Benazir'in eve ikinci dönüşü

Nerden bakılırsa bakılsın bir politikacıdan dünya kamuoyunun yoğun bakışı altında halk desteği sınavından geçmesi istenildiğinde bu çok olağanüstü bir andır. Pakistan'ın eski başbakanı Benazir Butto perşembe günü böylesi dramatik bir teste tabi tutuldu- gürültülü patırtılı hayatının sıra dışı ölçüsüyle değerlendirildiğinde bile bu sınav kritikti.

 

Serseme dönmüş dünya kamuoyu arkasında durup meraklı bir şekilde onu izlerken Butto testi geçti. O, bir politikacı halkla buluştuğunda, varlığını gösterip halk muhayyilesini tutuşturduğunda sahip olduğu özelliklere hala sahiptir. Sekiz yıllık yokluğu ve kişisel yolsuzluk suçlamalarının da aralarında olduğu hükümetteki yıllarıyla ilgili sayısız skandal, onun ilham verme yeteneğini azaltmış görünmüyor.

 

Butto'nun politik üssü olan Pakistan'ın Sindh eyaleti onun eve dönüşüyle sevince boğuldu. Aynı zamanda Karaçi'de konvoyuna yönelik iki bombalı saldırının tanıklık ettiği gibi o Pakistan'daki güçlü düşünce hizipleri arasında güçlü düşmanlık duygularını da provoke etti. Hatta ona saldıranların arasında Pakistan devlet kurumlarındaki "serseri" unsurlarında bulunma ihtimali var. Ajan provokatörler açık bir şekilde aktif bir şekilde onun desteği harekete geçirme kampanyasının önüne engeller koyuyorlar.

 

Açıkçası Butto'nun politik muhalifleri onun karizmasının çok darbe almış olduğunu söylemlerine karşın onu çok ciddiye alıyorlar. Şimdi de yeni bir test başlıyor. Önümüzdeki günlerde Pencab eyaletine gerçekleştireceği ziyarette onu ne karşılayacak? 20 yıl önce-şans eseri ve olağan üstü olan-bir diğer eve dönüşü gibi mi olacak?

 

Pencab'taki tepki aşırı bir ilgiyle izlenecektir. Pencab'ın desteği olmadan ya da en azından onun rızası olmadan Butto'nun ulusal bir lider olarak herkesin seçimi olması çok zordur. Pencab'taki desteği harekete geçirmeden hiç bir Pakistanlı politikacı ciddi bir hükümet olma iddiasında bulunamaz. Fakat Pervez Müşerref'in rejiminde orada sözü geçen feodal Pencab'taki güçlü Choudhury aşiretlerinin Butto'nun politik alanına kolay girebilecekleri beklenmiyor. Onlar kesinlikle tartışmaya çok istekliler. Sert olabilecek kavga oluşabilir ve bu kavga önümüzdeki günlerde İslamabat'taki politik güç hesaplarını belirleyecektir.

 

Şu an için perşembe günü öğleden sonra Pakistan'da demokrasinin bir çekim gücü kazandığını söylemek mümkündür. Fakat bu mutsuz ülkede hatalı sayısız benzer başlangıçlar var. Zamanla ne olacağını hepimiz göreceğiz.

 

Aralarında silahlı kuvvetlerinin de bulunduğu devlet kurumlarının Butto'yu desteklemeye hazır olup olmadıkları ile ilgili belirsizlik unsuru varlığını hala koruyor. Onun Pakistan'a dönüşü tamamen İngiltere ve ABD tarafından tasarlandı. Butto ile birlikte vaad edilmiş politik birliktelik alanını paylaşması için Müşerref rejiminin bir kıskaçla razı edilmeye ihtiyacı var. Bush yönetiminin önemli yetkilileri Latin Amerika'da vahşi despotlar yaratma girişimlerinden dolayı zengin bir tecrübe ile yüklüler, Müşerref rejimiyle sürekli oynamak için müdahalede bulundular- bazen kandırarak, bazen tehdit ederek ve bazen de şantaj yaparak.

