Batı'nın Afrika'daki ikiyüzlülüğü

 

Afrika Diktatörlükleri ve Çifte Standartlar: ABD Müttefiki Ekvator Gineli Lider Teodoro Obiang İle İlgili Uluslararası Eleştiri Nerede?

 

Dünyanın dikkati, Zimbabwe'nin lideri Robert Mugabe üzerinde sabitlenmişken Teodoro Obiang'ın yaklaşık 30 yıldır merhametsizce hükmettiği bir diğer Afrika ülkesi olan Ekvator Ginesi'ndeki çok kötü insan hakları durumu ile ilgili nerdeyse hiç uluslararası bir ses yok. Obiang, Afrika'daki en kötü diktatör olarak adlandırılıyor fakat 1990'ların ortalarında geniş petrol ve doğal gaz rezervleri bulunduğu için Obiang, ABD'nin yakın bir müttefikine dönüştü. Harper's Magazine'den Ken Silverstein ve Reagan yönetimi sırasında Ekvator Ginesi ABD büyükelçisi görevi yapan Frank Ruddy bizlerle.

 

Ken Silverstein, Harper's Magazine'nin Washington editörüdür. Aynı zamanda Washington'daki politik yozlaşma ile ilgili "Washington'un Babili" adlı bir blog yayınlıyor.

 

Frank Ruddy, Reagan yönetimi döneminde Ekvator Ginesi ABD büyük elçisi.

 

Juan Gonzalez: Son aylarda dünyanın dikkati Zimbabwe lideri Robert Mugabe'nin üzerine kitlendi. Bu gün BM Güvenlik Konseyi'nin Mugabe ve onun 13 önemli destekisine yönelik hedeflenen yaptırımları oylaması bekleniyor.

 

Bu arada Teodoro Obiang'ın yaklaşık 30 yıldır bir diğer Afrika ülkesi olan Ekvator Ginesi'ndeki çok kötü insan hakları durumu ile ilgili nerdeyse hiç uluslararası bir ses yok. Son zamanlarda yapılan bir seçimde onun partisi oyların %99'unu aldı.

 

Obiang, Afrika'daki en kötü diktatör olarak adlandırılıyor fakat 1990'ların ortalarında geniş petrol ve doğal gaz rezervleri bulunduğu için bu küçük Batı Afrika ülkesi ABD'nin yakın bir müttefikine dönüştü.

 

2006 yılında Bush yönetimi Malabo'daki ABD büyükelçiliğini yeniden açtı. Teodoro Obiang aynı yıl Washington'u ziyaret ettiğinde dışişleri bakanı Condoleezza Rice, onu ABD'nin "iyi bir dostu" olarak tanımladı.

 

Bu arada, ExxonMobil, Hess, Marathon ve Chevron gibi şirketlerinde aralarında bulunduğu petrol şirketleri ülkede milyonlarca dolarlık yatırım yaptılar. Ekvator Ginesi, ABD banka ve lobicileriyle kurduğu bağlardan yararlanıyor. D.C. merkezli Riggs Bank, Obiang'ın hükümetine yüzmilyonlarca doları deniz aşırı ülkelerde saklaması için yardım ediyor. Ve John McCain'in baş danışmanı Charlie Black, bir zamanlar Capitol Hill'de Ekvator Ginesi'ni temsil eden bir lobi firmasını yönetiyordu.

 

Amy Goodman: Zimbabwe'den farklı olarak Ekvator Ginesi'ndeki politik ve insan hakları durumu çok az medya dikkati çekmektedir. Başkan Obianga'nın partisi Mayıs ayındaki tartışmalı seçimlerden oyların %99'unu alarak çıktığında önemli hiçbir ABD haber merkezi bu sonuçlarla ilgili haber yapmadı.

 

Ekvator Ginesi ile ilgili son zamanlardaki haberler yalnızca 2004 yılında hükümeti devirme planından dolayı 34 yıl hapis cezasına çarptırılan eski bir İngiliz paralı askeri Simon Mann'ın mahkemesi ile ilgiliydi.

 

Bu gün Ekvator Ginesi'ndeki durumu yakından takip eden iki misafir bizlerle. Ken Silverstein, Harper's Magazine'in Washington editörüdür. Frank Ruddy, Reagan döneminde Ekvator Ginesi ABD büyükelçisi olarak görev yaptı.

 

Her ikinize de Demokrasi Hemen Şimdi! programına hol geldiniz diyoruz. Ken Silverstein, bizim için giriş konuya giriş yapabilir misiniz? Ne olduğunu açıklayın. Hatta Ekvator Ginesi nerdedir? Ve 2004'te ne oldu?

