Günahlardan kurtuluş gecesi olan Beraat gecesine selam olsun… İnsanlığın yaralandığı, susuz, bereketsiz, ölümcül karanlığın üzerine çöktüğü bir gecede huzura dönmek için insanlığın en ferah kapısıdır berat… Ruhların köhneleştiği, trajedi, korku, ölüm, kan, kin, hased vb. çirkin olgu ve olayların fokurdadığı, tantanalı ve kederli bir dünyada insanlığı bir an olsa da trajediden kurtaracak bir gecenin eşiğindeyiz. Bu gece Berat gecesi her kulun bütün çirkin geçmişine sünger çekebileceği değer gecesidir. Yepyeni tertemiz yarınların başlangıç gecesidir. İnsanlığın sönük, tantanalı gecelerinde insanlığa ruh üfleyecek bir gecenin eşiğindeyiz. Rahman ve Rahim olanı kalplerinde ve beyinlerinde öldüren zihniyetin anlam ver/e/mediği, hissed/e/mediği yeni bir insanlığı yaratabilecek kutsi bir gecenin kapısındayız. İnsanlığın kalbindeki kıvılcımı ateşe, çöle dönmüş benliği yeşilliğe ve gül bahçesine çevirecek bir gecenin eşiğindeyiz. Rahmeti yağdıran ve bu rahmeti meleklerin kollarında indiren Rabbin rahmeti içindeyiz.
Beraat Gecesi “Melek yağmurunun yağdığı gecelerden bir gecedir.” Birileri bu melek yağmurundan kaçıp rahmet kaçkını olurken, şatafatlı mekânlara sıyrılırken birileri de sote bir yerlerde bu rahmete kavuşmanın aşkını taşımaktadır içinde. Birileri gecenin en sakin derinliğinde sessizliği ve huşuyu yaşarken birileri de alkışlı bir modern ritüelllerin konuklarından olmayı yeğlemiştir. Birileri lüks plajlı otellerde bu geceyi yaşamak için –yoksunluk içinde- alternatif kutlama programlarına teşrif ederken birileri de yoksulluğun içinde “varlıklı rahmeti” yaşamaktadır. Artık Beraat Gecesi de modern dünyanın bir göster-ge-si haline gelmiştir. Ve birileri dinin modernizm içinde erimemesine direnmeye devam etmektedir. Bir anlamda bütün şatafat, nümayiş içindeki modern dünyadan kalbimize/Hiraya dönmeliyiz Muhammedi (S.A.V) bir duruş sergilemeliyiz. Bu gecede berat etmeliyiz berbat etmemeliyiz. Bu gecenin zamanında bulunup ta anını yaşamamak ne kadar büyük bir nasipsizlik ve bahtsızlıktır. Melekler yağmurunun döküldüğü anda kaçkın bedenlerin ve kara kalplerin bir rahmeti hissedemeyişi ne kadar büyük bir hüzündür. Gecenin rahmetinden kaçıp tövbe kapısını tekmeledikten sonra Allaha ve onun rahmetine meydan okurcasına gece âlemlerinde tepinmek ne bahtsız ne çirkin bir cehalettir. Dünyayı esir alan zulüm, gönlümüzü ve gözümüzü karartan, bizi ferasetten ve basiretten alıkoyan, dünyanın bütün çirkinliklerine meydan okuyan “Varım ve ben Müslüman’ım” diyen bir adam ne güzel bir adamdır. Rahmanın rahmet yağmuruna vücudunu, kalbini, zihnini dokundurmak için Müslüman tasavvuruyla ve duruşuyla gecenin cazibesine kapılmak için çırpınan bir duruş ne güzel bir duruştur. Ne güzeldir bu gecenin rahmetine kulak kesilmek, rahmeti nağmeleyen terennüme kulak kabartmak.
Zaman solmuş yüzlere, kurumuş dudaklara, karamış kalplere, sönük gözlere, sarsılmış benliklere çeki düzen verme zamanıdır. Ve bütün hissiyatımla içime kalbime yöneliyorum. Ve kendimi bütün keşmekeşlikten, görkemden kurtararak mütevaziliğe bürünerek sote, kamerasız bir camiye atıyorum. Artık camiler kameraların cirit atığı, cemaatin bakındığı Foucaultvari panoptiğe bürünürken gecelerse Baudrilardvari hiper-gerçek bir geceye bürünmüştür. Bu keşmekeşlikte camiyi ve geceyi hissetmek, sanaldan gerçekliğe Rahmanın yağmuruna tutunmanın zorluğunu yaşıyorum. Hiçte kendimi hiper-gerçek bir Berat Gecesinin içine bırakmak istemiyorum. Ne sanal internet dünyasının ağlarının/aleminin içine atarak mücahid! aşkıyla sörf yaparak linklere dokunacağım ne de tek bir mesajı grup olarak dostlara gönderip onların kandilini kutlama hazırcılığına konacağım. Bu gece kalbimin en hassas yerine içinde anlamlı, zikir ve fikir taşıyan sarsıcı bir tövbe mesajını sallayacağım.