Bu savcının başka işi yok mu?

İlk kez böyle bir şey yaptım... Televizyonun karşısına geçip, basın toplantısı düzenleyeceğini istihbar ettiğim YARSAV Başkanı ve aynı zamanda sorumlu bir kamu çalışanı olan Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ömer Faruk Eminağaoğlu'nun konuşmasını bekledim.

Beklediğime değdi.

Kendi adıma çok şey öğrendim.

Mesela şunu öğrendim:

Demek ki bu ülkede kamu çalışanları, hiyerarşik bir bağla bağlı oldukları kamu yöneticilerine ve 'seçilmiş' hükümete karşı sert muhalefet yapabilir, bol keseden atıp tutabilirlermiş.

Demek ki muhalefet boşluğu, icabı halinde, kamu çalışanları tarafından da doldurulabilirmiş.

Demek ki kamu adamlarının yürüttüğü bir soruşturmaya engel olmaya çalışmak bir 'kamu yükümlülüğü'ymüş...

Eminağaoğlu'nu dikkatle, anlayarak, anlamaya çalışarak dinledim.

Hemen belirteyim:

Üslubunu beğenmedim.

Hem de hiç beğenmedim.

Dolayısıyla, konuşmasını da beğenmedim.

Hele çatık kaşlar, çakmak çakmak gözler, bağıran ses tonu ve çatlak tını, konuşurken dudaklarının iki kıyısına biriken köpükler...

Bu kadar öfkeli bir konuşmacı dinlememiştim.

İşte itiraf ediyorum; onu bu şekilde 'öfke küpü' içinde görünce, empati yapmayı bile denedim.

Evet, Sabih Kanadoğlu'nun evinde arama yapılması onu (amiyane tabiriyle) delirtmiş ve bazı ölçüsüz sözler sarfetmeye yöneltmişti ama... Hiç mi haklı tarafları yoktu adamın?

Sırf hükümete gıcık olduğu için mi konuşuyordu?

Maksadı, iddia edildiği gibi, bazı Ergenekon zanlılarına kol kanat germek miydi? Soruşturmayı sulandırmak mıydı?

Hayır...

İzinsiz (yahut izinli) dinlemeleri dert edinmiş görünüyordu ki, haklıydı.

Hiçbir yasa, hiçbir yönetmelik, hiçbir 'emirname', 70 milyon insanı peşinen 'suçlu' gösteren dinlemeyi meşrulaştırmıyordu.

MİT ve Emniyet'ten gelen izleme talepleri hiçbir sorgu ve suale tabi tutulmadan yapılır hale gelmişse, kötüydü.

Adalet Bakanlığı bu hukuksuz talepleri yerine getiren icra makamı rolüne soyunmuşsa, daha da kötüydü.

Demokrasi ve saydamlığı ortadan kaldıran bir 'polis devleti' yaratma yoluna gidiliyorsa, besbeter kötüydü.

Polis, soruşturmanın biricik sahibi olarak kendisini görmeye başladıysa, kötü oğlu kötüydü.

Fakat, bütün bu 'doğru' ve 'haklı' tespitlerin sahibi Eminağaoğlu, daha da haklı olabilmek ve kendisini 'söz sahibi' kılabilmek için, aşağıdaki sorulara da açık ve anlaşılabilir cevaplar vermek zorundadır:

BİR: Başkanlığını yaptığınız YARSAV, neden CHP ağzıyla konuşmaktadır? Bir meslek örgütü olan, başka da bir şey olmayan kurumunuzun, hükümetin icraatlarını eleştirmek, Cumhurbaşkanı'na laf sokmak, parlamentoyu muaheze etmek dışında bir işi yok mu?

İKİ: Bazı beyan ve davranışlarınızla, 'Ergenekon soruşturması'ndan memnun olmadığınızı gösteriyorsunuz. Bazı tutuklamalara karşı olduğunuzu da alenen belirtiyorsunuz. İşlenen cinayetlerle, yeraltından çıkarılan bombalarla, darbe planlarıyla, gazete bombalayan 'müntesiplerle' ilgili de bir cümleniz olacak mı?

ÜÇ: İkide birde yargının bağımsız olması gerektiğini savunuyorsunuz, siyaset kurumunun olası müdahalelerinden yakınıyorsunuz... Peki, asker müdahalesini niçin bu kadar sorun yapmıyorsunuz? 28 Şubat'ın 'brifingler serisine' niçin itiraz etmediniz?

DÖRT: Çürük raporu konusunda kamuoyunun tatmin olduğuna inanıyor musunuz? Sizi ekranlarda 'öfkeli' ve 'sapasağlam' görenlere söyleyecek bir sözünüz var mı?

BEŞ: Daha sakin olamaz mısınız? 'Savcı çıldırdı' yorumlarından hiç mi rahatsız olmuyorsunuz?

Star Gazete