 

Ken Silverstein: Ekvator Ginesi, küçük bir Batı Afrika ülkesidir. Anakaranın dışında bir ada ve kıtanın kendisinde küçük bir kare şeklinde toprak parçasında oluşmaktadır. Yıllarca nerdeyse bütünüyle unutulmuş bir ülkedir. Demek istediğim Obiang'dan önceki diktatörler bazı yönleriyle ondan çok daha zalimlerdi fakat gerçekten hiç kimse orada neyin olup bittiğine dikkat etmiyordu. ABD'nin kısmen, Frank'tan sonra görevi devraldığını düşündüğüm o zamanki büyükelçimiz John Bennett'e yönelik ölüm tehditlerinden dolayı 1996'da oradaki büyükelçiliğini kapattığına inanıyorum.

 

Sonra şaşırtıcı bir şekilde bundan kısa bir süre sonra Amerikan petrol şirketleri Ekvator Ginesi'nde büyük rezervler buldular. O andan itibaren çok fazla zaman geçmeden Clinton döneminde başlayıp Bush döneminde çok hızlı bir şekilde süreç geriye sardırıldı çünkü ABD petrol yatırmlarından en azından 5 milyar dolar bu ülkeye aktı. Ve böylelikle Ekvator Ginesi şu an Sahra-altı Afrika'da üçüncü en büyük petrol üreticisine, önemli bir ABD yatırım bölgesine, ABD hükümetinin çok yakın bir müttefikine dönüştü. Bu yüzden Ekvator Ginesi'ne biraz daha fazla önem veriliyor.

 

2004'te küçük bir grup paralı askerin, güvenlik güçlerinin üstesinden hızlıca gelmeyi umdukları bir darbe girişimi oldu. Çok küçük bir ülkedir. Demek istediğim bu darbe girişimi gerçekten küçük bir çetenin hükümeti devirme arayışına girdiği Frederick Forsyth'ın Savaşın Köpekleri adlı romanının gerçek hali gibiydi. Sonra da dediğiniz gibi darbe girişiminin lideri olduğu söylenen Simon Mann 34 yıllık bir hapis cezasına çarptırıldı.

 

Juan Gonzalez: Anladığım kadarıyla ülke, Afrika'da kişi başına gelir düşünüldüğünde şimdi kişi başına düşen en yüksek gelirlerden birine sahip fakat hala önemli şehirlerde bile insanların %60'ı musluk suyuna hala sahip değiller. Afrika'daki problemli ülkeler düşünüldüğünde Ekvator Ginesi neden bu kadar az dikkat çekiyor?

 

Ken Silverstein: Bunun en büyük nedeninin ABD ile sahip olduğu ilişki olduğu konusunda hiç şüphe yoktur ve gerçek şu ki, Amerikan medyası dış habercilikte dış politika ajandasını önemsiyor. Gazeteciler başkanın işaretini izliyorlar.

 

Şimdi, herkesin kabul ettiği gibi Ekvator Ginesi, küçük bir ülkedir. Bizler aynı zamanda devam eden diğer büyük sorunlara sahibiz. Irak var. İran var. Listeye başka birkaç ülkeyi de ekleyebiliriz. Ekvator Ginesi'nin her gün gazetelerin ilk sayfasında olması gerektiğini söylemiyorum fakat bu ülke bütünüyle görmezden geliniyor.

 

Yaptığınız girişte de sözünü ettiğiniz gibi bu sahte seçimleri hala yapıyorlar ve bu seçimlerde muhalefet bütünüyle engelleniyor ve hükümet seçmenin %99'unun tercihi oluyor. Demek istediğim, Ekvator Ginesi'nin yanında; Zimbabwe, İsveç gibidir. Ve Zimbabwe; Bush yönetimi parmağıyla orayı işaret edip, "oo! biz bu durumu kabul edemeyiz" dediği için ve bana göre daha da önemlisi Zimbabwe önemli bir petrol ihracatçısı olmadığı için yayında daha fazla yer almaktadır. Demek istediğim, ABD, Ekvator Ginesi'nin dostudur; kimse gerçekten ilgilenmiyor. Hükümet hiçbir şey demiyor, gazeteciler dikkat etmiyor. Aksine Zimbabwe, bir düşman olarak görülüyor, ABD hükümetinde ve diğer batılı hükümetlerde özellikle de İngiliz hükümetinde bu konuda fazlasıyla bir velvele var. Bu yüzden haberciler çok daha fazla dikkat ediyorlar.

