Geçen hafta İspanya'da düzenlenen bombalı saldırılar ETA terör örgütünün, Bask'ın bağımsızlığı hedefiyle kuruluşunun 50. yılında birçok gözlemcinin sandığından çok daha büyük bir askeri kapasiteye sahip olduğunu gözler önüne seriyor. Bu İspanya Başbakanı Jose Luis Rodriguez Zapatero için ciddi bir ikilem anlamına geliyor.
İlk görev döneminde, Bask'ın tam bağımsızlığını talep eden ETA'yla barış süreci başlatmak yönünde cesur bir girişimde bulundu. Muhafazakâr Halk Partisi ve lideri olduğu İspanya Sosyalist Partisi'nin bazı kesimlerinden gelen sert muhalefete rağmen bu yolda devam etti.
Ancak bütün taraflar, özellikle de ETA bu süreci yüzüne gözüne bulaştırdı ve en sonunda, Aralık 2006'da Madrid havaalanındaki ölümcül araba bombasıyla tamamen rayından çıktı. O günden beri Zapatero bütün anlaşmaların masadan kaldırıldığında ve örgütün sadece polis ve mahkemelerin etkin kullanımıyla ortadan kaldırılabileceğinde ısrar ediyor.
Gençler arasında destek sürüyor
Geçen haftaya dek İspanyol lider bu politikanın iyi işlediğini iddia edebilirdi. Son 12 ayda ETA'nın en az dört askeri şefi tutuklandı. Yeni kurulan ETA birlikleri tek bir eylem yapamadan yakalandı. ETA öldürmeye devam etti, fakat rastgele ve ölümlü 'saldırılar' düzenlediği daha önceki ivmesini asla yakalayamayan eylemlerdi bunlar.
Ancak en saldırılar ETA'nın önceki eylemleriyle önemli benzerlikler gösteriyor. 34 saat içinde birbirinden yüzlerce kilometre uzak olan iki kentte (Burgos ve Majorca adasındaki Palmanova), her ikisi de Sivil Muhafız kışlası olan ve iyi korunan iki hedefe saldırı düzenlendi. Bu da ETA'nın yıllar sonra ilk defa, Bask ülkesindeki üslerinden çok uzakta aynı anda iş gören iki etkili birime sahip olduğunun işareti.
Burgos'ta, paramiliter polis gücünün lojmanlarını hedef alan muazzam bomba, Zaragoza'da 1987'de düzenlenen benzer bir saldırıyı hatırlatıyor; o saldırıda 5'i çocuk, 11 kişi ölmüştü. Geçen salı benzer bir katliamı önleyen olağanüstü iyi şanstan başka bir şey değildi.
Geçen perşembe Majorca'da, güneşli kumsallarının çok yakınında düzenlenen saldırı da ETA'nın birçok 'yaz saldırısını' hatırlatıyor. Bu saldırıların amacı örgütün uluslararası profilini güçlendirmek ve yabancı turistleri öldürmeksizin (zira bu kötü tanıtım demek) İspanyol turizmine zarar vermek. Bu yüzden ETA daha isabetli bir silah, bir Sivil Muhafız cipine iliştirilen bir salyangoz bombası kullandı ve bu kez cipteki iki kişiyi öldürdü. Bomba kraliyet ailesinin, ki ETA'nın can attığı bir hedeftir, yazlık konutuna da yakındı.
İçişleri Bakanlığı'nın ısrar ettiği gibi, saldırıların ETA'nın son çırpınışlarını temsil etmesi, örgütün kalan bütün kaynaklarını 50. yaşgününü 'kutlamaya' seferber etmesi mümkün. Fakat hükümetin Batı Avrupa'daki son kıta kaynaklı terör örgütünün polis basıncı altında yavaş yavaş silindiğine dair iyimser tahminlerini (birçok defa olduğu gibi) gözden geçirmek zorunda kalması daha muhtemel görünüyor.
Son yıllarda ciddi şekilde inişe geçmiş olsa da, ETA bilhassa genç Basklar arasında hatırı sayılır bir halk desteğine sahip. ETA'yla bağlantılı olduğu iddia edilen siyasi partilerin ve derneklerin tekrar tekrar yasaklanması, ki Uluslararası Af Örgütü gibi insan hakları grupları tarafından eleştiriliyor, hareketi büyük ölçüde yeraltına itti, fakat yok etmedi.
İspanyol gazetesi El Pais'in yayımladığı bir anket, gençlerin yüzde 15'inin hâlâ ETA'yı desteklediğini gösteriyor ve burası AB'nin en müreffeh bölgelerinden biri. Yani aynı soru tekrar gündeme geliyor: Örgütün motivasyonu yüksek genç taraftar kaynağına sırtını dayamayı sürdürdüğü bir ortamda tek başına polis yöntemleri ETA'yı bitirebilir mi?
Temel meseleyse ortada bir 'Bask ihtilafı' olup olmadığı. İspanyol kamuoyu, ister solda ister sağda olsun, genelde böyle bir ihtilaf olduğunu inkâr ediyor ve sorunu sanki suç işleyen bir mafyayı ezmekmiş gibi görüyor. Fakat Bask milliyetçileri (ETA'nın yöntemlerinden nefret eden büyük bir çoğunluk da dahil) meselenin derininde Bask'ın kendi kaderini tayiniyle ilgili siyasi bir ihtilaf olduğuna inanıyor. Bu meselenin, Britan-ya ve İrlanda'nın IRA'yle konuşurken sergiledikleri türden bir hayal gücü ve cesaretle ele alınmasını istiyorlar.
Ancak bu meseleyi gündeme getirmek bile İspanyolların büyük kısmı için neredeyse tabu. Bask ülkesini, söyleşi yaptığım İspanya yanlısı bir Bask siyasetçinin ifadesiyle, 'sadece İspanya'nın parçası değil, kalbi' olarak görüyorlar. Bu da Bask'ın durumunu İrlanda'nınkinden farklı kılıyor. Britanya kamuoyunu Kuzey İrlanda'yı çok uzun zamandır Britanya ulusal kimliğinin ayrılmaz bir unsuru sayıyor. İspanyolların büyük kısmı için Bask meselesi, 1980'de Bask özerk yönetimine çok geniş yetkiler verilmesiyle kapandı.
ETA diyaloğa en büyük engel
Fakat birçok Bask, ülkelerinin hiçbir şekilde İspanyol olmadığı kanaatini taşıyor. İspanyol demokratik partilerinin, Franco diktatörlüğü sonrası geçiş döneminde kendilerini kandırdığını, kendi kaderini tayin hakkını tanıma sözünün tutulmadığını iddia ediyorlar.
ETA'nın şiddeti Bask ihtilafının bir belirtisiyse ve onun tek sebebi değilse, o zaman birileri er geç Madrid ve Bask milliyetçiliği arasında gerçekten açık uçlu bir diyalog başlatmak zorunda kalacak demektir.
Bununla birlikte ironik olan, ETA'nın aynı zamanda bu süreci başlatmanın önündeki en büyük engel olması. Örgüt öldürmeye devam ettikçe, hiçbir İspanyol hükümeti Bask'ın kendi kaderini tayini meselesine yönelik tutumunu bir milim değiştirmeyecektir. Kısırdöngüyü kırmak siyasi akıl ve cesaret gerektirecek, ki şu an İspanya veya Bask siyaseti bu kalibrede görünmüyor. (4 Ağustos 2009)
Kaynak: Radikal