Bush'un mirası Irak'ta gereksiz bir savaşı ve Afganistan'da yanlış yönetilen bir savaşı içeriyor. Bu arada bir Kongre raporu, ABD'nin birkaç yıl içinde nükleer veya biyolojik silahlarla vurulacağı uyarısı yapıyor. Bush'un mirası büyük bir ihmalkârlık örneği. Irak'la şavaşa girme tarzında ihmalkârdı, birlikler Bağdat'a ulaştığında ne yapacağına dair planı yoktu. Afganistan konusunda da ihmalkârlık vardı, Usame bin Ladin'in kaçmasına göz yumuldu ve ülke istikrara kavuşturulmadan kaynaklar Irak'taki savaşa yönlendirildi.

Bugüne dek Afganistan'a yönelik hiçbir açık politika yok, sadece daha fazla asker ve daha fazla savaş. Eski Hindistan elçisi Frank Wisner, "Bu bir politika değil, bir dağıtım sistemi" diyor.

Bush'un Filistin sorununu ele alışı da ihmalkârlık örneğiydi; hayata geçirmediği asil fikirler öne sürerken, emrindekilerin Dışişleri Bakanı Colin Powell ve halefi Condoleezza Rice'ın altını oymasına göz yumdu. İktidarın Başkan Yardımcısı Dick Cheney'ye teslim edilmesinde de ihmalkârlık vardı, Cheney'nin Kuzey Kore'yle müzakerelerin altını oymasına da göz yumdu.

Bush yıllarında finans sisteminin bütünlüklü denetimi konusunda da ihmalkârlık vardı; yeni başkan Barack Obama'nın ifade ettiği gibi düzenleyiciler, tren raydan çıkarken 'dümenin başında uyuyakalmıştı'. "En azından Bush güvenliğimizi sağladı" dediklerini duyuyorum, zira 2001'den beri ABD'de terör saldırısı düzenlenmedi. Fakat 11 Eylül'ün Bush yönetimi sırasında yaşandığı gerçeğinden kaçış yok ve Bush ekibinin, Richard Clarke gibi terör uzmanları endişeden 'etekleri tutuşmuş' halde uyarmaya çalışırken, Kaide tehlikesini ciddiye almayı reddetmesinde de büyük ihmalkârlık vardı. Sivil özgürlüklerin budanmasında ve yönetimin yasadışı faaliyetlerinde ihmalkârlıktan fazlası vardı. ABD'nin itibarını, işkenceye izin vermekten daha fazla zedeleyen başka bir şey yoktu. Bugün artık, Ebu Garib ve Guantanamo gibi skandalların izinin Bush yönetiminin en üst kademelerine kadar sürülebileceğini biliyoruz.

Yorgun düşmüş dünya, Bush yönetiminin çekip gitmesini dört gözle bekliyor, Bush'un büyük zarar verdiği Cumhuriyetçi Parti de buna dahil. Savaş ve işkenceden menkul mirasının, skandallardan ve mali çöküşten menkul bataklığının en azından bir savunucusu var. "Ekonomi için bazı iyi işler de yaptı" diyor, yeni edindiği servetinin tadını çıkaran Türk ayakkabı imalatçısı. Zeydi'nin ayakkabılarına gelince, imha edildiler - muhtemelen putperestliği önlemek için. (23 Aralık 2008)

Kaynak: Radikal