Burgas-Dedeağaç anlaşmasındaki tehlikeli hatalar

Burgas-Dedeağaç Anlaşmasındaki Tehlikeli ve Stratejik Hatalar

 

Enerji kaynağı güvenliği 21. yy.lın en önemli meselesi olarak ortaya çıktı. Başka hiç bir yerde bu mesele; geleceğin enerji politikaları ile ilgili tartışmaların fazlasıyla yoğunlaştığı Avrupa"da—özellikle de Avrupa"ya giden önemli enerji akış hatları boyunca olan mevkisinden dolayı Yunanistan"da— olduğundan daha önemli değildir. Yunanistan AB"nin stratejik planında önemli oranda belirleyici olma potansiyeline sahipti. Fakat bunun yerine Yunan hükümeti Rusya ile Burgas-Dedeağaç doğalgaz boru hattını inşası ve işletilmesi ile ilgili bir anlaşma imzaladı—böylelikle önemli bir stratejik hata yaptı.

B-D boru hattı inşası birbirini izleyen birkaç Yunan hükümetinin hedefi olmasına rağmen Yunanistan"ın  Kremlin tarafından kabul etmesi için baskı altında bırakıldığı anlaşma ne ülkenin çıkarlarına hizmet ediyor ne de onun stratejik rolünü güçlendiriyor. Bunun yerine Yunanistan; AB"nin enerji kaynaklarını çeşitlendirme ve böylelikle Moskova"nın kontrolünden kurtulma ile ilgili planlarında Truva atına dönüştü.


Açık farkla en büyük rezalet; Yunan hükümetinin B-D doğalgaz boru hattının %51"inin sahipliğini Moskova veren Rus isteklerine razı olmasına aittir. Projede Yunanistan"ın başlangıçta itiraz edilmiş diğer bir ortağı olan Bulgaristan her üç ortak için eşit pay istedi. Buna rağmen Kremlin"den sadır olan (politik ve diğer) baskı etkili oldu, Bulgar hükümeti ikna oldu ve Moskova"nın şartlarını kabul etti. Bu Yunanistan"da hattın inşa edileceği bölgeyi kimin kontrol edeceği ve altyapıdan sağlanacak karların sahibinin kim olacağı üzerinde düşünmek için eğiticiydi.

Rusya Endüstri ve Araştırma bakan vekili Andrei Dimitrov tarafından boru hattı ile ilgili son dönemde yapılan bir beyanat; meseleyi açıklığa kavuşturmaktan fazla bir şeydi: “bu boru hattının bir yöneticisi olarak Transneft ile biz Burgas-Dedeağaç hattının fiili olarak bizim boru hattı sistemimizin bir parçası olacağını öngörüyoruz.”

Bu gerçekler çok ciddi olmasına rağmen daha da rahatsız edici olan; Türkiye-Yunanistan-İtalya doğal gaz boru hattı ile ilgili olarak Atina"ya yapılan baskının perde arkasındadır. Moskova, Yunan hükümetini Rus gaz devi Gazprom"un—Kremlin"in politik baskı aracı olarak kullandığı devlet sahipli bir tekel—Azerbaycan gazını Avrupa"ya getirmeyi hedefleyen bu ciddi çeşitlendirme projesine katılımını kabul etmeye mecbur bırakmaya çalışıyor. Eğer Yunan hükümeti, B-D boru hattı projesinin başarıldığını görmek için duyduğu hevesinden dolayı, stratejik olarak önemli olan bu boru hattı meselesinde Kremlin"e pes ettim demeye karar verirse AB"nin Rusya"ya olan bağımlılığını azaltma planına ciddi bir darbe vuracaktır—son AB zirvesinde Yunan hükümetinin oyladığı bir plan.



Aslında eğer Yunanistan Rusya"nın baskısına boyun eğerse Kremlin"e ve Avrupa"nın çıkarlarına karşı Gazprom"a müttefik olan ikinci AB üyesi ülke olacaktır. Macar hükümeti son dönemde Moskova ile Gazprom"un Mavi Akım boru hattını Bulgaristan ve Romanya üzerinden Macaristan"a uzatacak bir anlaşma imzaladı. Bu karar Hazar gazının Rusya"nın kontrol etmediği bir güzergâhtan Avrupa"ya ulaştırmayı hedefleyen AB destekli Nabuccu boru hattının geleceğini ciddi bir şekilde darbeledi.

B-D boru hattının inşası Ankara, Samsun-Ceyhan boru hattını desteklediğinden, Türkiye ve Yunanistan arasında zaten yüksek olan tansiyonu alevlendirecektir. Dahası Yunan hükümetinin B-D boru hattının inşası ve işletmesi ile ilgili Moskova ile anlaşmasından dolayı (ve TGI boru hattına teslim olacak gibi görünmesinden dolayı) Yunanistan; batı ve Rusya arasındaki stratejik bir çatışmanın ortasındadır. Atina, B-A ve TGI boru hatlarını kullanmak yerine bunu Türkiye ile işbirliğini güçlendirme hepsinden önemlisi AB"nin enerji için yaptığı stratejik plana katkıda bulunma yolunun birer vasıtası olarak kullanmalıdır.

Rusya petrol devi Lukoil"in başkanı Vagit Alekperov"un son günlerde yaptığı bir açıklama ile yazıya son vermem aydınlatıcı olacaktır. Açıklama; Kremlin"in stratejik enerji planının arkasındaki düşünceyi açıkça ortaya çıkarmaktadır: “Yakıt sektörü nerdeyse tamamen Rus şirketlerinin sahipliğinde olan Bulgaristan beklenen gelecekte Rusya karşıtı bir dış politika düşünemez.”

Dimitris Apokis; www.counterpunch.com adlı haber ve analiz sitesinde bir konuk yazardır

 

Bu makale Ali Karakuş tarafından Dünya Bülteni için tercüme edilmiştir.