Uluslararası toplumun gözü, bu hafta dünya liderlerinin Birleşmiş Milletler Genel Kurulu yıllık toplantısında bir araya geleceği New York'ta olacak. Muhtemelen yıllardır yapılan en dramatik toplantılardan birine tanık olacağız, zira Filistinliler Güvenlik Konseyi'ne Filistin devletinin tam BM üyeliği için başvurma niyetini açıkladı.
Mevcut takvime göre, Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas bu başvuruyu, cuma günü Genel Kurul'da yapacağı konuşmanın hemen ardından takdim edecek. O ana kadar Filistinlilere planlarını değiştirtmek için her tür çabanın seferber edileceği birkaç sıcak güne hazır olun. Sözgelimi Filistinlilere İsrail ile kapsamlı bir çözüm doğrultusunda yeni görüşmelere derhal başlama sözü verilebilir. Ya da bir adım geri atan bir tutum mahiyetinde, tam üyelik için Güvenlik Konseyi'ne başvurmak yerine (ki bu girişimin Amerikan vetosuna toslayacağı kesin sayılır), kimsenin veto hakkına sahip olmadığı ve net bir çoğunluğun Filistin'in pozisyonunun gözlemciden BM'nin devlet olmayan üyesi seviyesine çıkarılmasını destekleyeceği Genel Kurul'a başvurmaya ikna edilebilirler.
Şu an için Abbas ABD, İsrail ve bazı Avrupa ülkelerinin artan baskısına boyun eğmeyecek gibi görünüyor. Filistinliler anlaşılabilir sebeplerle, geçmişte kendilerini hiçbir yere götürmeyen envai çeşit vaatten bıkıp usanmış durumda. Üyelik başvurusunu, taviz vermeyen ve gönülsüz İsrail'i masaya tekrar oturmaya zorlayacak ve anlamlı, ciddi müzakereleri yeniden rayına oturtacak cüretli bir girişim olarak görüyorlar.
Şahsen umudum Abbas'ın ilk baştaki niyetleri noktasında sıkı durması. İsrail'le, Batı Şeria'daki yerleşimlerin ikiye katlandığı ve Gazze'nin nefessiz bırakıldığı yirmi yıllık başarısız görüşmelerin ardından Filistinlilerin moral kazanmaya ihtiyacı var. New York'ta o veya bu şekilde elde edilecek bir başarı İsrail karşısındaki pozisyonlarını güçlendirecek. BM'de yapılacak bir oylamanın tek başına Filistinlilere hak ettikleri devleti getirmeyeceğini Abbas da gayet iyi biliyor. O noktaya varmak için, hem İsrail'in hem Filistinlilerin acıtıcı ciddi tavizler vermek zorunda kalacağı zorlu müzakereler yürütülmesi gerek. Fakat işin içindeki bütün aktörler, BM üyesi ülkelerin büyük çoğunluğunun sadece bir devletin değil, iki devletin yaşayabilirliğini garanti eden bir sonuç istediğini bilirse, bunun sürece katkısı olur.
Bu hafta New York'ta yaşanacak olan diplomasi mücadelelerinin ilginç bir veçhesi, Filistin devletine muhalefetin bileşimi. Elbette İsrail hükümetinden veya daha önceki sözlerinden çark ederek hem hayal kırıklığı yaratan hem kendi itibarını iki paralık eden Obama yönetiminden bahsetmiyorum. Önde gelen muhaliflerden biri Gazze'ye hükmeden İslamcı hareket Hamas.
Son birkaç gündür Hamas liderleri BM'deki girişimin kendileri açısından hiçbir yere varmayacağını açıkça ifade ediyorlar. Söylemlerinin büyük kısmı, daha önce de işittiğimiz azamiyatçı taleplerle stratejik düşünme isteksizliğinin bildik karışımından oluşuyor. Söylemin hayati önemde parçası, 1967 sınırları dahilinde, yani o yıl gerçekleşen Arap-İsrail savaşından önce var olan sınır hatları üzerinden kurulacak bir Filistin devletinin reddi. Abbas'ın New York'ta tanınmasını istediği devlet bu, ki sınırın diğer tarafındaki İsrail'in de açıkça tanınması anlamına geliyor. Geçmişte pek çok Hamas sözcüsü 1967 sınırlarını üstü kapalı şekilde, İsrail'le bazı ayarlamaları ve Filistinli mülteciler için kabul edilebilir bir çözümü de içeren olası bir anlaşmanın temeli olarak kabul etti. Bu ılımlı yaklaşımın rafa kaldırıldığı açık. Hamas'ın son açıklaması yine "Filistin toprağının bir karışını veya Filistinlilerin (geri dönüş de dahil) haklarının bir gıdımını bile vermemeyi" savunan eski tarz lügatı kullanıyor. Herkes bu tutumun başarı şansı olmadığını biliyor, fakat Hamas bu fırsatı Filistinlilerin içindeki farklılıkların altını çizmek için kullanmaya karar vermiş görünüyor. Bu tutum, yakın gelecek açısından hayra alamet değil. Filistinliler arası birlik ve Hamas'ın bir şekilde dahli olmadıkça, yeni görüşmelerden dişe dokunur hiçbir şey çıkmayacaktır.
Belki Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu çok iyi tanıdığı Hamas liderliğini arayıp onlara tarihi fırsatları heba etmenin Filistinlilerin kaldıramayacağı bir şey olduğunu anlatabilir.
Kaynak: Zaman