Birmanya'nın zor fakat mümkün dönüşümü

Birmanya, etnik gruplar arasındaki çatışmalara dayanan huzursuzluklarla dolu, batılı basının neredeyse tamamında kaleme alınan üstünkörü yargılardan daha iyisini hak eden yeni bir dönemin içinden geçiyor. Kipling'in çok yerinde ifade ettiği gibi, "başka hiçbir yere benzemeyen" bu ülkede Irrawaddy'nin, yani "işe yarar Birmanya"nın merkezindeki en zengin vadilerin neredeyse tamamında, halkın yüzde 72 veya yüzde 75'ini oluşturan (nüfus sayım rakamları güvenilir değil) asıl Birmanyalıların (Bamalar) kendileri yaşıyor.

Bin yıldan uzun bir süre önce Himalayalar'dan inen bu etnik grup diğerlerini, kültürünü ve Budistleşmesini kendisine borçlu olduğu insanları (en azından Mon halkını) kademeli olarak dağlık bölgelere, platolara veya kenar mahallelere püskürttü. Bu nedenle etnik harita "Bama"nın katı çekirdeğinin ülkenin merkezinde yani Bengal Körfezi'nden kuzeyin dörtte üçüne kadar uzanan; doğu, batı ve kuzey doğrultusunda at nalı biçimli bir uçtan diğerine oldukça geniş ve fakat etnik azınlıkların yoğun olduğu bölgede bulunduğunu gösteriyor.

Birmanya devleti resmi olarak 135 etnik grup olduğunu hesaplıyor ancak bu yapay bir şekilde (bölüp yönetmek için mi?) şişirilmiş bir rakam. Çünkü bu rakam gerçekten var olan tüm alt-etnik kimlikleri açıklasa da; asıl olarak buradaki etnik varlıkların Şanlar (ülkenin dörtte birinden fazlasını oluşturan grup), Karenler (muhtemelen Kareniler ve Kayalar ile birlikte), Monlar, Kaçinler, Çinler ve Arakanlılardan oluşan altı veya yedi büyük grup halinde yeniden sınıflandırılmaları mümkün. Bu büyük gruplara, İngilizler tarafından, bir parçasını 1938'e kadar Burma'nın oluşturduğu "Raj Hintlileri"nin arasına Birmanya'nın büyük hoşnutsuzluğuna karşın serpiştirilen Çin sınırlarındaki küçük etnik grupların (örneğin Walar), Hindistan sınırındakilerin (Nagalar) ve Bangladeş sınırındakilerin de eklenmesi gerekir. Ayrıca çoğunluğu sömürgecilerin geride bıraktıklarından ve hala kötü muamele gören hizmetlilerden oluşan Müslüman Hintlilerin torunları ve köken olarak bazıları Yunnan ve bazıları Müslüman olan çok sayıdaki "Birmanyalı Çinler"den oluşan grupların da.

Vatansız göçmenler

Nüfusun yüzde 4'ünü oluşturan "Müslümanlar" çok dağınık [perişan - très éparpillés] vaziyetteler. Homojen bir yapıları yok ve [toplumsal varlık olarak] tanınacak kadar "ulusal azınlık" teşkil etmiyorlar. Son olayların kaynağı ve aynı zamanda mağdurları olan Rohingyalar [Müslümanlar], Bangladeş sınırındaki Arakan (Budist) Devleti'nin üç kantonunda yaşıyor. Madam Aung San Suu Kyi'nin gözünde bunlar Birmanya ulusunun bir parçası değil vatansız göçmenler.

İslamcılık cereyanınca işe koşulduklarından kuşkulanılan bu kesim, diğer kesimlerin büyük güvensizliğinin hedefi durumunda. Birçok bölgenin gerçekte "leopar derili" olduğunu bilmek gerekir. Batı Şan Devleti platolarında dolaşırken, Lahu'da tamamı Şanlardan (görünüşe göre Tayca konuşuluyor) oluşan, hem dili hem giyimleri tamamen farklı bir köyün merkezinde, ardından birkaç dakikalığına daha yüksek bir bölgede aynı şekilde dili ve benzeri nitelikleri farklı sapa başka bir köye uğradık. Buraya en son gelenler diğerlerini en verimsiz topraklara doğru kaydırmışlar. Yine de herkes uyum içinde yaşıyor.

Tüm köylüler, ormandan (yakacak odun) veya dağ tarımından (sebze ve dağ pirinci) elde ettikleri ürünleri fabrika mamulleriyle takas ettikleri yerde yani çarşıda buluşuyor. Herkes bir bakışta kıyafetinden tanınıyor. Fırsat oldukça, ara sıra bir köyden diğerine bayram ritüelleri dolayısıyla (benim de katıldığım) davetler yapılıyor. Tek ortak düşman, bölgede uzun zamandır karıştırıcı faktör olan baskınları tertip edegelen (angaryaları kontrol etmek için örneğin), Birmanya ordusu.

Olağanüstü kültürel zenginlik

Birmanya'nın merkezi –Britanyalıların "hakiki Burma" dedikleri bölge– "Bama"ya gelince, burası, Rangun Hintlileri, Mandalay ve Irrawaddy deltasındaki çok sayıda Karen köyü gibi çoğunlukla kendi vatanlarından çok uzakta tarımda çalıştırılmak üzere "ithal" edilmiş eski "amele"lerin, sömürgecilerin bölgeyi terk etmesinden sonra geride kalan torunlarından oluşan milyonlarca azınlığı barındırıyor.

