Bir grup Yahudi ve Arap, İsrailli yetkililerin ülkenin Yahudi devleti statüsünü tehdit edebileceği korkusuyla kendilerine vermediği bir tâbiiyeti/uyruğu kazanmak için, “İsrailli” olarak tanınmak için, İsrail mahkemelerinde mücadele veriyor.
İsrail, “İsrail tâbiiyetini” tanımayı kurulduğu 1948'den beri reddediyor ve “vatandaşlık” ile “tâbiiyet” arasında olağandışı bir ayrım güdüyor. Tüm İsrailliler “İsrail vatandaşı” olma ehliyetine sahip olsa da devlet, “Yahudi ulusuna” ait addediliyor; yani sadece 5.6 milyonluk İsrail Yahudilerine değil ayrıca diasporadaki yedi milyon Yahudi'ye de ait.
Eleştirmenler, Yahudi tâbiiyetinin özel statüsünün, İsrail'deki gayri-Yahudilerin özellikle de nüfusun Arap olan beşte birinin vatandaşlık haklarını zedelediğini söylüyorlar. İsrail'deki kanunlardan 30'u, göçmen hakları, vatandaşlığa geçme, toprak ve iş sahibi olma gibi alanlar dâhil, hassaten Yahudilere imtiyazlar veriyor.
Arap liderleri, kimliklerde “Arap” tâbiiyetinin kayıtlı olmasının, polis ve diğer devlet yetkililerinin daha kaba davranmak üzere Arap vatandaşları hedef almasını kolaylaştırdığından uzun zamandır şikayetçiler.
İçişleri Bakanlığı, İsrail vatandaşları için muhtemel 130 tâbiiyeti kabul etmiş durumda. Bu tâbiiyetlerin çoğu, dini veya etnik terimlerle ifade ediliyor. “Yahudi” ve “Arap”, ana kategorileri oluşturuyor.
Bir ilçe mahkemesinin iki yıl önce verilen dilekçeyi devletin duruşunu benimseyerek İsrail ulusu yoktur hükmünden hareketle reddetmesinin ardından, grubun açtığı davaya yüksek mahkeme bakıyor. İsrail ulusu kampanyasının başındaki emekli dil profesörü Uzi Ornan “İsrail düzinelerce tâbiiyeti tanıyıp dururken temsil ettiği varsayılan bir tâbiiyeti tanımaması saçmadır” diyor.
Hükümet, davanın gerçek amacının “devletin altyapısını baltalamak” olduğunu iddia ederek davaya karşı çıkıyor; altyapı dediği ise Yahudi vatandaşlara İsrail'de imtiyazlı bir konum bahşeden kanunlar ve resmi kurumlar. 86 yaşındaki Ornan, müşterek bir tâbiiyeti inkar etmenin, Arap nüfusa karşı devlet tasdikiyle yürütülen ayrımcılığın temel taşı olduğunu söyledi ve “Yahudilerin Dönüşü Hakkında Kanun ve Araplar için Vatandaşlık Kanunu gibi devlete hangi bakımdan ait olduğunuzu belirleyen kanunlar bile var. Vatandaşlarını iki türe bölen demokrasi hangi tür bir demokrasidir?” diye sordu.
Ornan'ı destekleyen Yoel Harshefi adlı avukat, İçişleri Bakanlığı'nın İsrail tâbiiyetini tanımaktan uzak durmak maksadıyla, “Arap” veya “bilinmeyen” gibi İsrail dışında tanınmayan ulusal gruplar yarattığını belirtti. Çoğu İsrailli, resmi belgelerde “Yahudi” veya “Arap” şeklinde sınıflandırılıyor fakat eski Sovyet Cumhuriyetler'inden gelen 300.000 kişi dâhil, İsrailli hahamların sorular sorduğu Yahudi statüsüne sahip göçmenlerin kayıtları, geldikleri ülkeye göre yapılıyor. Ornan “ABD, İngiltere veya Fransa'daki otoriteler, vatandaşları “Yahudi” veya “Hıristiyan” olarak sınıflandırmaya kalksa, Yahudi cemaatlerinde nasıl vaveyla koparacağını hayal edin” diyor. Hayfa yakınlarında yaşayan profesör, İçişleri Bakanlığı'nın 2000 yılında tâbiiyetini “İsrailli'ye” çevirmeyi reddetmesinden sonra hukuki dava açtı. “Ben İsrailliyim” diye beyân eden online dilekçeyi bir kaç bin kişi imzaladı. Ornan'ın eylemine katılanlar arasında eski devlet bakanı Şulamit Aloni dâhil 20 kamusal şahsiyet de var. Bazı üyeler “Rus”, “Budist”, “Gürcistanlı” ve “Burmalı” gibi olağandışı tâbiiyetlerle kayıt oldular. Yahudilere mahsus birkaç yüz semtten birinde yaşamasına izin verilmesi için uzun süre devam eden bir hukuk davasıyla 1990'larda tartışma başlatan Adil Kadaan da bu davaya katılan iki Arap'tan biri.
