Yüksek yargıda, çok yakından tanıdığımız aktörlerin rol oynadığı bir kriz yaşanıyor. Bu kez bir fark var. Şimdiye kadar CHP Anayasa Mahkemesi'ne başvurur, mahkeme de büyük bir oranda bu partinin isteğine uygun karar vererek, AK Parti'nin taraf olduğu kanunu ve hatta 'anayasa değişikliği'ni bile iptal ederdi.
Mahkeme, uzun bir aradan sonra ilk kez CHP'nin istediği bir iptali kabul etmedi.
Konu, nüfusu 2 binin altındaki belde belediyelerinin iptaliydi. Çünkü, bugünün idari sisteminde böylesi küçük belediyeler sadece maliyet getirmekte ve hiçbir fonksiyon icra etmemekteydi. Belediye başkanı, yardımcısı ve 5 memuruyla bu belediyeler yerel bir makam olmaktan öte bir anlam taşımamakta; maaşları, kiraları, elektrik-su gibi diğer masraflarıyla kamu maliyesine de yük olmaktaydı. Bir partizanlık mı vardı? Hayır, çünkü bu tanıma giren 862 belediye bulunuyor ve bunların yarıdan fazlası AK Partili başkanlar tarafından yönetiliyor.
Meclis 6 Mart'ta nüfusu 2 binin altına düşen belediyelerin kapatılmasını öngören bir yasa çıkardı. Ardından, 'doğal olarak' CHP Anayasa Mahkemesi'nde iptal davası açtı.
Anayasa Mahkemesi uzun bir aradan sonra ilk kez CHP'nin bir isteğini kabul etmedi ve 31 Ekim'de iptal istemini reddetti ancak kapatılacak belediyelerin 60 gün içinde dava açabileceklerine hükmetti.
Tarihte görülmemiş olaylar zinciri
Tam bu noktada da ortaya iki başlılık çıktı.
Danıştay, yasaya bağlı olarak yayınlanan İçişleri Bakanlığı genelgesini Bulancak Belediyesi'nin açtığı davaya istinaden iptal etti. Yani, Anayasa Mahkemesi'nin geçerliliğine karar verdiği bir yasa Danıştay yoluyla iptal edilmiş oldu. Yüksek Seçim Kurulu da tarihte ilk kez görülen bir şey yaparak Anayasa Mahkemesi'nin değil, Danıştay'ın üstünlüğüne referans yapan bir karar alarak, '6 Şubat'a kadar Danıştay'a iptal için başvuran bütün belediyelerin tüzel kişiliği devam eder' dedi.
Başbakan'ın hayretle, 'Türkiye'de ikinci bir Anayasa mahkemesi varmış yeni öğrendim' dediği de işte budur.
Ardından, Haşim Kılıç doğal olarak başında bulunduğu mahkemenin hukukunu korumak için YSK'nın Danıştay'a attığı pasa itiraz etti. Dün, o tarihte görülmemiş olan şeylerden birisi daha oldu. 8 Anayasa Mahkemesi üyesi Başkan'a karşı bildiri yayınlayarak üyesi bulundukları kurumun değer ve yetkisini düşüren bir açıklama yaptılar. Üstelik üçü kararla ilgisi olmayan üyelerdi ve belli ki 6'ya 5 kaybettikleri oylamanın havasını dağıtarak kamuoyuna 8'e 3 üstünlük sağlamış görüntüsü vermeye çalıştılar.
İkisi yedek üye, birisi de asil ama oylamada bulunmayan üye...
Tam bir hukuk keşmekeşi...
Anayasada görev ve yetkileri apaçık yazılmış bir mahkemenin 5+3 üyesi, 'Hayır bizim yetkimiz Danıştay'dan aşağıdır. Meclis'in çıkardığı yasaları bizimle birlikte Danıştay da denetler' anlamına gelen açıklamalar yapıyor. Bu açıklamayı yapanlar Anayasa Mahkemesi üyeleri...
Olup bitenlerin muhatabı önce Meclis
Bu noktada, 'kim haklı kim haksız' diye bakmanın anlamı var mı?
Türkiye, ekonomik krizle eş zamanlı olarak seçime gidiyor. Muhtemelen, belde belediyesinin ne olduğunu bilmeyen insanlar ortaya çıkabilecek gerilimi umursamadan pozisyon alıyorlar. Daha birkaç ay önce dünyadaki kriz kapımıza yaklaşırken yine sonuçları hiç umursamadan aynı pozisyonu almışlardı.
Bilek güreşini izlemeyi de, ince ince hukuki analizler yapmaya çalışarak kendimizi hırpalamayı da bırakalım. Bu tablo bize tek şey söylüyor.
Türkiye bu karmaşık, politikleşmiş ve öngörülemez yargı sistemiyle aksıyor, yürüyemiyor. Kendi kendine düzelmesini beklemenin de anlamı yok. Bugünden tezi yok yüksek yargıyı düzenleyecek, demokratikleştirecek, şeffaflaştıracak; koskoca bir ülkeyi bir loto rakamı bekler gibi gerilimi sürükleyecek gelenekten arındırmak lazımdır. Bugünden tezi yok, anayasa değiştirilmeli ve bu bıktırıcı tekrarlara son verilmelidir.
Her seçim öncesinde, her kritik adım öncesinde ülkeyi teslim alan bu atmosferi bitirmenin tek yolu, 'hukuka uygun' bir yüksek yargı sistemi inşa etmektir. Amerika'yı da yeniden keşfetmeyelim. Dünya nasıl yapıyorsa öyle yapalım, Avrupa demokrasilerinde nasılsa o şekilde düzenleyelim bitsin.
Meclis... Yargıyla her çatışmada onuru ve gücü biraz daha kırılan Meclis göreve! Önce AK Parti, katılırsa MHP, katılırsa CHP, katılırsa DTP, katılırsa ÖDP, katılırsa BBP... Katılan katılsın, katılmayan kaosun peşinde koşsun.
Star Gazete