 

Demek istediğim durum tam klasik bir ikiyüzlülüktür. Gerçekten Afrika'nın büyük trajedilerinden birini kolayca görmezden gelip suça ortaklık etmek medya için gerçekten utanç verici bir durumdur. Orada 30 yılı aşkın bir süredir bir diktatör var. O insan haklarını inkâr ediyor ve tam bir hırsızdır. Yüz milyonlarca doları dışarı çıkarıyor. Ailesi bütünüyle zenginleşti. Bunun biricik bir hikâye olduğu söylenemez fakat kesinlikle dikkat edilmesi gereken çirkin bir hikâyedir.

 

Amy Goodman: Obiang, Afrika'daki en zengin liderdir, Birleşik Devletler'de, Maryland, değerleri yaklaşık bir milyar dolar olan iki mansiyona sahip. Petrol gelirleri doğrudan ona ve onun yakın çevresine mi gidiyor?

 

Ken Silverstein: Bu; çok büyük miktarlarda paranın Obiang, onun ailesi ve yakın çevresine gittiği durumların sadece bir tanesidir. Demek istediğim ülkede sadece yarım milyon dolayında insan var. Çok dar bir elit grubu var. Frank'tan önceki büyük elçi Bennet ile yaptığım bir konuşmayı hatırladım, ama Frank'ın benim bildiğimden daha fazlasını bildiğinden eminim. Bennett bana bu ülkede yapılan her işlemden başkan ve onun ailesi için bir kesintinin olduğunu söyledi. Malabo limanındaki trafiğe baktığınızda, içeriye gelen her şeyden, içerden dışarıya çıkan her şeyden yani getirilen veya çıkarılan şeyler ister çimento olsun ister gıda malzemeleri olsun anlayacağınız her şeyden başkan ve onun hükümran ailesi için bir kesinti vardı.

 

Ben Harper's'a geçmeden önce LA Times'ta iken 2003 yılında başkanın doğrudan ve bazen de sonradan PFC tarafından satın alınan Riggs Bank'taki doğrudan hesapları üzerinden kontrolü altındaki para ile ilgili bir dizi kaleme aldım. Fakat bütün bu parayı hesaplamanın hiçbir yolu yoktu. Demek istediğim, mesela bundan hareketle başkanın veya genelde "ağaçları biçme bakanı" olarak bilinen çevre bakanı oğlunun maaşı ile ilgili sorularıma hiçbir zaman doğru cevap alamadım. Ekvator Ginesi'nde Obiang'ın oğlunun kontrol ettiği bu bakanlık yolsuz gelirin bir diğer kaynağıdır. Diğer oğlu yanılmıyorsam Petrol Bakanlığı'nı yönetiyor. Demek istediğim bütün kilit noktalar Obiang'ın ailesi, en yakın arkadaşları, amcaları, kayınları veya benzer derecede akrabaları tarafından tutulmuştur. Aile ve yakın dostlar hatırlayabildiğim kadarıyla güvenlik güçlerini kontrol ediyorlar. Burada paranın ceplerine aktığı çok küçük bir grubun bulunduğu bir durum var. Uluslar arası dikkatin talep edildiği çok açık bir durumdur bu fakat henüz hiçbir şey yok.

 

Amy Goodman: Ara vereceğiz. Aradan sonra Reagan yönetimi döneminde orada görevde bulunan Ekvator Ginesi eski ABD büyükelçisi Frank Ruddy ile devam edeceğiz. Ruddy ile John McCain'in bazı kampanya danışmanları hakkında konuşacağız. Ve son olarak Amerika Yerlileri Hareketi'nin ortak kurucusu Dennis Banks bize telefonla bağlanacak. Banks, diğer bazılarının yanı sıra San Francisco'dan Washington D.C.'ye kadar olan Uzun Yürüyüş'ünü henüz tamamladı. Burası Demokrasi Hemen Şimdi, democracynow.org, Savaş ve Barış Haberleri programıdır. Bir dakika içinde Ken Silverstein ve Ambassador Frank Ruddy ile tekrar birlikte olacağız.

 

[ara]

 

Amy Goodman: Misafirlerimiz Harper's Magazine'inin Washington editörü Ken Silverstein ve 1980'lerin ortalarında Reagan yönetiminde Ekvator Ginesi'nin eski ABD büyükelçisi Frank Ruddy'dir. Juan?

 

Juan Gonzalez: Büyükelçi Ruddy siz Ekvator Ginesi'nde petrol keşfedilmeden önce oradaydınız ama Obiang diktatör olarak oradaydı. Kendi tecbülerin ve orada petrol bulunduktan ülkenin nasıl dönüştüğü ile ilgili konuşabilir misiniz?

