Bir Napolyon projesi: Sarkozy!

Geçen ayın son günlerinde Paris’te idim. Fransa’nın ve özellikle Müslüman nüfusun nabzını tutmak ve Paris’te bulunan önemli bazı kuruluş yetkilileri ile görüşmek üzere Paris’e gidip de Napolyon’la görüşmemek olmazdı tabii. Müteveffânın kabri öyle haşmetli ki görmemek zaten mümkün değil; siz istemeseniz de o size bir şekilde görünüyor zaten. Hadi kendimizi de geçelim, Sarkozy’nin Napolyon’u her dem temaşa edebilmesi çok daha mühim. Bulunduğu makamı, kuvvetli bir kavle göre ona borçlu çünkü!..

Sarkozy’yi anlamak için Napolyon’u iyi okumak gerek.

 Bunun için önce tarihte bir seyahate çıkıp, hayalen 18. asır Faransa’sına gitmeliyiz; Elysee Sarayı’nın (Champs-Élysées) pırıltılı salonlarına değil elbette; evvelâ gettolara! Şimdi gettolarda çoğunlukla Mağrib kökenli Müslümanlar yaşarken o vakitler gettolar Yahudilerin mekânlarıydı. Profesör Ahmet Davutoğlu Yahudi Meselesinin geçirdiği önemli dönüşümleri sayarken Napolyon’un hakkını yemez ve birinci dönüşümün 18. yüzyılın son on yılında Fransız Devrimini müteakiben gerçekleştiğinin altını çizer. Yahudi tüccarlar ve entelektüel elitin devrime bizzat destek olmalarının meyvesi çok geçmeden yenmiş, yahudiler gettolara sıkışmaktan çıkmışlar, ‘vatandaş’lık kazanmışlar, siyasal haklara sahip olmuşlar, herşeyden önemlisi zerrelerine kadar antisemitik bir toplum olan Avrupa’yı Napolyon marifetiyle dize getirmişlerdir.

Napolyon, Yahudilerin önünü açarak başına iş de almıştır; Sanhedrin adı verilen Yahudileri temsil eden liderlerden oluşan bir komisyonla pekçok toplantılar yapıp Yahudilerin topluma entegrasyonu ve şerlerinden emin olmak için yığınla sorular sorup cevaplarından emin olamayacağını bile bile mutmain olmayı beklemiştir. Aslında onun istediği uluslararası zeminde elini kolunu bağlayan dinî hanedanlıkların mekanizmasını sarsmaktı, bunun için en iyi silah da hiç şüphesiz Yahudilerdi. Napolyon, Yahudilerin hizmetlerinin karşılığını fazlasıyla vermiş, onları Mısır seferine çağırarak vaad edilen toprakları kurma hayalini zihinlerinde canlandırmıştır. Napolyon’un Yahudilerin önünü açma projesi çok geçmeden ilk meyvesini İngiltere’de de vermiş ve Yahudi asıllı Benjamin Disraeli başbakanlığa kadar yükselebilmiştir. Bu yükseliş diğer yandan şiddetli bir nefreti de beslemiştir ama artık iş işten geçmiş kilitler Yahudiler için bir bir çözülmeye başlamıştır…

 Ancak, Napolyon’un diktiği ağacın asıl meyvesini görmek için 2007 senesini beklemek gerekecektir. Zira bir zamanların gettolarında yaşamaya mecbur Yahudileri Fransa’nın en önemli koltuğuna sahip olmuştur; aslen bir Macar Yahudisi olan Sarkozy cumhurbaşkanıdır artık… O, su katılmamış bir Napolyon projesidir!

 3 Mayıs 2003’te, “Müslümanlar Cumhuriyetin altında olmayı istemedikleri gibi, Cumhuriyetinin üstünde de olamayacaklarını bilmelidir” diyen zamanın İçişleri Bakanı Nicolas Sarkozy, söz ve davranışlarıyla, zaten başarısız bir sistemi netice veren Fransız göçmen politikasının iflasını bile isteye göstermiştir: Ekim 2005’te Paris’in Clichy-sous-Bois Banliyösünde polisten kaçan iki Müslüman gencin elektirik akımına kapılarak ölmesi üzerine başlayan ve Lyon, Lille, Rouen, Nantes, Rennes, Nice, Bordeaux, Amiens, Nice, Annecy, Pau, Avignon, Toulouse gibi şehirlere sıçrayan ve hedefinde Sarkozy olan olaylar, laik Fransa modelinin aslında ‘toplumsal barış’ ve Müslüman azınlığa karşı adaletli tutumda sınıfta kaldığının resmiydi.

Bunlara rağmen ilk raundu Sarkozy kazandı ve Elysee’ye oturdu. En büyük Müslüman nüfusu (6-7 milyon) barındıran Fransa’nın başında şimdi bazı katolik yazarların “gizli bir yahudi” dediği Napolyon’un gerçek bir vârisi bulunuyor. Bunun için 365 odası, 8 uçağı ve 61 arabası ile Elysee’nin yeni sâkinini dikkatli izlemek şart. 

 Fransa’daki görüşmelerim, Fransız Müslümanlarının sorunları ve son durumları ile ilgili youmlar için bir sonraki yazıyı beklemelisiniz.