Bize yakışan ihyadır

Her kültürün kendine ait kodları mevcut. Farklılık en küçük ayrıntıdan üst yapıya neşet ederek kendini ortaya koyar. Medeniyetler acelesiz cümlelerle diyaloğa geçerler. Ortaya çıkan netice üzerinden ve saklı duran, gelişen, gelişmeye açık yanlarıyla sergilerini açarlar. Dile gelmeyen ancak, en bariz yarış alanı insanı memnun etme bahsidir.

İnsanı ele alış tarzı, temel yaklaşım, hukuk ve diğer alanlar bir medeniyeti okuma açısından önemli veriler salgılarlar.

İslam medeniyeti dediğimizde, Hz. Adem'den başlayıp Hz. Muhammed'e uzanan, tevhid merkezli akıp gelen parçasız bir değer bütünlüğünden bahsetmiş oluruz. Öyle ki, insanı tekrar geldiği yüceliğe kavuşturmak adına, dünya ve ahiret ayrımı yapmadan yeryüzünü imara yönelen ortak bir anlayışla karşılaşırız.

İnsanın merkeze yerleştirildiği ve kainatın ona boyun eğdirildiği bir vasatta, eline kitap verilerek seçiminde serbest bırakılmıştır.

İnsanı bunlardan daha üstün kılan ise Allah'ın (cc) ruhundan üflemesidir. İnsan temiz olarak ayak bastığı dünya üzerinde, elinden kaçırdığı cennete tekrar dönme fırsatıyla yüz yüzedir. Hiç bir eksiği yoktur ve düşüş yurdundan bir yücelişle, nimetin ayağına geldiği cennetine kavuşabilecektir.

Veya temiz ruhunu aşağılara çekerek ağırlaştıkça ağırlaşacak ve ateşin arkadaşı konumuna, kendi seçimiyle, düşecektir.

Bu açıdan dünya hasat yeridir ve her şeyin cereyan ettiği alandır. Harmana gidecek ürün bu mekandan kalkar.

Tarihe bakıldığında Müslümanlar geçmişte kendileriyle barışık, kainatla kardeşçe, insan ilişkileriyle adil bir dünyanın kurucuları olmuşlar. Parçalı benliğin uzağında ve hiç kimseye öykünme ihtiyacı duymadan büyük bir özgüvenle arzı imar etmişler.

Özgüvenleri öyle bir noktaya ulaşmış ki, farklı dinden kimseler huzuru onlarla yaşamakta bulmuş.

Biz şimdi neredeyiz?

Geçmişe özenip ve uygarlığa neler kattığımızı, geçmişte ne büyük devletler kurduğumuzu anlatarak mı varlığımızı idame ettireceğiz?

Önce bir durum tespiti yapmak elzemdir. Acı da olsa, işe kayırıcı duygular katmadan, tesbitimizi yapıp işe bu tespitin öngörüsüyle başlama durumundayız.

Birinci Dünya Savaşıyla ipi koparılan tesbihin taneleri durumuna düştük. Uzun zaman celladımıza aşık olarak bekledik. Batı elinde ışıldayan teknoloji gözlerimizi kamaştırdı. İçimizdeki kraldan çok kralcıları başımıza diktiler ve iki çemberle, uyanma ihtimaline karşı emniyete alındık. İslam coğrafyası istilanın ikinci boyutuna, sömürge valiliği dönemine geçtiğinde, zulüm iki koldan şiddetini artırdıkça uyanışlar da başlamış oldu.

Sömürünün, işgalin ve silahların gölgesinde uyanış ateşli oluyor ve bu durum yine aynı güçler tarafından faydalı malzemeye dönüştürülüyor.

Kendi kendini yok ederek düşmana bile ihtiyaç duymayan bir konumda olmamız bunun açık göstergesi. Çatışan, sulh isteyen, ılımlı olan aynı paydada birleşiyor: Cari dünyadan devşirilene öykünmek.

Sözle karşı koymanın ve öte yandan hayranlığın varlığı, muhalefet türlerinin tümünü geçersiz kılıyor.

İki yönlü gelişen öfke, anı kurtarma yönüne gidince, şahsi ve grup eğilimlerinden neşet eden gözü kara fıkıh yıkıcı bir hal alıyor.

Ortaya çıkan sonuçlar üzerinden devreye, psikolojik mücadele malzemesinin kullanılması kalıyor. Onu kullanmak küresel güçler için bir zevk bahsi oluyor.

Sonuçta çizgisinden kaymış, telaşlı, savurgan, parçalı bir zihin dünyasındaki Müslümanlar itidalli bir irade ihtiyaç duymaktadır.

Orta yolun dengeli yürüyüşünü başlatacak, tevhidin fikri atmosferinde üretime durmuş bir iradenin, ehli kıbleyi ilzam etmeden, kendiliğinden öncü konumuna yerleştirilen çıkışına özlem var.

Tam da insanın kayboluşuna dek düşen bir çağda, elindeki eczayı görmemenin acı, cezaya müstahak bir yanı var.

Kalbin akılla, Kur'an'ın ışığında yeniden ve sürekli tedris için diz çökmeden olmaz!

Gençliğin kapıları zorlayan diri iradesi harekete geçmeden olmaz!

Acelesiz ve çabuk, karakteri öne koyan inşa süreci olmadan olmaz!

Güneş gibi aydınlatan, ısıtan, merhametle sarıp sarmalayan olmadan bekleme hakkımız yok.

Yok ederek hiç bir medeniyet var olmadı, olamayacak.

Bize yakışan ihyadır.

İnsanı kendine keşfettirmek.