NATO güçlerinin (Aslında ABD-İngiltere-Fransa koalisyonunun demek daha doğru olur) Libya müdahalesi giderek rayından çıkıyor.
Sadece rayından çıkmakla kalmıyor, BM Güvenlik Konseyi'nin verdiği yetkileri de fersah fersah aşıyor.
Sadece yetki tecavüzüyle de kalmıyor; hukuki, ahlaki ve vicdani meşruiyetini de hızla yitiriyor.
Ve Rusya Federasyonu Başbakanı Vladimir Putin'in "Haçlı seferi" suçlamasına haklılık kazandırıyor. (Not: Zaten Fransa İçişleri Bakanı Claude Gueant, Libya operasyonuna "Haçlı seferi" demiş, daha sonra "Dil sürçmesi" diye düzeltilmişti.)
BM Güvenlik Konseyi'nin 17 Mart'ta oy çokluğuyla (15 üyeden 10'unun desteğiyle) kabul ettiği 1973 sayılı kararda, askeri müdahalenin amacının "Sivillerin korunması" olduğunun altı çizilerek vurgulandı. Bu çerçevede Libya'da uçuşa yasak bölge ilan edilmesi, gerektiğinde sivillerin tahliyesi, Libya'ya silah ambargosu uygulanması öngörüldü. (Not: 1973 sayılı kararla ayrıca Kaddafi rejiminin yöneticilerine seyahat yasağı getirildi, mal varlıkları donduruldu.)
ABD-İngiltere-Fransa yetkiyi alınca önce "Uçuşa yasak bölge"nin altyapısını hazırlamak bahanesiyle Libya'nın altyapısını bombaladılar. Güvenlik Konseyi kararı "Uçuşa yasak bölge oluşturabilmek için gerekli tüm önlemler alınır" gibi son derece muğlak cümlelerle ifade edildiği için, bu bombardımanlara yöneltilen eleştirileri kolayca göğüslediler.
Ardından yine sivilleri kurtarmak gerekçesiyle Libya askeri birliklerine saldırılar düzenlediler.
Daha sonra asilere silah ve kurşun geçirmeyen yelek yardımı kararı aldılar. Hani amaç silahsız sivilleri korumaktı? O siviller silahlanınca, Kaddafi rejiminin de meşru savunma hakkı doğmuyor mu?
Bunu, asilere "Danışmanlık" yapmak üzere kurmay subaylar gönderilmesi izledi. DEVAMI >>>