'Batılı' Türkler araştırması


Merve, Burcu, Burak ve Can.  Biri Fransız, ikisi Alman, diğeri ise Amerikan koleji mezunu. Türkiye'nin en iyi üniversitelerinde okumuşlar.  Kıyafetler deseniz, Avrupa dillerine hakimiyet deseniz, trendleri takip etme deseniz... Acaip 'Batılı'lar. Bu 'Batı'lı sıfatının yanına bir de sık sık 'çağdaş' sıfatını ekliyorlar kendilerini tasvir etmek için. Onlar cumhuriyet döneminden beri bu ülkenin 'makbul seçkinler'i.

***
Acaba bu grup son dönemlerde kendini hala seçkin hissediyor mu? 'Batılı' imajlarının arka planı ne kadar Batılı? Tehdit algıları ne boyutta ve demokrasi kavramına bağlılıkları ne kadar güçlü?

***
Prof. Dr. Füsun Üstel ve Doç Dr. Birol Caymaz bir araştırma gerçekleştirdiler. Ve bu soruların cevaplarını aradılar. Araştırmayı Bilgi Üniversitesi ve Açık Toplum Vakfı destekledi. 'Seçkinler ve Sosyal Mesafe' üst başlıklı çalışmanın tanıtımı önceki akşam yapıldı. Prof. Dr. Binnaz Toprak'ın  muhafazakar kesimde kıyametler koparan araştırmasını hepimiz hatırlıyoruz. Üstel ve Caymaz'ın çalışması işte bu araştırmanın ikinci etabı niteliğinde.

***
Sonuçlar yine ses getirecek cinsten. 40 kişi ile derinlemesine mülakatlar yapılmış ve ortaya ilginç bir resim çıkmış. O resme göre bu ülkenin 'Avrupa görmüşler'ini bir süreden beri en iyi tanımlayan kavram 'öfke'. Bu öfke 'makbul seçkinlik' etiketindeki 'makbul' sıfatının tehdit altında olduğunu düşünmelerinden kaynaklanıyor. Bu tehdidin kaynağı AK Parti (Sayın Başbakan'ın gözünde edepsiz olmak istemeyiz, değil mi?) döneminde yükselen muhafazakar kesimler.

***
Buraya kadar şaşırtıcı bir şey yok. Bir süredir 'yeni elit', 'muhafazakar sosyete' gibi kavramlar zaten herkesin dilinde. Şaşırtıcı kısımlar 'Batılı seçkin' olarak tanımlanan grubun farklı kesimlere karşı sergilediği birbirine zıt tutumlarda.

ERMENİ VE RUMLAR'LA ROMANTİK BİRLİKTELİK
Araştırma, söz konusu seçkinlerin üç ayrı gruba karşı yaklaşımlarını incelemiş. Bu gruplar 'Lozan Azınlıkları' denen gayrimüslümler (Ermeniler ve Rumlar), Kürtler ve İslami kesimler.

***
Üç ayrı 'öteki'ye karşı üç apayrı tavır çıkmış ortaya. Lozan Azınlıkları'na  yönelik söylemde inanılmaz bir sempati havası hakim. Deneklerin hepsi 'Birçok yakın Rum ve Ermeni arkadaşım var. Biz onlarla beraber büyüdük' diyorlar. Hıristiyan azınlıklarla yakın ilişki içinde olmayı bir prestij gibi algılıyorlar. Ancak devletin bu gruplara mesafesi ile ilgili bilgi sahibi değiller. Lozan Azınlıkları'nın varlığını kafalarında 'romantize' etmişler ama onlara yönelik devlet politikalarını sorgulamak, demokratik haklar üzerine kafa yormak ile hiç meşgul olmamışlar.

***
Ben, 'gayrimüslümler'e (bu terminoloji maalesef var dilimizde) yönelik sergilenen 'koşulsuz ve gözleri kapalı sempati'yi, bu grubun Batı ile özdeşleştirilmesine bağlıyorum. Kendilerini  her geçen gün 'Batılı oldukları için daha yalnız' hisseden denekler, 'Lozan Azınlıkları' ile aralarında bir paralellik kuruyorlar. Onları dinleri ve kökleri dolayısıyla Batılı görüyorlar ve sahipleniyorlar. Ancak bu sahipleniş devleti karşılarına alma noktasına kadar gitmiyor. Çünkü devlet hala onların 'Batılı' etiketini koruyup kollayan en güvenilir mekanizma.

***
Kürtler'e karşı tavırda ise 'ebeveyn' rolü hakim deneklere. Çoğu 'Biz kısa zaman öncesine kadar kim Kürt kim değil bilmezdik' diyorlar. Kürtlerle hiç ilişki kurmadıklarını, onları tanımadıklarını belirtiyorlar. Bu da Kürtler'in alt sınıfı temsil etmesinden kaynaklanıyor olsa gerek. 'Kudretli grup' olarak o alt sınıfa koruyup kollayıcı bir tavırla yaklaşıyorlar. Kürtler'e kültürel haklar verilmesi gerektiğini söylüyorlar. Kısacası deneklerde 'Çocuk Kürtler' algısı mevcut.

***
Sıra üçüncü 'öteki' grup olan İslami kesimlere gelince ise hava bir anda dönüyor. Bu defa denekler acaip sert ve uzlaşmaz. İslami kesimi kendilerine tehdit olarak görüyor ve 'Biz onlardan daha Müslüman'ız' diyorlar.

***
Sonuçta 'seçkin' olarak adlandırılan Batı'ya dönük kesime 'kaygı' duygusu hakim. Bu kaygı tek bir hedefe yönelik: Hükümetle birlikte yükselen muhafazakar kesime. Ve öyle bir boyutta ki 'gerekirse ordu bizim yaşam alanımızı garanti altına almak için devreye girebilir' düşüncesi kabul görüyor.

***
Yaşadığımız acaipliklere anlam bulmaya çalışırken bu araştırma önemli bir mihenk taşı olacak. Hele bir de deneklerin 'uzuun uzun' verdikleri cevapları okusanız...

Akşam