 

Frank Ruddy: Evet, günaydın. Evet, mutlulukla evet. Petrol yoktu ve Obiang, o zamanlar kesinlikle aziz gibi değilken bazı işkence türleri ve buna benzer şeyler vardı. Biz yıllık insan hakları raporu hazırlamak zorundaydık ve orada bazı insan hakları ihlalleri vardı. Fakat petrol bulunduktan sonra Obiang bütünüyle değişti. Demek istediğim rejimin bütünü tamamıyla değişti. Sistem nerdeyse bir çalanlar idaresiydi fakat petrol bulunduktan sonra çalınabilecek çok şey oldu. Petrolün bulunması ile birlikte daha büyük fırsatlarla hızlıca yozlaştı.

 

Amy Goodman: Petrol şirketlerinin rolü ile ilgili konuşabilir misiniz büyükelçi Ruddy—Chevron gibi şirketler, ExxonMobil gibi şirketler—ve bu gibi şirketlerin Obiang'ı desteklemede oynadıkları roller ile ilgili?

 

Frank Ruddy: Her şeyden önce size 1980'lerde Washington'a gitmeden önce Exxon'a danışmanlık yaptığımı söylememe izin verin. Buna açıklığa kavuşturmak istiyorum.

 

Fakat şirketlerin kendileri, tıpkı başka yerlerde petrol aradıkları gibi orada da petrol arıyorlardı. İstikralı bir rejim arıyorlardı böylelikle işlerini yapabileceklerdi. Obiang'ın bu iğrenç politikalarının yürütülmesi ile ilgili olarak ne kadar şey yapmak zorunda olduklarını açıkçası bilmiyorum. Genel olarak Exxon için konuşamam fakat Exxon'un isteyerek bu tür işlere bulaşacak bir şirket olmadığını söyleyebilirim fakat manipüle edilmiş olabilirler. Ne kadar edilmişlerdir veya belki de hiç edilmemişlerdir. Açıkçası bunu söyleyemem çünkü bilmiyorum

 

Juan Gonzalez: Büyükelçi, açıkçası Zimbabwe'deki duruma son yıllarda çok fazla dikkat yöneltiliyor ve başkan Mugabe ile ilgili olarak devam eden şeylerin meşru bir eleştirisi var. Fakat daha önce de sözünü ettiğimiz gibi Obiang'ın ülkesinde yaşananlara yönelik nerdeyse hiç dikkat edilmiyor ve bir dereceye kadar başkan Bush, bu hükümeti onaylıyor. Bununla ilgili duygu ve düşünceleriniz nelerdir?

 

Frank Ruddy: İki şey düşünüyorum. Son Mann sorununda, az veya çok kaçırıldığı kadarıyla—onlar "iade" kelimesini kullanıyorlar—,onun Harare'den Malabo'ya götürülmesinde Zimbabwe ve Ekvator Ginesi arasında ilginç bir bağ var. Ve tabiî ki burada bir tür anlaşma var ve kesinlikle bu normal bir şekilde yapılmadı. İşin doğrusu ailesinin Mann'ı Ekvator Ginesi'nde savunması için seçtiği Ponciano Mbomio adındaki avukat bazı ölüm tehditleri aldı ve Gine'de işini yapmasına izin verilmedi bu yüzden Mann'ı temsil edemedi ve şu an o bir kayıp, ortadan kayboldu ve hiç kimse onun nerede olduğunu biliyor görünmüyor.

 

Herhalükarda Ken'in söylediği şeyi düşünüyorum—ve Ken burada olduğu için çok şanslısınız çünkü Ken, o bölge ile ilgili fazlasıyla şey biliyor—Ken'in söylediği şey doğru, Mugabe'nin ninjalarını kullanıyor olduğu zamandan beri bu Zimbabwe'de gelenektir—15, 20 yıl geriye gidersek, biliyorsunuz, onun Zimbabwe'de isteklerini gerçekleştirmek istemesi bilinen bir şeydir. Onun ihlalleri iyi bilinen şeylerdir ve o bu konuda çok fazla haklılığa sahip değildir. Dinleyicilerinizin çok fazla bilmeyebileceği bir şahıs olan ve son zamanlarda ölen senatör Jesse Helms az veya çok tam olarak Zimbabwe'de Mugabe'nin yaptıklarını tam olarak öngörmüştü. Ve maalesef onun söylediği şey gerçekleşti.

