Baykal, değişim, CHP...

 

(1) Kendi seçmeni bile Baykal'a inanmıyor. (2) CHP'lilerin yüzde 59'u yeni lider istiyor.
(3) CHP'lilerin yüzde 34'ü yeni parti istiyor.
(4) CHP'lilerin ancak yüzde 45'inin partisine ve liderine güvenerek, seçim öncesi "Kazanırız!" diyebildiği ortaya çıkıyor; yüzde 55'in ise umutsuzluğu sergileniyor.
Bu satırlar dünkü Radikal'den.
Tarhan Erdem'in Konda'sının seçim araştırmasındaki CHP bölümleri, Baykal yönetimindeki CHP'nin Türkiye gerçeklerinden nasıl uzaklaştığını, inandırıcılığından nasıl yediğini anlatan bulgularla dolu.(*)
CHP bir düzen partisi.
Değişim ile ilgisi yok.
En yoksul kesimlerin ancak yüzde 8'inin oyunu alabilen bir sol parti, bir sosyal demokrat parti olabilir mi?
Yoksullardan oy çıkmayan, buna karşılık en varsılların, yani en yüksek gelir dilimindeki seçmenlerin yüzde 50'sinin oyunu alan bir sol parti, bir sosyal demokrat parti olabilir mi?
Böyle solculuk olur mu?
Sosyal demokratlık olur mu?
Sol, sosyal demokrat bir parti öncelikle umut dağıtır. Halktaki daha iyi bir hayata, mutlu bir geleceğe dönük değişim istek ve heyecanının bayraktarlığını yapar, eğer sosyal demokrat bir partiyse...
Baykal'ın CHP'si umut olamadı.
'Kırlar'da yok oldu CHP.
Güneydoğu'da yok oldu.
Çiftçiden yeterli oyu alamıyor.
Kürtlerden hiç oy çıkmıyor.
Kürtlerin oy tercihlerinde CHP ancak yüzde 7.
Buna karşılık AKP yüzde 36.
Kürt sözcüğünü bile ağzına almaktan korkan bir lider, Baykal, sosyal demokrat olabilir mi?
Türkiye'nin en yakıcı sorunu olan Kürt meselesine ilişmeyen, Kürtlerin insan hakları ve hukuk sorunlarını kendine dert edinmeyen bir parti, Baykal'ın CHP'si, sosyal demokrat parti olabilir mi?
Baykal, Kürt sözcüğünü ağzına almadığı vakit, Batı'dan kendisine oy akacağını zannetmişti.
Olmadı.
Kaç seçimdir olmuyor.
Onun için de:
Halkın değil 'düzen'in partisi haline geldikçe, halkın değil 'devlet'in partisi haline geldikçe, umut olmaktan gitgide uzaklaşıyor. Halkın iradesine güvenmediği, hatta muhtıra şakşakçılığı yaptığı için de seçim kazanamıyor.
Ecevit'i düşünüyorum.
CHP lideri Ecevit, 1960'ların ikinci yarısında 'değişim bayrağı'nı eline aldı.
"Ortanın solu!" dedi.
"Düzen değişikliği!" dedi.
Siyah kasketini başına geçirdi, mavi gömleğini giydi, kendini Anadolu yollarına vurdu. İşçi, köylü ağzından hiç düşmedi.
"Toprak işleyenin, su kullanın!" gibi heyecan verici sloganları kitlelerde derin izler bıraktı. Yalnız slogan atmakla, Baykal gibi yalnız nutuk atmakla da yetinmedi, düzen değişikliği konusunda okunan kitaplar da yazdı.
Başka ne yaptı Ecevit?
CHP'nin seçim sandığındaki kısır döngüsünü kırabilmek için partinin geleneksel laiklik anlayışına ince ayarlar yapmaya koyuldu. Dine saygılı laiklik yaklaşımını geliştirdi.
Bununla da yetinmedi.
Sivil-asker bürokrasi ile, devlet ile CHP'nin arasına mesafe koymaya başladı.
Bu konuda özellikle 1960'daki 27 Mayıs darbesinden sonra farklı yaklaşımlar geliştirmeye çalıştı. Çünkü, İnönü CHP'si ile ilgili olarak "Ordu artı CHP eşittir iktidar" yargısının oy sandığında CHP'nin aleyhine çalıştığını görmüştü.
Bunun için de Ecevit asker-siyaset ilişkisine farklı bir gözle bakmaya başladı. Bu açıdan 1971'de Demirel'i düşüren 12 Mart Muhtırası gerçek bir dönüm noktası oldu.
Ecevit 'muhtıra'ya karşı çıktı.
Liderliğe böyle yükseldi.
Bir elinde demokrasi bayrağı!
Öbür elinde değişim bayrağı!
Askeri darbenin arkasından gelen 1973 seçimlerine böyle gitti, böyle kazandı Ecevit.
Bir başka deyişle:
1960'ların Ecevit'i 'çağın ruhu'nu kavramıştı. 2000'lerin Baykal'ı 'çağın gerisinde' kaldı.
Kısacası:
Baykal'ın CHP'si bugün kendi yandaşlarına bile umut aşılamayan, güven vermeyen bir partidir. CHP'lilerin yüzde 59'u yeni lider, yüzde 34'ü yeni parti istiyor. Seçim sonucunu tam tutturan Konda araştırmasındaki bulgular böyle diyor.
Yalnız bu iki rakam bile CHP'deki değişim gereğini ortaya koyuyor.
Son söz:
Kendini değiştiremeyen bir parti, Türkiye'yi değiştiremez!

Kaynak: Milliyet