Bu toprakların mutlu yarınları için…


Çarşamba günü kaldığımız yeri hatırlatarak Irak Bölgesel Kürt Yönetimi'yle ilgili zihin jimnastiğimize devam edelim:

Kuzey Irak'tan başka bir şey konuşmadığımız şu günlerde Kuzey Irak'taki otoriteyle konuşmamızdan daha tabii ne olabilir? Niçin Erbil'le konuşmuyoruz da Irak Bölgesel Kürt Yönetimi üzerinde hiçbir nüfuzu olmayan Bağdat'la konuşuyoruz? 'Sahici' olan niçin 'sembolik' olana kurban ediliyor? Niçin 'Dostlar alışverişte görsün' demek yerine alışverişi gerçekleştirme yoluna gidilmiyor?

"Selam için biraz eğilmekle tacın düşmez" diye bir söz var Bosna'da; Mesut Barzani'yi Çankaya Köşkü'nde ağırlayıp aramızdaki meseleleri enine boyuna konuşsak ve dünya basınına –bilhassa Türkiye ve Kuzey Irak basınına- şöyle güleç yüzlü bir kardeşlik resmi versek ne kaybederiz?

Irak Bölgesel Kürt Yönetimi'ni meşrulaştırmaktan mı korkuluyor? Onun için mi onun adını telaffuz etmeye bile yanaşılmıyor? Onun için mi Türkiye'nin bu devletsel yapıyı bir kaşık suda boğmaya can attığı intibaı uyandırılıyor? Onun için mi Kerkük'ün statüsüyle ilgili tartışmalarda savaş tehditleri savruluyor?

İyi ama Irak Bölgesel Kürt Yönetimi'nin bir meşruiyet sorunu yok ki! Türkiye'nin bu yönetimi 'taltif' etmekten kaçınması, üstelik bu yönetime diş bilediğini faş etmesi, Kuzey Irak'taki ABD nüfuzunu tahkim etmekten başka bir işe yaramıyor.

PKK'yı PJAK adı altında İran'a karşı savaştıran ve potansiyel tehdit olarak gördüğü Türkiye'ye karşı da tepe tepe kullanan ABD, Irak Bölgesel Kürt Yönetimi'nin PKK'yı etkisiz hale getirmesine izin vermez… ve etrafı düşmanla çevrili Kürt Yönetimi için 'yaşamsal önem' taşıyan ABD desteğini kaybetme korkusu, Barzani'nin ABD'ye rağmen PKK ile karşı karşıya gelmesini imkânsız kılıyor.

Türkiye, mevcut durumu değiştirmek için Irak Bölgesel Kürt Yönetimi'ne bakışını kökten değiştirip, Barzani'ye karşı alabildiğine 'cömert' olmalı.

Bu 'cömertlik' Türkiye'den bir şey eskiltmeyecek, tam tersine Türkiye'ye kazanç sağlayacaktır.

Devletin barış hamlesi olarak görülecek geniş kapsamlı bir af kanunu + Irak Bölgesel Kürt Yönetimi'ne güçlü bir itimat telkini, PKK sorununu çözebileceği gibi emperyalizmin Dicle-Fırat havzasındaki etkinliğini de fevkalade zayıflatıp bu havzanın fitneden kurtulmasına devasa bir katkı sunabilir.

Belki de yanılıyorum, ama denemekte fayda var.


* * *
HAMİŞ:

Elektronik posta kutuma 'Mesut Barzani Gerçeği' ile ilgili dosyalar atan ve 'Bu adamla mı kucaklaşacağız?' diye soran okuyucular var. Eksik olmasınlar, ama Mesut Barzani'nin kimlerle hangi bağlantılar içinde olduğunu ve neler yaptığını zaten biliyorum. Barzani yönetiminde benim gönüldaşlarıma kan kusturulduğunu, İslamcılara hayat hakkı tanınmadığını da biliyorum. 'Kişisel' denilebilecek bir meselem de var Barzani yönetimiyle. Arkadaşlarım Metin Demir, Hasip Yokuş ve Mustafa Eğili'yi durduk yerde tutuklayıp -mahkemeye filan çıkarmadan- 15 ayı aşkın bir süre zindanda tuttu, onlara ve ailelerine olmadık eziyetler çektirdi bu yönetim.

Yine de "Kürt Yönetimi'yle kucaklaşalım" diyorum, çünkü bu toprakların mutlu yarınları için bağrıma taş basmayı biliyorum.

Her zaman söylediğim gibi: Karşılıklı itimat, yakınlaşma, kaynaşma ve bütünleşme, hem Irak Bölgesel Kürt Yönetimi'nin hem de Türkiye'nin özgürleşmesine, huzura kavuşmasına ve kalkınmasına hizmet edecektir. Öte yandan gerginliğin tırmanması ve düşmanlığın derinleşmesi iki tarafı da emperyalistlerin nüfuz alanında tutacak, iki tarafın da enerjisini tüketecek, iki tarafa da mütemadiyen kan kaybettirecektir.

Türkiye ile Irak Bölgesel Kürt Yönetimi'nin mevcut siyasetlerini değiştirerek menfaatlerini tevhit etmeleri tercihler içinde bir tercih değil, kaçınılmaz bir zarurettir.

 

Kaynak. Yeni Şafak