Başarı ve körlük

İnsan bir kararda kalmakta zorlanan varlık. Kitap geçmiş kavimlerin hallerini anlatırken, bize kendi içimizi açarak detaylı tanıtım yapmış olur. İyi ve kötüye meyil etme eğilimi irade sahibi olmanın ve dolayısıyla imtihana salınmanın gereği.

İnsan dünya ile ahiret arasında, adeta, an ile gelecek arasında imtihan içindedir ve çoğu kez içinde bulunulan zaman kesiti, gelecek olana galebe çalmada, hissiyatı devreye sokma bakımından avantajlı haldedir.

İnsan menfaatini düşünen bir varlıktır ve zamanla değişmediğini iddia ederek, farklı bir frekanstan hareket etme esnekliği gösterir. Hz. Musa, Rabbin mucizesi sayesinde Müminleri Kızıldeniz’den geçirip kardeşi Harun’a emanet ederek, Tur Dağı’na yöneldiğinde insanlar madenleri eritip buzağı heykeli yaparak ona tapabilmişlerdir. Mucizeyi bizzat yaşamış olmalarına rağmen, böyle bir sapıklığa yeltenmeden geri duramamışlardır.

Put, çok sevilen, kalpte yer edinen fiziki veya soyut varlık anlamına gelir. Somut şekillerden ibaret olmayan put ve putlaştırma ameliyesinin alanı çok geniştir. Bir şeyi haddinden fazla yüceltmek aynı zamanda onu putlaştırma anlamına gelir. Modern zamana bakıldığında putların ve putlaştırmanın yerinde olduğunu, ancak biçim ve mahiyet açısından yeni açılımlar serdettiğini görürüz. Samiri’de olduğu gibi, çoğu zaman iyi niyet çıkışlı olarak başlayan sapma insanı Hakikatten ayırıp yeni yanlış bir gerçeklikle iman yolundan ayırır ve insana yine yolunun doğru olduğu ilhamını verebilir.

İnsanın sapmasına vesile olma bakımından, menfaatin önemli bir yer tuttuğu bilinir. Nasrettin Hoca, “ Kazan doğurdu” dediğinde komşusu, akla zarar bu durum karşısında neden itiraz etmez. Ortaya çıkan bu beklenmedik, akla aykırı durum menfaate uygundur. Kazanın ölmesi birinci önermeye inanan için, olağan olması gerekirken menfaate aykırı olduğundan itirazla karşılanır.

İnsan bu nedenle, “birebir” gösteren aynaya sahip olmalıdır ki, bunun adı Kuran’dır. Günlük olarak, sürekli, hal ve davranış açısından kontrole ihtiyaç var. Korku bunun içindir.

İmandan çıkma korkusundan daha büyük korku olamaz.

Menfaat putuna karşı, başarı, sevgi ve vs. putlara karşı korku ile yakarışa durmak her an eylemler üzerinden, neredeyim, bu hal mümine uygun mudur? sorularıyla kendimizi kontrol etmezsek, yıkıcı sel halinde akan modern cahiliyenin önünde, saman çöpü gibi yönümüzü seçemeden sürükleniriz.

Modern cahiliye çünkü büyük parlaklıkla, göz kamaştıran ürünleriyle önümüze gelip hürmette kusur etmeden vitrinini açıyor. Hümanizme bürünen şekli nezaketle, sevgi kılıfı altında ince pazarlama teknikleriyle sunum yapılıyor ve özellikle gençliğin, hayır diyebilecek takati baş döndürücü illüzyonlarla elinden alınıyor.

Sonuçta birbirine benzeyen, aynı tavır ve beklentiye yaşayan ancak kendini Müslüman gören in sanlar kitlesi haline doğru yaklaşmaktayız. İnsanları putlaştıran, her boşluğa resmini asma, her meydana heykelini yapma ve çeşitli törenlerde and içerek, ayakta tazim içinde bulunmayı eleştirirken geldiğimiz aşamada, bunu kendimizden gördüğümüz insanlara aynen tatbik ediyor sak, burada önemli bir sıkıntıdan, sapmadan bahsetme durumunda değil miyiz?

Alimleri, önderleri sevebiliriz. Bunun sınırı, ölçüsü bellidir. Hepimiz fanilik hamuru ile yoğrulmuşuz ve verili nefesleri tüketme sürecindeyiz. Her birimizin yetenek ve özelliği farklı olabilir. Bundan ötürü, başarılara karşı şükür içinde, tevazuya yönelmeli değil miyiz? Büyük bir kitle halinde gösterilen aşırı tazim, iman açısından tehlike barındırdığı gibi, kitlenin kendini lider, şeyh karşısında, böylesine çaresiz görmesi, sahih söylemin kabul sınırları ile anlaşılır değildir. Tazim edilen de bu durumdan rahatsız olması gerekir ve böylesi aşırı tazim konumlandırmalarının hem kendisine, hem ülkeye zarar vereceğini hissediyor olmalıdır.

İnsanlar geçicidir ve yöntem anlaşmazlıklarının düşmanlık nedeni sayılması, hepimizin zararınadır. İslam dünyasının büyük handikaplarından biri budur.

İnsan, ebedi olan o kopmaz halkaya tutunmak için kendilerini temizleyip Mevla’ya yöneldiklerinde, ölçü ile hareket edecekler, aşırı yüceltme ve küçültme açmazından kurtulmuş olacaklardır. İnsanlar birini aşırı yücelttiklerinde, bazı vazifelerini ona devretmenin gereğini yerine getirme kolaylığına sapmış olurlar.

Kurtarıcı bekleme psikolojisi, koskoca bir ümmeti hayatın öznesi olmaktan çıkarıp araza dönüştürdü. Kendini nesne gören nesiller için, kutsal kurtarıcılar beklemekten başka çözüm yolu kalmaz. Oysa Hz. Ebubekir’in Peygamberimizin vefatıyla, her biri değişik hal içine giren insanlara hitabı her şeyi özetler mahiyettedir:

“Kim ki Muhammed’e (a.s.m.) tapıyorsa, bilsin ki Muhammed (a.s.m.) öl­müştür. Kim ki Allah’a ibadet ve kulluk ediyorsa, bilsin ki Allah, Hayy’dır, ölümsüzdür.”

Sözü Asaf Halet Çelebi’ye bırakalım:

İbrâhîm
içimdeki putları devir
elindeki baltayla
Kırılan putların yerine
yenilerini koyan kim