 

Ekvator Ginesi olayında Birleşik Devletler utanç verici bir şekilde davrandı. Biz temelde reel politik nedenlerden dolayı bir diktatöre, bir katile, bir hırsıza büyük bir saygıyla davranıyoruz. Condoleezza Rice, onu Dışişleri Bakanlığı'nda onu kabul ettiği zaman ABD'nin büyük bir dostu olarak tanıttı. Ve bu, bir Amerikan vatandaşı, bir insan olarak beni tiksindirdi. O, ABD'den herhangi bir onur payesi verilecek bir adam değildir. Bir canidir. Bir katildir. Bir işkencecidir. Ve bir hırsızdır. Ve o—

 

Amy Goodman: Büyükelçi Ruddy, George W. Bush üzerinde etkiniz var mı?

 

Frank Ruddy: Üzgünüm, duymadım.

 

Amy Goodman: Cumhuriyetçi başkan Ronald Reagan yönetiminde eski bir büyükelçi olarak George W. Bush veya Condoleezza Rice üzerinde bir etkiniz var mı?

 

Frank Ruddy: Hayır, yok. İşin doğrusu biz Bush'un olmadığı muhafazakârlarız, bu yüzden, hayır, bu Beyaz Saray'da çok kabul görmüyoruz. Ve bu çok kötüdür çünkü—fakat bu onun bilmediği bir şey değildir. Biliyorsunuz Bush aptal bir adam değildir. Demek istediğim neyin olup bittiğinin bilincindedir ve bu onların verdiği bir karardır. Onlar petrolün buna değeceğine karar verdiler bu yüzden sonuçlar için Ekvator Ginesi'nde yaşananlara gözleri kapalı olacaktır. Olanlar reelpolitiktir. Ülkeler arasında diplomasi ve ilişkiler olduğu sürece bu böyle devam edecektir. Bu iğrençtir, kasvetlidir fakat reelpolitiktir. Sözlerin ifade ettiği budur.

 

Juan Gonzalez: Ve Ken Silverstein, Ekvator Ginesi'ndeki rolü bağlamında John McCain baş danışmanlarından biri olan Charlie Black'in rolü ile ilgili bir şeyler söyleyebilir misiniz?

 

Ken Silverstein: Onun firmasının Ekvator Ginesi için hesabı vardı. Charlie Black'in kendi rolünün ne olduğunu hatırlayamadığımı itiraf ediyorum. Ekvator Ginesi namına pek çok iş yapan Riva Levinson adlı bir kadının olduğunu hatırlıyorum ve o kadın bu firmanın çalışanıydı. Fakat ben müşterinin o zaman sonradan satılan ama Ekvator Ginesi'nde büyük bir payı olan Trident adlı bir petrol şirketi olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla o, orada petrol şirketleri için lobi yapıyordu. Riva Levinson sonradan şirket kapandığından Ahmet Çelebi ve Irak Ulusal Kongresi için lobi yapmaya devam etti.

 

Fakat Charlie Black'in firmasının—Black, Manafort—farklı yıllarda değişik isimleri oldu ama her zaman dünyanın en kötü bazı diktatörlerini temsil etti. Firma Zaire'de Mobutu'yu, Filipinlerde Marcos'u, Angola'da Jonas Savimbi'yi ve bir noktada doğrudan Ekvator Ginesi'ni de temsil etti. Spy dergisinde epey yıl önce 1980'lerde "Lanetlilerin Sesleri" adlı bir bölüm vardı ve bu bölüm en ahlaksız dış lobicileri listeliyordu. O listede Charlie Black'ın firması kötülerin en kötüsü olarak derecelendirilmişti. Demek istediğim, biliyorsunuz, Spy dergisi "kanlı el" derecelendirme türünü kullandı ve Charlie Black'in firmasının bütün firmaların en yükseği olan "dört kanlı el" derecesine sahip olduğunu düşünüyorum. Demek istediğim, biliyorsunuz, Charlie sıralamada, Saddam Hüseyin, Romanya'da Çavuşesko ve gerçekten korkunç olan diğer bir dizi rejimi temsil eden Edward von Kloberg'i geçmişti. Dolayısıyla gerçek şu ki Black, Manafort'un gerçekten ödül almış olması hala bir şeyler ifade ediyor.

 

Amy Goodman: Onun şirketinin adı neydi?

