Benim Ergenekon'um

Pazartesi sabahı evimizin etrafında olağanüstü bir hareketlilik vardı. Önce en kötüsü aklıma geldi: Komşumuz Türkan Saylan'ı kaybetmiştik.

Hemen aşağı indim, bir canlı yayın aracı evin önünde durmuştu, oradaki arkadaşlar beni tanıdılar, 'Ne oluyor' dememe kalmadan 'Ergenekon' sözcüğünü duydum.

Türkan Saylan'ın evinin kapısı açıktı, polisler girip çıkıyordu.
Türkan hanımın hâlâ aramızda olduğuna mı sevinsem, ona hasta yatağında yapılan muameleye mi sinirlensem bilemedim.

Daha o an aklıma ertesi günkü Radikal'in başlığı geldi: Ergenekon şaşırdı.
Evet şaşırdı, çünkü Türkan Saylan'ı ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'ni Ergenekon darbe tertipçileriyle yan yana getirmek ancak bu kadar kibar ifade edilebilir, yoksa daha ağır ifadeler arayan bulur elbette.

Gazeteye gelirken yolda Ergenekon'la ilgili diğer gelişmeleri, gözaltına alınan rektörlerin isimlerini vs. öğrendim. Onlarla ilgili diyecek fazla bir şeyim yok; çünkü fazla bir bilgim yok, savcının elinde ne gibi suç karineleri bulunduğunu da bilmiyorum. Ama ÇYDD ve onun genel başkanı Türkan Saylan'la ilgili bilgim çok, onun Ergenekon'un tam tersi olduğunu bilecek kadar en azından...

***
Bu köşenin sürekli okurları hatırlayacak, geçmişte 'Ergenekon'un Kısa Tarihi' başlığı altında yedi tane yazı yazdım. Benim için Ergenekon o yazılarda yazılandır, demokratik sisteme dışarıdan yapılan darbe veya yarıdarbe niteliğindeki girişimlerdir Ergenekon, böyle girişimlerde bulunmaya teşebbüslerdir.

Ne garip ki, darbeyle devrilecek olan hükümet de, belki görevi sona erdirilecek olan Türkiye Büyük Millet Meclisi de, Ergenekon'la o kadar da ilgili değil. Ergenekon'u, yani darbe veya yarıdarbe girişimlerini sorgulamak ya akıllarına bile gelmiyor veya arı kovanına bizzat çomak sokmaya korkuyorlar. Onun yerine İstanbul'da bir savcının yürüttüğü soruşturmaya destek oluyor hükümet. Belki 'Buna da şükür' demek lazım ama kazın ayağı öyle değil.

Çünkü esasına bakacak olursanız savcı da, darbe girişimlerini, en azından Sarıkız, Ayışığı-Yakamoz-Eldiven girişimlerini öyle derinlemesine soruşturmuyor. İkinci Ergenekon iddianamesini satır satır okudum, maalesef darbenin peşinden koşulduğu izlenimine sahip değilim. Umarım mahkeme aşamasında deliller daha güçlenir ve olduğunu hepimizin bildiği girişimlerden ötürü darbe heveslileri ceza alırlar.

Peki Ergenekon darbeleri yeterince soruşturmuyor da neyi soruşturuyor?

Belki hepsi kendi başına demokrasi ve insan hakları tarihimiz açısından çok önemli olan ama Ergenekon'la ilgisini kurmakta güçlük çektiğim, ayrılıp başka bir dosya içinde soruşturulsalar daha sağlıklı sonuçlara ulaşılabileceğini sandığım kimi konular bunlar.

Silopi'deki asit kuyularından Güçlükonak katliamına, bir albayın ölümünde sır perdesi olup olmadığından Dev-Sol ve PKK ile ilgili başka bazı şeylere kadar değişik konular...

Ergenekon iddianamelerinin 2 bin sayfayı bulması, iddianamelerde ve ek belgelerde ilgili ilgisiz yüzlerce telefon konuşması dökümünün yer alması, gazetelerde yayımlanmış makalelerin taslaklarının bile 'belge' kabul edilip büyük bir kalabalık yaratılması, birinci sınıf 'şüpheli'lerle ikinci, üçüncü, hatta dördüncü sınıf 'şüpheli'lerin ve belki hiç 'şüpheli' olmaması gereken kişilerin yan yana getirilmesi, imzasız ihbar mektuplarının savcıdan büyük itibar görmesi gibi şeyler başından beri beni çok rahatsız ediyor.

Beni rahatsız etmesi bir yana, Ergekon'un, hani Ergenekon karşıtlarının uydurduğu lafla 'Her yere kon' haline gelmesine yol açıyor böyle şeyler.
Öte yandan, bir de Ergenekon'a ciddi ümit bağlamış bir kamuoyu var. Bu kamuoyu, demokrasinin bu dava yoluyla Türkiye'ye geleceğini düşünüyor. Ama ülkeye demokrasiyi getirecek bir davanın demokrasinin, insan hakları ilkelerinin ve en önemlisi insan onurunun çiğnenmediği bir dava olması gerekir, oysa adalet cephesinde değişen çok da bir şey yok, davanın yürütülüş şekli sıkıyönetim dönemlerini çok da aratmıyor açıkçası.

Kaynak: Radikal