Birmanya demokrasi yolunda büyük adımlar atıyor, ancak sürecin hızı toplumsal kaos riski taşıyor. Geçtiğimiz yıl ülkenin güney doğusunda ve son olarak Mart'ta merkezinde Müslümanlara karşı kanlı ayaklanmalar; yılbaşından itibaren kuzeyde Kaçin etnik grubu savaşçılarıyla çatışmaların yoğunlaşması; doğuda gerillalarla diğer azınlıklar arasında on yıldır devam eden çatışmaların hala sönmeyen alevi. Cuntanın devrilmesinin üstünden iki yıl geçmesine rağmen olup bitenler "Myanmar"da gidilecek çok yol olduğunu gösteriyor.
Tersi şaşırtıcı olurdu. Yarım asırlık askeri rejimden sonra (1962-2011) Birmanya'nın, kaşla göz arasında Asya'nın İsviçre'sine dönüşme olasılığı çok azdı. Birmanya, kayıtlara geçmiş 135 etnik kökenden oluşan imkansız bir mozaik. Burada yüzlerce farklı dil konuşuluyor. Budizm, İslam, Katoliklik, protestan dinler ve Konfüçyüsçülük burada bir arada yaşıyor. Birmanya'yı yönetmek cesaret işi. Birleştirmek bir fantasma. "Myanmar Birliği" –ülkenin resmi adı– ihtilaflar birliğinden ibaret.
Rudyard Kipling, bağımsız imparatorluğa ve sonra İngiliz tahtının bir mücevherine dönüşen bu ülkenin temel karakterini betimlemek için güzel bir ifade kullanmıştı: "Burası Burma bildiğiniz hiçbir yere benzemez"...
Öyleyse "Myanmar" öngörülemezlikle kınanabilir mi? Birmanya uzun zamandan beri peşinde olduğu imkansız ulus-devleti kurma düşünü ilelebet sürdürebilir mi? 1948'de bağımsızlık ilanı itibariyle etnik azınlıklar ulus inşa etme sürecine katılmayı reddediyorlar. Şimdiki hükümetle silahlı grupların çoğunluğu arasında imzalanan ateşkes anlaşmalarında yaşanan düş kırıklığında halen hiçbir değişiklik yok.
Başkan Thein Sein, eski cunta generali ancak reformların mimarı, bazen yumruğunu masaya vurmayı biliyor. Geçen hafta Müslümanlara yönelik saldırıların ardından, cesurca bir konuşmada, Budist aşırılığın uşakları ifadesini kullandı...
Ama bu yeterli değil. Ordu kışlasına çekildiği halde fiili güç kullanım talebi devam ediyor. Bazıları, ayaklanmaları tahrik etmiş olduğu için çok hızlı demokratik gelişmeleri desteklemeye gönüllü olmayan "Tatmadaw" –Myanmar ordusu– unsurlarından şüphe duyuyor. Aynı şekilde ordunun, kuzeyde Kaçin gerillalarıyla ateşkese –sonuç alınamayan– gitmesini emreden Başkan'a her zaman itaat etmediği de söyleniyor.
Eski rejimin istenmeyen figürü Aung San Suu Kyi'e gelince, iktidarla uzlaşısını geliştirdi. 2015 seçimlerinde başkan seçilmeyi umuyor. Budist çoğunluğa yönelik destekçileri özellikle kınama konusunda yeterince yüksek sesle ve açık bir biçimde konuşmamasından şikayet edilmeye başlandı. Acaba büyük popülaritesini kaybetmekten mi korkuyor? Halbuki Birmanya'nın "ikon"unun görüşlerini duymaya en çok şimdi ihtiyacı var.
Başkan şuanda bir reformcu. Cuntanın demokrat kasketi giymiş bu eski generali, Aung San Suu Kyi ile olanak dışı bir çift oluşturuyor. Ancak onlar sayesinde ülke karanlıktan çıkar. Vaktiyle "Myanmar"a karşı uygulanan yaptırımları bu ay kaldırmak durumunda olan Avrupa Birliği'nin Thein Sein ve Aung San Suu Kyi'e yardım etmesi ve ülkeye imtiyaz sağlayacak bir ticaret anlaşması imzalaması gerekiyor.
Kaynak: Le Monde - Başyazı
Çeviren: Muhsin Korkut