 

Ken Silverstein: Şu an Black, Manafort olduğunu düşünüyorum. Yıllar içinde adı değişti. Manafort'tu—Black, Manafort, Stone ve Kelly. Katılan ve ayrılan ortaklar oldu. Fakat biliyorsunuz, Charlie Black in kampanya sürecinde teknik olarak kendini firmadan uzaklaştırmış olduğunu düşünüyorum. Üzgünüm, biliyorsunuz farklı firmaları takip edemedim çünkü aslında o, Davis Manafort'tur. Rick'ti—şimdi Davis Manafort'tur. Ben bunun Cahalie Black'in gitmesiyle ilgili olduğunu düşünüyorum. Takip etmek çok zor. Firmanın dört beş farklı adı oldu çünkü ortaklar sürekli değişti. Sonradan işe koyulduklarında bunlar çok güçlü adamlardı, Cumhuriyetçi Parti'de çok güçlülerdi, Black'in firmasında çalışan farklı adamlardı. Kampanya için çalışmaya gittiklerinden izin almış görünüyorlar. Böylece kampanya için çalışmaya koyuldular. Dolayısıyla ben Charlie Black'in gerçekten bu noktada izinli olduğunu düşünüyorum.

 

Amy Goodman: BKSH'den?

 

Ken Silverstein: Tamam, doğru, doğru. Black, Kelly, Scruggs & Healey, düşünüyorum—evet, doğru. Üzgünüm. Davis—birbirine karıştırdım çünkü McCain'in etrafında çok fazla lobici var. Sürekli takip etmek çok zor. Davis Manafort, bu çocuklar Charlie Black ile çalışıyorlardı fakat şimdi kendi firmaları var. Rick Davis, kampanya yöneticisiydi. Paul Manafort'un doğrudan bir role sahip olduğuna inanmıyorum fakat John McCain'e çok yakın. Evet, demek istediğim, biliyorsunuz pek çok firma var ve McCain'i kuşatmış düzinelerce lobici var ve biliyorsunuz bunlar onun kampanyasında çok yüksek rollere sahipler, tıpkı onun—

 

Amy Goodman: Biz Charlie Black'in lobicilikteki geçmişiyle ilgili konuşurken ben bir dakikalığına Fox News'ten Chris Wallace tarafından Haziran'da kendisiyle röportaj yapılan John McCain'in bir klibini göstermek istiyorum.

 

Chrıs Wallace: Size son bir soru sormama izin verin. David Axelrod—

 

Sen. John McCaın: Tabi ki.

 

Chrıs Wallace: bu gün bir konuşmada size Washington'un çalışma tarzını değiştirme ile ilgili konuşmanızı söyledi fakat kampanyanız Washington'daki en büyük iki lobiciler tarafından yönetiliyor. Buna nasıl cevap verdiniz?

 

Sen. John McCain: Bakınız, onlar lobici değiller. Fakat gerçek şudur; Amerikalılar benim geleceğe yönelik vizyonum ve hareket planım ile ilgililer, ülkeyi birleştirebilirim, onların karşılaştığı sayıları çok fazla olan meydan okumaları üstlenebilirim. Ve bunlar, seçimi belirleyecek şeylerdir.

 

Amy Goodman: Ken Silverstein, ne diyorsun?

 

Ken Silverstein: Bütünüyle gülünç. Demek istediğim bu adamlar lobici. Onlar hala bütünüyle lobiciliğin içindeler. Demek istediğim Charlie Black, resmi olarak ayrılmadan önce müşterilerin yararına McCain'in arabasından telefon ederken yakalandı. Demek istediğim bu, benim bir ressam olma şeklindeki hayatımın rüyasını keşfetmek için altı ay arılıp, geri dönüş üzerine planlar yaparak bir gazeteciyim demektense ben bir ressamdım demeye başlamak gibidir. Demek istediğim bu iki adam şehirdeki en önemli lobicilerdir. Yaptıkları ayrışma gülünçtür. Biliyorsunuz onlar kampanya için çalıştılar ve eğer kampanya başarılı olursa onlar çok daha fazla etkili lobiler olacaklardır ve lobiciliğe geri döneceklerdir. Eğer kampanya başarısız olursa onlar yine şehirdeki en etkili lobiciler olacaklardır. Sadece sahip olabilecekleri başarıya sahip olmamış olacaklardır çünkü Obama adamları McCain'e karşı başkan olacaktır. Bu yüzden bu gülünçtür.

