Bu ne yaman çelişki

Problem çok. PKK terör örgütü, Kuzey Irak meselesi, sınır ötesi harekât, 'Kürt sorunu', bölgemizde değişen dengeler... Bir yönüyle hepsinin de üstesinden gelebiliriz.

Ne de olsa binlerce yıllık tecrübe var dağarcığımızda... Ne var ki üzerimize sinen köhne bir düşünce irademizi felç etmiş durumda. İçimizi bulandıran homurtu diyor ki: 'Bizden adam olmaz. Bir şeyler yapabiliyorsak icazet verildiği için yapıyoruz.' Bu umutsuz önerme, devletimizin elini kolunu bağlıyor, milletimizin iradesine pranga vuruyor, sivil toplumun gayretlerini boşa çıkarıyor, aydınımızın ruhunu kemiriyor...

Her adımı global güçlere bağlamak ve bir milletin iradesini icazet merkezlerine teslim etmek? Dünyada güç dengeleri olduğu aşikâr; ancak, kendi irademizi hiçe sayan zavallı bir düşünceye ram olmak ne derece doğru? Özgüvenden mahrum bu ezik düşünce biçimi, tarihî gerçekleri altüst ettiği gibi, kaderin sunduğu avantajları da yok ediyor.

Yeni değil bu hastalık. Bir zamanlar 'masonluk' böyle bir heyulaydı. Bir dönem 'komünizm tehlikesi' iradeleri felç etmişti... Konjonktüre göre 'gulyabaniler' değişiyor. Şimdi 'Yeşil Kuşak', 'BOP Projesi', 'Karanlık Savaş' gibi karabasanların ve Kırk Haramilerin etkisi altında tutuluyor toplum. Tabii ki bazı endişelerin gerçeklik payı var; tabii ki belli güç odakları, dünyadaki oluşumlar üzerinde baskı kuruyor, yönlendirmeye çalışıyor. Ancak hiç kimse 'Küresel güç odakları izin vermeden nefes bile alamayız' diyemez dememeli. Buna gerçekten inanıyorsanız, böyle bir zillet içinde yaşamayı, izzet içinde ölmeye tercih etmek lazım. Belki de kapanacaksınız evinize ve münzevi bir tevekkülle hadiselere seyirci kalacaksınız. Her iradenin tek tek teslim alındığına inan(dırıl)ıp; sonra da antiemperyalist söylemlerde bulunmak, yaman bir çelişkidir ve sömürgeci mantığa boyun eğmenin başka bir yoludur.

Türk insanının iradesine ipotek koymak, ortada hiçbir bilgi ve belge olmadığı halde 'Bu işin arkasında çok büyük bir gücün desteği olmalı' demek; hatta daha öte giderek, uluslararası komplo teorilerine bu ülkenin değerlerini monte etmek fevkalade yanlıştır. Olacak şey mi bu? 'Türkiye yaşadığı coğrafyada hiçbir adım atamaz', 'Türk iş dünyası kendi başına yurtdışında yatırım yapamaz', 'Bu ülkenin evlatları yurtdışında okul açamaz', 'Medeniyetler çatışmasına doğru sürüklenen dünyada insanımız inisiyatif alamaz ve diyalog çalışması yapamaz.'... Sonu var mı bu sünepe aydın kasvetinin?

Aslında karamsar ve yenik söylemlerin zihnî altyapısı ve tarihî gerekçesi var. Sol aydınlardan bir kısmı "Çin yardımı"ndan "Arnavutluk modeli"ne kadar uzanan bir çizgideki tecrübesiyle dış desteksiz bir hareketin var oluşuna ihtimal veremiyor. Acı tecrübelerinin daracık mikyasında algılıyorlar her şeyi. Anadolu insanının civanmertliğini anmadıkları gibi, ortak aklın ortak bir şuura dönüşerek nasıl kuşatıcı bir tavra bürüneceğini de göremiyorlar.

Mefluç iradeleri yaşatma derneğine dönüşen özgüvensiz tavrın en hazin halini bazı muhafazakâr insanlar yaşıyor maalesef. Onların da iradeleri bitik çünkü. Aynı kıbleye müteveccih insanlara 'Amerikancı' demekle başlayıp 'Kâfir' demeye kadar uzanan alçak bir propagandaya teslim olanlar da çıkabiliyor. Ne ahiret inancı bu küçük zümrenin yanlış beyana teslim olmasını engelliyor; ne gıybetin ahirdeki hazin akıbeti. Tarih boyunca hoyrat örneklerini gördüğümüz Harici zihniyetiyle, Sabbahi hezeyanıyla insanlar tekfir ediliyor. Bunun da altında yine 'Biz kim oluyoruz ki kendi başımıza bir şeyler yapabilelim' mantığı vardır ve bu zavallı düşünce sâri bir illet haline gelmiştir. Tedavi edilmezse bu kadim hastalık bu necip milletin halis evlatlarını da deli divane edecek...

Bazılarının içine sinmese de; hatta onların gayz ve öfkeleri müfterileri utandıracak kadar fecaat haline gelse de, bu millet kendi aslına dönmenin tarihî kıvılcımını yüreğinde hissetmiştir artık. Sevgiyle, saygıyla, akılla, mantıkla kendi ayakları üzerinde durma; hatta kendi kanatlarıyla gökyüzünü zorlama sürecine girmiştir. Mefluç iradenin karamsar nazarıyla bu destan anlaşılamaz. Bütün diriliş hareketlerinin kaderi de budur aslında.

 
Kaynak: Zaman