Güngören'deki hain patlama Türkiye'yi yasa boğdu. 17 vatandaşımızın canına kıyan teröristler ne yapmayı amaçladı, kime mesaj verdi, kimin uşaklığını yaptı?
Sorular uzayıp gidiyor. Medya bu soruların her birini mercek altına alıyor. Kimine göre çok ince detaylarıyla planlanmış bir saldırı bu. Sokağın isminden, Ergenekon iddianamesinin mahkemece kabulünden, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yaptığı son operasyonlardan vs. mana çıkararak kanlı eylemi yorumlayanlar var. Doğrudur! Terörün kendine mahsus bir mantığı ve mesaj verme metodu vardır; ancak terör örgütlerinin bir gerçeği atladığını ve bu yüzden de amacına ulaşamadığını görmek gerekiyor.
Ergenekon soruşturması Türkiye'de bir çığır açmıştır. Bu dava sayesinde herkes görmüştür ki değişik renk ve isimler altında yapılan terör çalışmalarının ucu aynı karanlık güç odaklarına çıkıyor. Belki piyonlar; hatta küçük hücre ve birimlerin başındakiler karşı safla aynı amaca nasıl hizmet ettiğini bilmiyordur. Bu, onları masum kılar mı bilinmez; ancak görünen o ki hadiselerin üzerine birazcık gün ışığı vurduğunda gölge oyununda ipleri tutan elin aynı; parmakların farklı olduğu ortaya çıkıyor.
12 Eylül öncesi sağcı gençler de solcu gençler de "ülkeyi tehlikeden kurtarmak/korumak" için çalışıyordu. Büyük bir çoğunluğu samimi duygularla "halkların kurtuluşu" ya da "milletin dirilişi" için çaba sarf ediyordu. Kutuplaşmalar oldu, silahlı saldırılar art arda geldi; insanlar "ülküdaşlar"ını, "yoldaşlar"ını kaybetti. Tahrikler, kışkırtmalar, provokasyonlar... Kahramanmaraş olayı, Sivas hadisesi, Çorum çatışmaları... Mesele bir anda Alevi-Sünni kavgasına doğru sürüklendi... Nice zaman sonra anlaşıldı ki aynı gizli odaklar değişik urbalar giyerek kardeşi kardeşe kırdırıyor.
Kürt-Türk çatışmasını planlayan, uygulayan ve kışkırtan güçler, Türkiye'nin bölünmesini, parçalanmasını istiyor. Bu menfur amaç uğruna kâh kurşun sıkıyor; kâh masum cenaze törenlerinin içine sızarak halkın mukaddes duygularını sömürerek kin ve öfkeyi körüklüyor. Yıllardır bunu yaptılar ama başaramadılar. Başaramayacaklar da!
Düne kadar halkın kışkırtmalara karşı direnci sadece sağduyu ile izah edilebiliyordu. Şimdi sezgilere bilgiler eklendi. Ergenekon iddianamesi ortaya önemli belgeler koydu ve dedi ki derin bir güç bazen ulusalcı postuna bürünür bazen PKK'cı urbası giyer, kimi zaman Hizbullahçıyım der çıkar ortaya kimi zaman DHKP'ciyim der. Aslında perde arkasında hep aynı güçler vardır. İşin içinde aldatılmış, büyük fotoğrafı yakalayamamış insanların varlığı meselenin vahametini ortadan kaldırmıyor...
Güngören'deki katliamdan sonra kim halkı sokağa dökecek çağrıda bulunuyorsa hata ediyor demektir. Mesela Ergenekon iddianamesinin mahkemece kabulüne rağmen çeteyi destekleyen beyanlardan tam sıyrılamayan CHP liderinin açıklaması yanlış anlaşılmaya çok müsait. Baykal "Milli Lanet Kampanyası"ndan bahsediyor. Terör örgütlerinin tam arayıp da bulamadığı bir fırsatı altın tepside sunmak bu olsa gerek. Aceleyle yapılan konuşmalar yanlış sonuçlar doğuruyor. Danıştay saldırısının hemen ardından da Sayın Baykal alelacele konuşmuş, "siyasete kan bulaştı" diyerek adres göstermiş; o alçak saldırıyı vesile edenler cenazeyi "laiklik mitingi"ne dönüştürmüştü. Sonuç ne oldu? Daha ilk dakikadan "İslamcı, muhafazakâr vs." diye takdim edilen ve başörtüsü kararı nedeniyle cinayet işlediği söylenen Alparslan Arslan Türk Ortodoks Kilisesi'nden çıkmayan Muzaffer Tekin'in, Veli Küçük'ün ve diğer Ergenekoncuların adamı çıktı.
Güngören eyleminde kim, kime, ne mesaj verdi? Aslında artık bunun çok da önemi kalmadı. Zira bu ülkede yaşayan herkes Türkiye'de dönen fitne dolaplarının farkında. Çeşitli kimlikleri ödünç almış kişilerin çeşitli kisvelere bürünerek nasıl hedef şaşırttığını, masum insanları nasıl zan altında tutabildiğini; bu arada kendilerine nasıl "kurtarıcı" ve "kahraman" rolleri biçtiğini biliyor. Daha yakın zamana kadar "Biz bu filmi daha önce görmüştük" diyen halk, artık "Bu filmi bir daha seyretmek istemiyoruz" tavrını gösteriyor ve şer güçlerin arzuladığı tepkiyi vermiyor. Vermeyecek de! Asıl vatanperverlik de budur! Gerisi ya boş bir hamaset yahut planlı bir hıyanettir!..
Kaynak: Zaman