 

Amy Goodman: Büyükelçi Ruddy'e geri dönmek istiyorum. Stephen Zunes, Birleşik Devletlerin örneğin Zimbabwe'ye karşı Ekvator Ginesi üzerindeki gücünden bahsettiği  "Afrikalı Diktatörlükler ve Çifte Standartlar" adlı ilginç bir yazı yazdı. İlk olarak petrol şirketlerinden bahsetti ve "son zamanlarda Çin, ülkenin petrol sektörüne yatırım yapmaya başlamış olmasına karşın ABD şirketleri ExxonMobil, Amerada Hess, Chevron/Texaco ve Marathon Oil, çok önemli bir roller oynamaktadırlar. İMF tarafından hazırlanan bir rapor, ABD petrol şirketlerinin 'bölgede açık farkla çok cömert vergi ve kar paylaşım şartlarına sahip olduğunu' vurguladı. Son zamanlarda Kongre tutanakları, ABD petrol şirketlerinin, devlet hazinelerine ait yüz milyonlarca doları doğrudan diktatörün özel banka hesaplarına nasıl ödediklerini ortaya çıkardı. Bir Senato raporu; ABD petrol şirketlerini hükümet yetkililerine ve onların aile üyelerine 'önemli ödemeler yapmakla ve onlarla ticari girişimlere girmekle' suçladı" dedi.

 

Ve şöyle devam ediyor, "Kongre'nin ve Bush yönetiminin Obiang rejiminin demokratik olamayan tabiatı ve insan hakları ihlalleri düşünüldüğünde görece sessizliğinin ironisi; ABD'nin ekonomik yatırım ve güvenlik yardımındaki önemli rolünden dolayı Ekvator Ginesi hükümeti üzerinde Zimbabwe hükümeti üzerinde olduğundan daha fazla etkiye sahip olmasıdır."

 

Zunes, "Ekvator Ginesi, ABD hükümetinden finansman ve Uluslararası Askeri Eğitim ve Yetiştirme Programı (İMET) üzerinden eğitim desteği alıyor. Buna ek olarak rejimin ABD'nin stratejik ve ekonomik çıkarlarına yönelik dostluğuna vurgu yapan eski önemli Pentagon yetkilileri tarafından kurulan özel ABD firması Profesyonel Askeri Kaynaklar Anonim Şirketi, ülkenin iç güvenlik kurumlarında önemli bir rol oynuyor" diyor.

 

Doğrudan ABD'den Ekvator Ginesi'ne giden paranın miktarı düşünüldüğünde Bush yönetimi ve Kongre ne yapabilir?

 

Frank Ruddy: Bir anekdot aktarmam lazım. Ben oradayken biz Ekvator Ginesi hükümetine, BM Donanması üzerinden, çok fazla adanın olması dolayısyla gerçekten ihtiyaç duydukları bir gözetleme gemisi verdik. Verdiğimiz bu gemiyle birkaç gün içinde ilk yaptıkları şey, açık denizde bir korsan eylemiydi. Bu örnek, orada uğraştığımız hükümet türü ile ilgili bir fikir verebilir.

 

Evet, onların üzerinde orada yatırılan para ve farklı programlar üzerinden bir etkimiz var. Öte yandan oraya talep çok fazla. Petrol için yarışan pek çok ülke var. Örneğin Çinliler, Ekvator Ginesi'ndeki petrolle çok ilgililer ve bir tek onlar yok, bu yüzden bilinçli olmak zorundayız—ve ben bunun, bu ülkenin sahip olduğu askeri meselelerinden biri olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla bu petrolü başka kimlerin istediği, kimlerin onu kullanacağı ve onlar petrolü ele geçirirlerse neler olacağı konusunda bilinçli olmalıyız. Dolayısıyla orada sahip olduğumuz nüfuz, krizde olmayan sıradan bir ülkede sahip olduğumuz nüfuz değildir. Bu gün dünyadaki petrol kriziyle birlikte bazı programları kesebiliriz, onu veya bunu yapabiliriz fakat asıl mesele şudur; onlar, bizi küçümseyerek "Peki, siz bilirsiniz, eğer onu yapmak istiyorsanız yaratacağınız boşluğu dolduracak başka insanlar var ve hızlıca yerinizi alacaklar" deme kabiliyetine sahipler. Dolayısıyla tam olarak programlarımıza göz kararıyla bakmakla görülebilecek bir nüfuz değildir.

 

Juan Gonzalez: Ve büyükelçi, Obiang'ı devirmeye kalkışan bu paralı askerlerle ilgili olarak bunların nereden geldikleri veya bunları kimin finanse ettiği ile ilgili herhangi bir fikriniz var mı?

 

Frank Ruddy: Sizin The Economist'te olduğunu düşündüğüm bir arkadaş tarafından yazılan ve son dönemdeki darbe ile ilgili olan The Wonga Coup adlı eseri okuyup okumadığınız bilmiyorum. Maalesef bu olayda insan hakları temelinde ya da doğru bir durum oluşturmaya çalışma temelinde bir darbe girişimi yoktu; petrolün kendisini kontrol etmek isteyen insanların giriştiği bir darbe vardı. Maalesef, ortada olan güçsüz adam Severo Moto'yu başkan olarak düşünüyorlardı. Aslında Moto iyi bir insandı. Darbeciler amaçlarına ulaştıktan kısa bir süre sonra büyük bir olasılıkla öldürülecekti.

