Beşşar Esad'ın Suriye'ye uzun vadeli çözümü yok

Milyonlarca Tunuslu, Mısırlı, Yemenli ve Libyalı, rejimlerine karşı protesto gösterileri düzenlerken ve reform çağrıları yaparken, birçok analist sırada Suriye’nin olmasının pek muhtemel görünmediğini iddia ediyordu.

Beş hafta önce Suriye, iç siyasi durumuyla güçlü bir bölgesel aktör gibi görünüyordu. Güçlü güvenlik aygıtlarının acımasız tepkisini çekecek olan ve çığ gibi büyüyen gösteriler, ihtimal dahilinde bile değildi.

Esad’ın öngöremedikleri
Esad ailesinin hükmettiği Suriye, hâlâ sıkı kontrol altında. Ordunun yanı sıra güvenlik aygıtı, güvenilir Alevi liderler tarafından yönetiliyor. Buna ek olarak, muhaliflere karşı acımasızlık, eski Devlet Başkanı Hafız Esad döneminden gayet iyi biliniyor.

2005’te Devlet Başkanı Beşşar Esad, hiçbir siyasi tartışma olmaksızın, kendi başına ekonomik liberalleşme sayılan bir istikamette hareket etmeye karar verdi. Böyle bir adıma siyasi reform eşlik etmeliydi, fakat hiçbir şey olmadı. Rejim içindeki bünyesel yolsuzluk, bu adımın başkanın ailesinin yakın çevresindeki yeni bir güçlü seçkinler tabakası tarafından ekonomik mazeret olarak kullanılmasına yol açtı. Suriye halkının maruz bırakıldığı ihlal ve ekonomik sömürü biçimlerine artık tahammül etmeyeceği, Beşşar’ın aklının ucundan bile geçmedi. Dera’da ilk şiddet olayları patlak verdiğinde Esad, reform adımları atmak ve protestocuların taleplerini soğuracak tavizler vermek yerine, aşırı güçle karşılık verdi. Dera’daki acımasız tepki, gösterilerin büyümesine yol açtı.

Esad’ın 30 Mart’ta Suriye Meclisi’nde yaptığı konuşma, hayal kırıklığı yarattı. Beklentilerin aksine, Esad’ın danışmanı Buseyna Şaban’ın daha önce halk önünde verdiği sözlerin hiçbirini yerine getirmedi; olağanüstü hali kaldırmadı ve protestocuları ABD ve İsrail’in başının altından çıkan bir dış komplonun parçası olmakla suçlayacak kadar ileri gitti. Fakat ilerleyen haftalarda, artan protestolara daha fazla tavizle karşılık vermeye çalıştı. Vatansız Kürtlere vatandaşlık verdi ve geçen hafta 48 yıldır yürürlükte olan olağanüstü hali nihayet kaldırdı.

Aslında Esad, Mısır’daki Hüsnü Mübarek ve Tunus’taki Zeynel Abidin Bin Ali’den daha geniş halk desteğine sahip. Fakat protestoları savuşturmak için güvenlik örgütlerine bel bağlama kararı alarak vahim bir hata yaptı. Daha en başta rejiminin meşruiyetini korumak için protestocuların özgürlük ve reform isteğini tanıması gerektiğini görmeliydi. Geçen cuma ülkenin dört bir yanında tanık olunduğu gibi, şiddete başvurmanın halkın isyan eden kesimlerini daha da arttıracağını hâlâ göremiyor.

Lübnan’da da kaygı hâkim
Rejim, şu an üç farklı meydan okumayla karşı karşıya: İlki, özgürlük ve adalet yokluğuna bayrak açan halkın geniş kesimlerinde var olan öfke. İkincisi, yüksek işsizlik, düşük ücretler ve temel ihtiyaç maddelerinin fiyatındaki artış nedeniyle yoksulların giderek umudunu yitirmesi. Üçüncüsü de İslamcılar, Müslüman Kardeşler, Kürtler ve Suriye’deki Filistinlilerin yanında, ülke dışında yaşayan muhaliflerin sıkı rejim karşıtlığı.

Halk, Esad rejimine meydan okumayı sürdürürken, ABD ve AB protestocuları desteklemek ve Suriye sokaklarındaki zulmü kınamak konusunda hiç acele etmiyor. Bu politikanın arkasındaki sebep, değişimin Batı çıkarlarına daha düşman bir yönetimi getirebileceğinden duyulan endişe gibi görünüyor. Anlaşılan o ki kâbus senaryosunun odağında, Şam’da iktidarı ele alan Müslüman Kardeşler’in başını çektiği bir İslami teokrasi ihtimali var. ABD ve AB, şu an Suriye’de olan bitenler üzerinde pek az etkiye sahip olsa da Esad’ı siyasi reformlar yapmaya çağırmalı ve yaptırım tehdidini kullanmalı.

Lübnan’da da Suriye’de yaşananlara dair genel bir kaygı söz konusu, zira müstakbel gelişmelerin ülkenin siyasi, sosyal ve ekonomik istikrarı üzerinde doğrudan etkisi olabilir. Ülkedeki siyasi grupların Suriye krizine yönelik ortak bir değerlendirmesi yok. Çoğunluktaki 8 Mart grubu, Lübnan’ın istikrarını Esad rejiminin istikrarına bağlı görürken, 14 Mart koalisyonu Esad rejiminin zayıflamasını Lübnan’ın egemenliğine ve bağımsızlığına ulaşmak açısından katalizör addediyor. Birçok analist de başbakanlığa hazırlanan Necip Mikati’nin yeni bir hükümet kurmak konusunda karşılaştığı zorlukları, Suriye’deki gelişmelere bağlıyor.

Esad rejimi, uzun vadeli bir çözüm bulacak etkili araçlara sahip değil. Tahmin edilebilecek bir şey varsa, o da şu: Rejim, halkın özgürlük ve reform taleplerini bertaraf etmek için her şeyi yapacaktır. Esad, tavizler vermeye başladıklarında Mübarek ve Bin Ali’nin başına ne geldiğini gördü. Güç ve sıkı kontrol görüntüsü çizmeyi tercih etti. Bu politika, onun biraz daha iktidarda kalmasını sağlayabilir. Öte yandan Mısır ve Tunus’ta olduğu gibi, rejimin şu an tahmin edebildiğimizden daha kırılgan olduğu da ortaya çıkabilir. (Lübnanlı yazar, siyaset analisti, 26 Nisan 2011)

Kaynak: Radikal