Başörtüsü sadece bir örtü değildir

 

Türkiye'deki tartışma bize 'diğerleri"nin duygusal derinliklerine izin vermenin önemini hatırlatıyor. 

Tıpkı bir bayrak nasıl bir bez parçası değilse başörtüsü de artık kendisinden yapıldığı bir ipek parçası değildir. Türkiye, uzun süredir üniversite kampüslerinde uygulanan örtü yasağını kaldırmaya çalışıyor. Bu çaba; sınıf çatışması, insan hakları ve dini etkiden korkan bir ülkede İslam'ın yükselişi ile ilgili ateşli bir tartışma başlattı. 

Çok geçmeden dindar Müslüman kadınların elit şehir okullarında da başörtülerini giyecek olmalarına fena halde bozulmuş olan laik Türkler, vatandaşlarına hakaret etmeye başvurdular. Atilla Yayla, Türk siyaset felsefesi profesörü olarak New York Times'a, laik Türklerin "dindar Türkleri insan olarak karşılamıyorlar… Onların olabildiğince hızlı ortadan kaybolmaları için buharlaşmalarını istiyorlar" dedi. 

Türkiye'de sıcak başörtüsü tartışmasının gelişim hikâyesi hepimiz için önemli bir hatırlatıcıdır. Çatışma, özellikle de yok edici olduğunda, 'insan görmeme' başladığında tehlikeli bir hal alıyor. 

Kamu kuruluşlarında dini sembollerin uygunluğu konusunda anlaşamamak, kilise ve devletin—bu durumda cami ve okulun—birbirinden ayrılması üzerinde bölünme başka bir şey ama bir grup insanın insanlığını inkâr etmek tamamıyla başka bir şeydir. 

Türkiye'de bu sürecin ortaya çıkmaya başladığını görüyoruz; 'insan görmeme' duygusuz ifadelerde, kızgın yaftalamada, basit ve adil olmayan genelleştirmelerde yaygın bir şekilde kendini hissettiriyor. Ruanda, Bosna, Ortadoğu ve hatta diğer pek kişinin arasında Amerika'nın nefret kurbanları, Matthew Shepard (gay olduğu için iki adam tarafından parmaklıklara bağlanıp ölüme terk edilen üniversite öğrencisi) ve James Byrd'in (Amerika'da beyazların saldırısına siyahi) kaderlerinde de bu sürecin sonunu görüyoruz. 

Düşüncesizce başlangıç ve trajik son arasında neler oluyor? 'İnsan görmeme' retoriğinden insanlık dışı şiddete geçişe ne neden oluyor? 

Stanford Üniversitesi'nden psikoloji profesörü Albert Bandura bu sorulara merak uyandırıcı bir cevap veriyor: onları insanlık dışı varlıklar veya sadece aşağılama unsurları olarak görüp "diğerleri"nin umutlarını, duygularını ve kaygılarını kendi gözümüzde en aza indirdiğimizde bizim gözümüzde onlar duygulardan ve değerden mahrum olurlar. 

Laikliğe fazlasıyla bağlı bir Türk, Müslüman kadınların okullarda başörtülerini giyme hakkına sahip olmaları gerektiğine katılmayabilir fakat eğer onun örtü ile ilişkilendirdiği huzur, beğeni ve iftihar gibi duygularını anlayabilse nefrete sonrasında da şiddete sarılmayacaktır. 

Eğer iç savaştan, soykırımdan, nefret suçlarından ve basit bağnazlıktan kaçınmak istiyorsak, duygusal olarak farkında ve sosyal olarak akıllı olmanın sorumluluğunu üstlenerek 'insan görmeme'yi önlemeye çalışmalıyız. 

İlk defa, Daniel Goleman'ın 1995 yayınladığı Duygusal Zekâ adlı kitabıyla kamuoyunun dikkatine sunulan duygusal zekâ alanındaki gelişmeler sayesinde bunun nasıl olacağı ile ilgili pek çok modele sahibiz. Kişinin kendisindeki ve başkalarındaki duyguları tanımlama yeterliliğiyle tarif edilen duygusal zekâ, klinikçilerin, CEOların, eğitimcilerin hatta politikacıların insan ilişkilerini anlama tarzlarını sarstı.

Okullarımızda sosyal ve duygusal öğretimin yapılmasının sağlayacağı yararlar üzerine; Goleman, Robin Stern, Janet Pati ve Selena Sermeno gibi öncülerin liderlik ettiği pek çok araştırma yapıldı ve pek çok yazı yazıldı. Onlar duygusal olarak çok daha zeki öğrencilerin—geleceğin vatandaşlarının—nasıl eğitileceklerinin planını oluşturdular. 

Çalışmalar bunun sadece çocukların kendileri için faydalı olmadığını önemli ölçüde gösteriyor. Toplumlarımızın emniyeti ve gittikçe küreselleşen bu dünyada çoğulculuğun güvenliği için bunu gençliğimizle paylaşmak hayatidir. Barışın Tohumları gibi organizasyonlar göz önüne alındığında Maine'deki yaz kampı, Ortadoğu'daki çatışmaların farklı taraflarından gençler için insancıllaştırıcı bir merkez olarak hizmet veriyor. 

Eğer 'insan görmeme' zamanımızın sorunuysa, duygusal farkındalık ilaçtır. Eğer politik farklılığın arkasındaki tutkuları bilseydi Kenya'daki bir Kibaki taraftarı karşısındaki bir Odinga taraftarını nasıl vurabilirdi? Eğer bir İsrailli asker veya Filistinli bir genç karşısındakinin ülkeyi, aileyi ve dini savunma şeklindeki duygusal motivasyonlarının derin bir şekilde farkında olsalar nasıl birbirlerine zarar verebilirler? Onun korkusu, mahcubiyeti ve şefkatiyle empati kurabilse bir asker nasıl sivil bir kıza tecavüz eder? 

Bizler son tahlilde kanunlar veya bombalar tarafından korunmayacağız. Bizler 'insan görmeme'nin sayısız şekline karşı devam eden bir mücadele ve çocuklarımızın yanı sıra kendimizde duygusal farkındalığı geliştirmeye yönelik sürekli çabamız tarafından korunacağız. Bir bayrak sadece bayrak değildir. Bir örtü de sadece bir örtü değildir. Ve insan kalbi de sadece bir organ değildir. Yok etmeye karşı en ateşli silahımız ve daha barışçıl bir dünya oluşturma yolunda en ilham dolu müttefikimizdir. 

Courtney E. Martin, "Perfect Girls, Starving Daughters" adlı kitabın yazarıdır. 

Çeviren: Muhammet Hüseyin Kıran