 

Fakat bir noktadan sonra Washington Butto'nun danışmanı olarak hareket edemez. Bu andan sonra o rolünü kendi başına icra etmek zorundadır. Geçmişte Pakistan silahlı kuvvetleri onun liderliğinden hoşlanmamıştı. Şu anda Butto bu konuda daha iyi durumda olabilir çünkü ordu komutanı olarak Müşerref'in yerine geçmesi beklenen yeni genel kurmay başkan yardımcısı General Ashfaq Pervez Kiani 1988'deki ilk hükümetinde onun eski ordu sekreteri olarak bilinmektedir.

 

Aynı şekilde Kiani aşireti Pencab'ın eyaletinin kuzey Jhelum ilinde büyük bir etkiye sahip ve geleneksel olarak Pakistan ordusuna bolca asker sağlıyor. Müşerref'in yerine geçtiğinde Kiani aynı zamanda şu ana kadar Pakistan ordusunun başına gelmiş ve aynı zamanda ISI olarak bilinen Pakistan'ın her yerinde yayılmış olan servisler arası istihbaratın da tek patronu olacak olan biricik kişiliktir. General aynı zamanda Butto hükümetinin Hindistan ile yapacağı hileli işlerinde güvenilir bir el olacaktır. Kiani, Hindistan parlamentosuna terörist saldırı yüzünden iki ülke göz göze bir çatışmanın içine girdiklerinde Pakistan Askeri Operasyonlar Genel Direktörü olarak 2001–2002 kışında Hindistan ile gerilimi kontrol altında tutarak önemli bir rol oynamıştı.

 

Fakat bu, Müşerref-Butto-Kiani tarafından öncülük edilen İslamabat'taki bir hükümetin yönetiminde Washington'un desteklemek isteyebileceği sisli Hindistan-Pakistan ilişkilerine yavaş gelişen zamanı gelmemiş kaçamak bir bakış olacaktır.

 

Şu an için yine de Washington'un yoğunlaşması başka iki cephede olacaktır. Öncelikli olarak Washington önümüzdeki aylarda İran'a gerçekleştirilecek olası bir ABD saldırısı durumunda, öngörülen bir isyanın tabiatını bir tarafa bırakarak Pakistan'daki halk öfkesinin ülkeyi yutmamasını sağlamak için İslamabat'ta yeni bir müsamaha bekleyecektir.

 

Eşit oranda Bush yönetimi oluşturulacak olan askeri sivil ortak rejimin, Afganistan sınırına komşu olan Pakistan'ın hukuksuz kabile bölgelerinde siperler kazanmış olan radikal güçlere sert yaptırımlar uygulamasını bekleyecektir. Pakistan ordusu böyle bir operasyondan kaçmak için artık hiç bir bahaneye sahip değildir.

 

Washington, ordu sınır alanlarındaki militanların üstüne giderken yeni rejimin sivil unsurları olan Choudhury aşiretinin öncülük ettiği Pakistan Müslüman Birliği, Mevlana Fazlur-Rahman tarafından liderlik edilen İslam Ulema Birliği ve Ulusal Halk Partisi'nden kamuoyu gücünü tutmalarını bekleyecektir.

 

Girişilmek üzere olan bu riskli macerada Butto'nun hayati bir rolü var. Onun varlığının, radikalizme engel olacak ve nefrete yakın olan aşırı huzursuzluk ile birlikte militan İslam'ın yükselişini engelleyecek olan Pakistan'daki gelişmemiş çoğunluk düşüncesinin takviye edilmesine yardımcı olması bekleniyor. Onlar Butto'nun laik anlayışını paylaşmasalar ve dindar Müslümanlar olsalar bile Butto Pakistan'ın sessiz çoğunluğunu canlandırabilir ve böylelikle, yüksek sesli yaygaraya ve güçlerine karşın Pakistan devletinde hala marjinal bir fenomen olan aşırılığın güçlerini izole etmeye yardım edebilir.