 

Fakat bir halk hareketi bağlamında değerlendirildiğinde ortada gerçekten etkili bir hareket yoktu. Başkanla bir akrabalığı olmayan Adolfo Obiang Biko adında bir adam vardı. Bu adam uğraşıyordu, bir şeyler hakkında düşünüyordu ve Gabon'da tutuklandı. Onun adamlarından bazıları öldürüldü, tecavüze uğradı ve sakatlandı. Fakat inanılsın veya inanılmasın orada bir devrime öncülük edecek türden bir taban hoşnutsuzluğu yoktu.

 

Ken, Beatles'in müziği eşliğinde futbol sahasında kitle katliamları yapan Obiang'ın selefi yani onun amcasından bahsetti. Yani bu ülke, korkunç kısaslarla karşılaşan bir ülkedir. Bu bir tür fakirlerin adamı İdi Amin örneğidir. Amca tamda İdi Amin gibi bir fakir adamıydı. Bu yüzden ülke böylesi korkunç cinayetlerin, katliamların sakatlamaların tarihine sahiptir ve bu durum bana öyle geliyor ki böylesi şeyler unutulana ve yeni liderlik gelene kadar, ben bir devrim yapacak ve bu berbat hükümetten kurtulacak güçlü bir hareket göremiyorum.

 

Amy Goodman: Son olarak Ken Silverstein, İngiltere'nin eski başbakanı Margaret Thatcher'in oğlu Sir Mark Thatcher'in girişilen bu darbede rolü neydi?

 

Ken Silverstein: Finansörlerden biri olarak darbe girişimine katıldı. Ben gerçekten hatırlamadığımı söylemekten utanıyorum. Onun suçlandığını biliyorum, onun tutuklanıp tutuklanmadığını bilmiyorum. Hiç kimse gerçekten ne olduğunun parçalarını bir araya getirip bu darbenin arkasında kimin olduğunun bir listesini oluşturamadı. Demek istediğim biz, birkaç yıl önce İspanya'da görüştüğüm ve Frank'ın işaret ettiği Severo Moto'yu biliyoruz. Biz onun ülkenin başına getirilmek istendiğini biliyoruz ve onun şu anki başkandan çok daha iyi biri olduğunu belirtmek isterim. Fakat darbeyi finanse edenlerle ilgili pek çok suçalama vardı. Fakat herhangi birinin suçlandığını düşünmüyorum. Eğer yanlışsam Frank veya Amy veya Juan beni belki düzeltirsiniz. Kesin olarak bilmiyorum. Thatcher'in oğlunun karıştığını biliyorum. Fakat onun hüküm giyip giymediğini bilmiyorum.

 

Amy Goodman: Büyükelçi Ruddy?

 

Frank Ruddy: Yine dediğim gibi ben bu konuda büyük bir uzman değilim çünkü olay ben ayrıldıktan sonra gerçekleşti fakat ilginç olan The Wonga Coup'u okudum. Para kazanmak için bu özel darbe ile ilgili çok kısa sürede birleştirilmiş bir eser. Ben Thatcher'ın suçlandığını düşünüyorum. Para ödendi ve o sebest bırakıldı. Yaşıyordu, yaşadığı yerin Güney Afrika olduğunu düşünüyorum.

 

Amy Goodman: Mm-hmm.

 

Frank Ruddy: Ve para ödendi. O, bir yere kadar hakkında "kanıtlanmadı" veya suçlu bulunmaktansa hakkında böylesi bir hüküm verilen bir tür İskoç suçludur. Fakat ben onun cezadan kurtulduğunu düşünüyorum. Sorunuzun başka bir bölümü var mıydı?

 

Amy Goodman: Hayır soru buydu. Ve ben her ikinize de bizimle olduğunuz için teşekkür ederim. Biliyorum Ken Silverstein, senin gitmen gerekiyor. Ve Frank Ruddy, siz bir yolculuğa çıkacaksınız. Frank Ruddy,  Reagan yönetimi sırasında Ekvator Ginesi ABD büyükelçiliği görevi yaptı; Harper's Magazine'nin Washington editörü Ken Silverstein Washington'daki politik yozlaşma ile ilgili "Washington un Babili" adlı bir blog yayınlıyor.