Bu cadde çıkmaz sokak!
Mahalle baskısı biçiminde tedavüle sokulan bu kavram varlığını bir heyulaya borçludur…
Bir baskının olabilmesi için bir mahallenin varlığının oluşması gerekir! Bu mahalle nerede? Bilen birisi varsa bize de haber versin, gidelim bir ziyaret edelim… Daha açık bir ifade ile laik, Kemalist, cumhuriyetçi, liberal veya İslamcı bir mahalleden bahis açmak sadece bir aldatmayı göz ardı etmekle eşdeğerdir…
Bir iktidar çatışmasının sembolü haline gelen bu kavram sinelerdeki niyeti örtmeye yaramakta olduğu için bu kadar kabule şayan hale gelmektedir… Şerif Mardin hocanın bir sosyolojik tespit olarak gündemleştirdiği kavram iktidarı dönüştürme aracı haline getirilmek istenmektedir.
Öncelikle mahalle kavramının çocukluğumuzdaki iz düşümünü hatırlayalım!
Hiç kimse bizim mahallenin kızına yan gözle bakamazdı. Bu bizim bakmayacağımız anlamına gelmezdi. Bizim mahallenin çocuklarına kimse dayak atamazdı. Biz kendi aramızda kavga edebilirdik, ancak başkalarına karşı hemen korumaya geçerdik. Başka mahallelerde yapılan hırsızlıklara veya farklı gayri meşru işlere ses çıkarmazken bizim mahallede olmasına itiraz seslerini yükseltirdik…
Bu yaklaşımın ahlak ve adalet ölçüleri açısından durumunu tartışmaya gerek var mı?
İslamcıların taşıdığı temel inançları gereği bir mahalle algısını kabul etmeleri mümkün olmadığına göre bunu ısrarla gündeme taşımanın bir amacı olmalıdır.
Bu amacın ne'liği üzerine düşünmeye devam ederken;
Türkiye de başka mahallelerin de olmayacağını belirterek yola devam edelim…
Belki mahalle yerine getto kavramını kullansaydılar bir isabet kaydedebilirlerdi. Çünkü mahalle kavramının ifadeye kavuşturulmaya çalışılan anlamı daha çok bir gettoya tekabül etmektedir…
Yâ da şöyle söyleyelim; getto kavramının anlamını mahalleye inkilab ediyorlar!
Amaçları şu mu acaba! Siz ahlak ve adalet duygularını bir tarafa bırakarak kendi yoldaşlarınızı koruyor, kolluyor ve besliyorsunuz… Yaptıkları yanlışları hoş görüyor ve onlara desteklerinizi kesmiyorsunuz mu demek istiyorlar… Peki, bunu hangi getto sahipleri yapıyor? İslamcılar mı, Kemalistler mi? Ulusalcılar mı, yoksa İslamcılar mı? Hangisi?
İslamcıların -ki İslamcı kaldıkları bir başka tartışma konusu- meşruiyet arayışlarından kaynaklanan böyle bir yanlışı yapma lüksleri yoktur… Ancak ulusalcısından Kemalistçisine, solcusundan milliyetçisine kadar bunu rahatlıkla ve gönül huzuru ile yaptıklarını hatırlama babında şunu kaydedelim:
Mehmet Moğultay'ın kendi bakanlığındaki Beş bin kadroyu CHP yanlılarına vermesi üzerine yapılan eleştiriye verdiği cevap hala hafızalardaki tazeliğini koruyor: 'Ne yani, şimdi ben bu kadroları milliyetçilere (MHP'lilere) mi vermeliydim'
Temel bir kaide daha vardır: Sesi gür çıkanın haksız olduğunun malum olduğudur…
Türkiye'de kimin sesinin gür ve kimin sesinin zayıf çıktığını bilmemek için fazladan bir aptallık taşımak gerekir…
Şimdi esas mevzua tekrar dönelim;
Bu mahalle baskısı kavramı ile neler yapmak istemektedirler?
Birincisi, çok önemli bir psikolojik savaş taktiği olarak uygulanmaktadır. İktidar olmuş bir partinin yandaşlarının sürekli kendi meşruiyet zeminlerinin yokluğunu idrak ederek ezik, sinik ve yanlışa meyyal hale gelmesini sağlamaktır.
İkincisi, iktidarın gücünü kendilerine yönelmemesi babında sürekli bir saldırı havası içinde durarak iktidarın savunmada kalmasını sağlayarak kalelerine gol atılmasını engelleyebilmektir…
Üçüncüsü, iktidarın cumhurbaşkanlığı makamının sağlayacağı avantajı en asgari düzeyde tutmaya yaramasının zeminini oluşturma gayretleridir…
Dördüncüsü ve en önemlisi de; Ak parti kadroları ile kendi seçmenleri arasında ki ilişkiyi parçalayarak gücü bölüp zaafa uğratma ve Ak partiyi merkeze iyice çekerek kendilerine benzetme girişiminin ön adımı olmasıdır…
Şimdi niye sağdan, soldan, yandan, arkadan bu kavram üzerinden bir tartışma yürütüldüğü ortaya çıkmaktadır.
Başta söylediğimi yeniden yenileyeyim;
Mahalle yoktur!
Ve bu cadde çıkmaz sokaktır.
Ak parti bu yaylım ateşi hesaba katmalı ve çekilmeye çalışılan çizgiyi iyi görmelidir…
İslamcıların bu oyuna katılmaları doğru olmadığı gibi kendilerine yönelik hazırlanan tuzağa düşme oyununu bozmaları gerekir…
Hangi kiminle ve hangi sahada maç yapacak? En önemlisi bu maçın hakemi kim olacak? Bu kadar muğlâk ve sonucu önceden belirlenen bu maça çıkmayı reddediyorum…
Ahlak, adalet ve özgürlük arayıcısı İslamcıların bu maçlara çıkma ihtiyacı yoktur…
Müslümanların ötekisi yoktur dolayısı ile İslamcıların da ötekisi olamaz… Öteki olan şeytan ise sadece haram (yasak) fiillerin tanımlanmış ismidir… O yüzden İslamcılar bu oyunda biz yokuz demelidirler…