Barış eylemcisi ve eski Knesset üyesi Uri Avnery, mevcut tâbiiyet sisteminin yurtdışındaki Yahudilere 1.3 milyon Arap vatandaştan daha fazla pay vermekte olduğunu söyledi. “İsrail devleti bir “İsrail” ulusunu tanıyamaz çünkü o, Yahudi ulusunun devletidir... Brooklyn, Budapeşte ve Buenos Aires'teki Yahudilere aittir her ne kadar onlar kendilerini Amerikalı, Macar ve Arjantinli olarak görüyorlarsa da.”
Jewish National Fund ve Jewish Agency gibi diasporayı temsil eden uluslararası Siyonist örgütlere İsrail'de kanunlarca özel, yarı resmi bir rol verildi özellikle de göç ve Yahudilere mahsus yerleşimler için İsrail topraklarının geniş bir bölümünü kontrolle ilgili olarak.
Ornan, müşterek bir tâbiiyetin olmayışının “devlet din, ırk ve cinsiyet ayrımı gözetmeksizin, tüm vatandaşlarının sosyal ve siyasi eşitliğini savunacaktır” diyen İsrail'in Bağımsızlık Bildirisini ihlal ettiğini kaydetti. Kimlik belgelerindeki tâbiiyet işaretlerinin, yetkililerin Arap vatandaşlara karşı ayrımcılık yapmasını kolaylaştırdığını da ilave etti. Zamanında dinci bir partinin elindeki İçişleri Bakanlığı, Ortodoks olmayan Yahudilerin kimlik belgesinde “Yahudi” olarak tanımlanmasını emreden bir mahkeme emrine itiraz ettikten sonra hükümet, tâbiiyet ibâresinin 2000 yılı itibariyle kimlik belgelerinden çıkarılmasına karar verdi. Ancak diyor Ornan, herhangi bir yetkili, bir Yahudi'nin mi yoksa bir Arap'ın mı kimliğine baktığını hemen söyleyebilir zira Yahudilerin doğum doğum tarihi kimlik belgelerinde Yahudi takvimine göre kayıtlıdır. Ayrıca, bir Yahudi'nin kimlik belgesinin aksine, bir Arap'ın kimlik belgesinde dedesinin ismi de kayıtlıdır. “Kimlik belgeni hızla göster ve geri çek, karşınızdaki hangi yetkili olursa olsun sizin hangi 'klana' ait olduğunuzu anlayacak ve sizi 'türünüze yakışır' şekilde adlandırabilecektir.”
Yahudi ve Arap tâbiiyetleri arasındaki ayrım, hizbi/mezhebi terimlerle yürütülen evlilik, boşanma ve ölüm gibi kişisel durumlar hakkında önemli kararlar vermek için kullanılan içişleri bakanlığı kayıtlarında da var. Örneğin yalnızca aynı dini gruba mensup İsrailliler, İsrail topraklarında evlenebilir. Aksi takdirde düğünü yurtdışında yapmaya mecburdurlar. Mezarlıklar da dini aidiyete göre belirleniyor.
Kampanyaya katılanların bazıları, ticari menfaatlerinin zarar gördüğünden şikayet ediyorlar. Bir Dürzi, Carmel Vahaba, Fransa'da ithalat-ihracat şirketi kurma şansını kaybettiğini çünkü tâbiiyetini “İsrailli” değil de “Dürzi” olarak beyân eden belgeleri yetkililerin kabul etmeye yanaşmadığını söyledi. Grup, yabancı sınır yetkilileriyle sorun yaşanmaması için, İbrânice “İsrail vatandaşı” ifadesini İngilizce'ye ülke pasaportlarında kasıtlı olarak “İsrail tâbiiyeti” şeklinde yanlış tercüme eden bir sözel hokkabazlığı ifşa etmeyi ümit ettiklerini de söylediler. İsrail'in popüler gazetelerinden Yedioth Ahronoth yazarı B. Michael “hepimiz İsrail uyrukluyuz – fakat sadece yurtdışında” diye kaydetti.
Ama şu var ki kampanyanın mahkemelerde zorlu mücadelerle karşılaşması muhtemel.
Benzer bir dava, George Tamrin isminde Tel Avivli bir psikolog tarafından açılmış ama 1970'te kaybedilmişti. Yüksek mahkeme başkanı Şimon Agranat'ın o zaman verdiği karar şuydu: Yahudi ulusundan ayrı bir İsrail ulusu yoktur...Yahudi halkı sadece İsrail'de ikamet edenlerden değil diasporadaki Yahudilerden de oluşur.” Bu görüş, Ornan'ın davasına bakan bir ilçe mahkemesi tarafından 2008 yılında tekrar edildi. Geçen ay ilk temyiz duruşmasını yapan yüksek mahkemedeki hâkimler de soğuk durabileceklerinin işaretini verdiler. Hakim Uzi Fogelman şöyle demişti: “Soru, bu problemi çözmek için mahkemenin doğru yer olup olmadığıdır.”
Dünya Bülteni için çeviren: Ertuğrul Aydın