 

Fakat bu onu, bu günün Pakistan'ında yayılmış ve bol olan terörist ekiplerin bir numaralı düşmanı haline getirecektir. Benzer şekilde İslam Ulema Birliği Taliban kamplarıyla faydalı bir köprü oluşturabilir. İUB Deobandi Müslüman hareketinin bir parçası olmasına ve ideolojik olarak sert olabilecek olmasına rağmen Rahman'ın kendisi pratikte çok yönlü bir adamdır. O, 1993–96 arasındaki Butto'nun ikinci başbakanlığı döneminde onunla iyi geçindi hatta Senato Dış İlişkiler Komitesi'ne başkanlık yaptı. Onun yeni rejime dâhil olması Pakistan'ın parti politikalarındaki İslami platformu büyük bir kargaşaya sürükleyecek ve kesinlikle onları gerçek bir gücü olmayan çığırtkan bir güruha dönüştürecektir. Rahman, ABD'nin güvenlik kurumlarına yabancı değildir—ve Taliban destanında önemli bir rolü vardı.

 

UHP (Ulusal Halk Partisi)'nin Peştun ulusalcılığını İslami güzergahtan uzaklaştırması bekleniyor. Parti Afganistan devlet başkanı Hamit Karzai'nin güvenine sahip ve Taliban ile halihazırda yürütülen görüşme sürecinde sınırlı fakat faydalı bir rol oynayabilir. Maalesef, UHP kabile şefleri veya liderlerinin şahıslarında inşa edilen geleneksel Peştun hayat kodları üzerinde İslamcılığın çok etkili olduğu 1980'lerin Afgan cihadı öncesi dönemdeki eski gücünün (ve çapının) soluk bir gölgesidir. Fakat bu günün olaylarında UHP hala, gerçek siyasal gücü ve tercihi meçhul kalmasına rağmen politik ve sosyal hayatlarının ritmini dikte eden İslamcı liderliğe karşı gelen Peştun unsur için çok ihtiyaç duyulan bir temsili sağlamaktadır.

 

Bush yönetiminin İslamabat'ta inşa ettikleri yapı bu yüzden bütünüyle mantıktan uzak değildir. Gösterişli görünüyor. İlginç olasılıklara sahiptir. Fakat temel belirsizlik onun dayanıklılığında yatmaktadır. Pakistanlı politikacılar aşırı kavgacıdır. Koalisyon politikası incelik ve uzlaştırma gerektiren çok karmaşık bir hükümet şeklidir. Karşılıklı fedakarlık ruhu eksik olabilir. Aynı zamanda ordunun tüzel çıkarları politikacıların yükselme hırslarıyla çatışması kaçınılmazdır özellikle de eğer politikacılar aynı fikirde olduklarında boş yere sivil hâkimiyet üzerinde ısrar ederlerse bu daha da kaçınılmaz olur.

 

Pakistan kamuoyunda yayılan Amerikan karşıtlığı bir problem olabilir. Fakat ABD geleneksel olarak sonuç; araçları meşrulaştırdığında benzer olaylardaki popülaritesinin oranlarıyla ilgili çok fazla hassas değildir. Bütün Ortadoğu ve Pers Körfezi'nde Washington kayıtsız bir şekilde zaman geçtikçe hakimiyetini daha fazla arttırmaktadır. Güney Kore gibi kilit bir müttefik 1970 ve 1980'lerde demokrasi bir alan elde edene ve kamuoyunun modunu zayıflatmaya başlayana kadar Amerikan karşıtlığı ile kaynıyordu.

 

Bu arada ABD'nin Pakistan'a yardım edebileceği üç yol var. İlk olarak, Pakistan'ı bu günkü halinden yönetilemez bir ülke haline doğru kaymasına neden olan uzun süreçteki ana noktaya yoğunlaşmasıdır. Bu yoğunlaşma iç şartlarda olmayı gerektirmektedir hem kaynaklarda hem de politik sermayede olmak zaruridir. Bu parçalı bir yaklaşım olamaz. Aynı zamanda yardımcı bir bölgesel çevre oluşturulmalıdır. Fakat ABD'nin bir ulusu inşa ettiği görülmemiştir. Washington'un bakış kapsamı genellikle sınırlıdır.

 

İkincisi Afganistan'daki "teröre karşı savaş" yeniden tanımlanmaya ihtiyaç duymaktadır. Afgan ayaklanması güç ile yok edilecek kadar marjinal bir fenomen değildir. Afganistan'da ve Pakistan'ın bazı kesimlerinde köklü bir şekilde yerleşmiştir. (muhtemelen Pakistan'da daha güçlüdür). Taliban, el-Kaide ile karıştırılmamalıdır. Ayaklananalar ile görüşülüp karara bağlanacak bir çözüm olanaklıdır.

