Başbuğ yine yanlış yaptı

Çarşamba akşamı televizyon ekranlarında Genelkurmay Başkanı Sayın İlker Başbuğ’u, yanılmıyorsam Genelkurmay Merkez Binası’nda, İstiklal Mahkemeleri Reisi’nin oğlu Yeniçağ gazetesi köşe yazarı Sayın Altemur Kılıç’ın da katıldığı bir panelin kapanış konuşmasını yaparken izledim.

Ve Sayın İlker Başbuğ’u izlerken önce ülkem Türkiye, sonra ülkemin çok önemli bir kamu hizmeti üretim kurumu TSK, TSK’da en yüksek rütbeye çıkmış bir subay adına ve itiraf edeyim biraz da kendi adıma çok büyük üzüntü duydum.

Üzüntümün kökeni 2010 Türkiye’sinde anayasal düzenin en temel olmaz ise olmazlarının çok önemli, çok rütbeli kişiler tarafından bile anlaşılamamış olması.

Kendi adıma duyduğum üzüntünün nedeni ise senelerdir, evet senelerdir anlatmaya çalıştığımız çok basit gerçekler ve olmaz ise olmazların en önemli kişiler tarafından dahi anlaşılamamış olması.

Sayın Başbuğ’un kapanış konuşmasında bağımsız mahkemelerce tutuklanan yüksek rütbeli subaylar için dile getirdiği üzüntüyü anlayışla karşılıyorum, çok normal buluyorum.

ANCAK, Sayın İlker Başbuğ, bu üzüntüsünü dile getirdikten hemen sonra yaptığı değerlendirmede kanımca büyük bir hata yapıyor, Türkiye’de mutlaka aşılması gereken bir görüşün çok üst düzeyde yine sözcülüğünü yapıyor.

Genelkurmay Başkanı Sayın Başbuğ, herkesin Anayasa’nın 24. maddesinde ifadesini bulan laiklik tanımına uyması durumunda ortada hiçbir sorunun kalmayacağını dile getiriyor.

24. maddenin içerdiği sorunları, mesela AİHM’in de içeriği itibariyle karşı çıktığı zorunlu din dersleri meselesini (4. paragraf) bir kenara bıraksak bile Sayın Başbuğ’un 24. maddeye gönderme yapması (kimse devletin sosyal, ekonomik, siyasal ve hukuki düzenini din kurallarına dayandıramaz) ve bu herkes bu maddeye uyarsa ortada sorun kalmayacağını söylemesi büyük bir yanlış.

Anayasanın değiştirilmesi teklif dahi edilemez ikinci maddesinde Cumhuriyet’in dört temel niteliği ifadesini buluyor: demokrasi, hukuk devleti, laiklik, sosyal devlet.

Cumhuriyet’e yapılacak en büyük kötülük, en büyük ihanet bu dört ilke arasında bir önem hiyerarşisi yapmaktır; bu temel gerçeği herkes, başta da Genelkurmay Başkanı iyi anlamalıdır.

Sayın Başbuğ’un açıklamasına gelelim: Herkes 24. maddenin (laiklik) gereğine uyarsa ortada sorun kalmaz (imiş).

Bir Türkiye düşünelim, laiklik ilkesi Sayın Başbuğ’un istediği doğrultuda (benim de arzum aynı istikamettedir) işliyor ama demokrasi ve hukuk devleti ilkeleri büyük ölçüde aksamaktadır; böyle bir Türkiye, içinde yaşamak istediğimiz bir Türkiye midir?

Sayın Başbuğ’un demokrasi ve hukuk devleti ilkelerini unutarak 24. maddeyi (laiklik) öne çıkarması orijinal bir durum da değildir, daha önce “laik Cumhuriyet” yanlış sloganını çok duyduk, çok tartıştık.

Bizler, liberal demokratlar, ülkemiz için Sayın Başbuğ’un sınırlı ve 2010 Türkiye’sine yakışmayan menzilsiz hedeflerinden daha fazlasını istiyoruz, çok daha maksimalistiz.

Bizler demokratik, laik, sosyal hukuk devleti ilkelerinden hiçbirinin diğerinden daha önemli görülmediği, hepsinin kurucu ideoloji ölçütleriyle değil evrensel ölçütlerle tavan yapacağı bir Türkiye istiyoruz.

Herkesin ve Sayın Başbuğ’un da vatandaşlık görevi Anayasa’nın ikinci maddesinde ifadesini bulan tüm ilkelere eşit düzeyde, aralarında sıralama yapmadan sahip çıkmaktır.
 

Kaynak: Star