Bu yamalı bohça, her konuda olduğu gibi, yeni Birmanya'nın kendini inşa sürecinde de en büyük avantaj veya en büyük dezavantaj olma potansiyeline sahip. Sergilediği olağanüstü kültürel zenginlik, diğer şeylerin yanı sıra, turizm için de yararlanılabilir bir gelir potansiyeline sahip. Birmanya, geçmişte olduğu gibi bölgenin ortasındaki bir adadan, Sarı Asya ile Kahverengi Asya arasında bir köprü olma gücüne dönüşebilir. Ve sadece Çin'in halen, uzun batılı boykot sayesinde, Hint Okyanusu'na çıkmak için kontrol etmeye çalıştığı bir koridor olarak kalmaz böylece. Yine de Burma "etnik kazan"ı konusunda safça iyimser olmamak ve bilakis tarihin mirasını göz önünde bulundurmak gerekir: Sömürge dönemi boyunca İngilizler, üç İngiliz-Birman savaşının ardından sömürge olmayı, hele "Hintli" çerçevede asla kabul etmemiş olan Birman etnik grubunun (Bamalar) başkaldırılarını dize getirmek için sistematik olarak "azınlıklar"dan (Çinler ve Karenlerden oluşan tüfekli birliklerden) yararlanmaktaydılar.
2007 "Safran Devrimi" esnasında, cunta generalleri, genç keşişlerin devlete karşı isyanını bastırmak için, Birmanyalı oldukları halde, aynı şeyi yaptı. Bölmek ve yönetmek daima. Rejim, Aung San Suu Kyi'nin serbest kalarak ara seçimlere ve geçit törenine katılmasıyla tanık olduğumuz yeni ayarlamaları dolayısıyla, öncelikle salt Budist "şefkat" ve hoşgörü erdemine başvurmak zorunda. Aung San Suu Kyi'nin, daha önce işkencesine maruz kalmış olduğu halde geçit törenine katıldığı bu ordunun temelleri babası tarafından atılmıştı. Ülke nüfusunun dörtte birini ayakta tutan ordunun böylesine bölünmüş bir ülkeyi birleştirmek için vazgeçilmez olduğunu hep, hapisteyken bile, hatırlatmaktan geri durmayarak öteden beri kendisine bağlılığını dile getirdi.

2015 başkanlık seçimlerine ulaşmak

Bu birleşmeden rahatsızlık duyan batılı basında, ülkesini darboğazdan çıkarmak için kendisini, özgürlüğünü ve hayatını ortaya koyan birine karşı kaleme alınan makaleler veya yapılan açıklamalar oldukça haksız görünüyor. O şu anda, kendisinin de diktatörlük nostaljilerinden kaçınması gereken görevdeki başkan Thein Sein'e itimat ederek 2015 seçimlerine kadar ülkeyi taşımak için ihtiyatlı bir şekilde hareket etmeye mecbur. Kendisinin siyasi rekabette yer almasına olanak sağlayacak bir anayasa değişikliğinin müzakere edilmesi gerekebilir.
Çalınan 1990 seçimlerinde Aung San Suu Kyi'yi geniş ölçüde desteklemiş olan azınlıklar, babası General Aung San'ı 1947 Panglong Konferansı sürecinde (suikasta uğramadan kısa bir süre önce) varlıklarını bağımsız olarak sürdüremeyecek mikro devlet bölgelerine ilişkin ayrı ayrı bağımsızlık talep etmeme konusunda vaatte bulunarak desteklemiş oldukları gibi, yeniden başlamaya hazır görünüyorlar. Ayrıca günümüz Fransa'sının yüzyıllar boyu süren çatışmaların neticesi olarak, "sınırları"nın ana hatlarıyla ta Gal savaşlarıyla belirlenmiş olması gibi, çok eski bir krallık olan Birmanya oldukça benzer bir kapalı bölgede yani Himalaya, Şan Platosu, Bengal Körfezi ve Arakan Düğümü'nde yüzyıllar süren bir süreçte kendini inşa etmiş; bu süreç, halen ülkenin uç kesiminde varlıklarını sürdüren etnik grupların (Şanlar ve Monlar gibi) kendilerinden önce burada yaşayanları geri dönmelerine fırsat vermeden püskürtmeleriyle gerçekleşmişti.
Tüm bu çatışmalar ve hatta zulümler, bağlar kurularak ve kader ortaklığı yapılarak sona erdirilebilir. Gerçekleştirmesi zor birliği somutlaştırmak için, yöneticilerinin öteden beri "Bamalar"dan ve askerlerden oluştuğu sömürge valilikleri yerine, iç işlerinde tamamen bağımsız özerk federe devletlere dayanan bir yapı, kısacası, altmış yıl önce basiretsiz askerler tarafından sabote edilmiş Panglong Anlaşmalarını yeniden hayata geçirerek sahici bir gayri merkezi federal devlet tasarlanmalı. Tek başına bir kişinin, basında yer alan fotoğraflarda, protokol kürsüsünde eski cellatları ile yan yana gördüğümüz ve tepeden bakan bazı basın organlarının hünerli makalelerinden daha iyisini hak eden kişinin, meşruiyete ve geçiş sürecinin son aşamasının iyi bir şekilde sonuçlanması için halk desteğine yatırım yaptığı görülüyor. Kipling haklıydı: "Burası Burma, bildiğiniz hiçbir yere benzemez."


Çevirenin notu: Yalnızca köşeli parantezler çevirene aittir.

Kaynak: Le Monde, Jean Hourcade (Asya21 Prospektif Grup üyesi, Birmanya eski kültürel danışmanı)
Dünya Bülteni için çeviren: Muhsin Korkut