 

Fakat öte yandan ABD (ve İngiltere) Afgan sömürgesine jeopolitik bir ajanda yükleyerek kötümser olmamalıdır. Bölgede iktidarı yeniden isteyen İslamcı unsurları, bölgedeki batılı askeri varlığı hedeflenmiş jeopolitikalar için sürdürme, İran'ı çevreleme veya ABD'nin "Büyük Orta Asya" stratejisi olarak adlandırdığı stratejiyi ilerletme adına bahane olarak kullanmak için yapılacak her türlü girişim kızdıracak ve sonunda diğer bölgesel güçler tarafından karşı konulacaktır. Şu anda Anglo-Amerikan niyetler açık söylemek gerekirse en azından belirsizdir. İlk şeffaflık adımı gerçek bir Afganistan diyaloguna bölgesel katılım sarmalını genişletmek olmalıydı. Fakat hali hazırda görünen şey tekelleştirilmiş bir Afgan sömürgesi eğilimidir. Birleşmiş Milletler'in seçici müdahalesi etkili değildir.

 

Üçüncüsü Pakistan'a Peştun sınır bölgelerindeki topraklarında bir barış ve sükûnet garantisi verilmelidir. Bu, sadece Duran Line'ın asıl ve usulünce kabul edilmiş uluslararası bir sınır olarak hukuken geçerli kılınmasıyla başarılabilir. Yine Afganistan üzerindeki Pakistan hegemonyası düşünülemez fakat İslamabat'a her şeye rağmen Pakistan'ın Afganistan'daki meşru etkisine meydan okunmayacağıyla ilgili teminat verilmelidir.

 

Son olarak Afganistan'daki kalıcı bir barış, bölgenin jeopolitikalarında ülkenin tarafsız kalmasına bağlı olacaktır. Temel mesele batının askeri varlığıdır. Fakat maalesef Afganistan, küresel güvenlik rolü teste tabi tutulan NATO girişimciliğinin oyun alanına dönüştü. NATO güçlerinin kayıp oranlarını Avrupalı kamuoyunu yatıştırmak için azaltmak, görüşmelerde Taliban ile konuşmanın ana amacına dönüşmemelidir.

 

Aslında Pakistan ordusunun rolünü arttıran, Afganistan'da devam eden ve ne zaman sona ereceği belli olmayan askeri varlık, batının Pakistan'a bağımlılığını arttırıyor. Ordu aşamalı bir şekilde batının bölgedeki askeri varlığına yerleşmiş çıkarlar geliştirdi. Bu sadece ordunun Pakistan'ın politik arenasındaki iddiacılığına katkıda bulundu ve paradoksal bir şekilde bu durum Bush yönetiminin İslamabat'ta son gün ve haftalarda oluşturduğu çekici mimari yapılanmaların altını oyuyor.

 

Perşembe günü Karaçi'de patlayan bombalar onların etrafında uğursuz bir halka oluşturdu. Kabul etmek gerekir ki Pakistan'da sinirler gergin. Butto'nun kocası Asif Ali Zardari'nin hazırlanmadan doğaçlama yaptığı bir yorum, bombalı saldırılardan Pakistan istihbarat servislerini sorumlu tutuyordu. Butto'nun kendisi istihbarat başkanının görevden alınmasını istiyordu. Hükümet hemen Ocak'ta yapılması planlanan seçimlerde herhangi bir ertelemenin söz konusu olmayacağına söz verdi fakat Butto'nun kendi güvenliği için halkla buluşmalardan kaçınmasını önerdi.

 

 

M K Bhadrakumar, 29 yıldan daha uzun bir süre Hindistan Dışişleri Bakanlığında diplomat olarak çalıştı. Bu süre zarfında Özbekistan'da 1995-98) ve Türkiye'de (1998-2001) büyükelçi olarak çalıştı.

 

 

 

Bu makale Ali Karakuş tarafından Dünya Bülteni için tercüme edilmiştir.