Barış Meclisi'nde, barışın ortak diliyle


 
Barış Meclisi pazar günü Kadıköy meydanında Kürt sorununun demokratik çözümü için binlerce kişiyi topladı. "Artık yeter, ölüm değil çözüm istiyoruz", "savaş değil barış istiyoruz" gibi sloganların atıldığı mitinge Ahmet Türk gelirken katılımcılar çok yoğun ilgi gösterdi.
Tertip Komitesi Başkanı Murat Çelikkan, Kürtlerin onurlu yaşamalarını sağlamadan bu topraklarda kimsenin özgür olamayacağını anlatırken benim çok önemsediğim bir meselenin altını çizdi: "Kardeşlik olmadan özgürlük ve eşitlik sağlanamaz."

Kardeş, daima bizden farklı olandır. Birtakım güç odakları nefreti iki taraflı çoğaltmak için bilinçaltımızı sürekli kamçılayarak kendi amaçları doğrultusunda bizi kardeş kanı dökmeye yöneltirlerken: Bize elbette 'kardeşini öldür' demezler. Onun yerine katilleri kahraman gibi göstermeye çalışırlar. İktidar odakları kardeş kavgasını kullanmaksızın güç elde etmenin daha vicdanlı bir yolunu bulamayacakları için de kardeşini farklı oluşuyla sevmek değil, ona düşmanlık etmek çok daha kolay oluyor. Barış ise bu yüzden savaşın 'en konuşkan dili' haline getiriliyor.

Siyaset meclislerinde herkes istisnasız barıştan ve çözümden bahseder. Kıbrıs, Kürtler, Irak, Filistin... İş fiiliyata geldi mi, yani siz sahiden kendi yaşadığınız hayatın diliyle barış haykırdığınız vakit siyasetin dili müdahale eder. Ya bir güç tarafından kullanılırsınız, ya diğeri tarafından.

Barış istemek, çözümden yana olmak: Hayata dair bir umut taşımaktır aslında. Ve bu umut insanları kardeş kılmak için en temel unsurlardan biridir. İktidar odaklarının bel bağladığı geçici ateşkes anlaşmalarıyla, içi boşaltılmış barış nutuklarıyla yetinemiyorsanız onların dili sürçmeye başlıyor size karşı. Kimi zaman Saddam yanlısı ilan ediliyorsunuz, kimi zaman radikal dinci. Bazen vatan haini olabiliyorsunuz, bazen dış mihrakların güdümündeki bölücü.

Kesin bir dille şiddeti kınamadan barışı savunmak mümkün değil öncelikle. Şiddetin en şeffafını, en göz önünde olan ve öldürenini de reddedeceksiniz. En gizli olanını da. Şiddetin en gizli olanı çoğunlukla sert kardeşlik kavgalarına yol açabiliyor farkında olmadan. Bir miting alanında halay çekerken bile bu gizli dil gelip sizin kelimelerinizin tonuna ayar verebiliyor. "Ölüm değil çözüm istiyoruz" derken, Kürtler olarak, aslında hiçbir çözümü beğenmeyecek, her çözüm çabasını ille baştan hakir görecek bir dil ile konuşmaya başlayabiliyorsunuz. Türkler'in gizli şiddeti besleyen dili ise "verdik ya dil kursları, işte Gap pakedi de hazır, daha ne istiyorlar" kıvamında kalabiliyor.

İşte gündelik hayat dilimizin bu tür 'alt metinler'i kalabalık meydanlarda, mitinge katılan Turgay Oğur'un dünkü Taraf'ta belirttiği gibi, aniden bilinçaltında kaşınmış nefretin, bastırılmışlığın dilini açığa çıkarabiliyor: "Barış mitingine savaş dilinin egemen olmasından duyduğumuz kaygıyı çevremizdeki gruplarla paylaşmaya çalıştık" diyen Oğur, buna rağmen Kürtler arasında nefsine yenik düşenlerin olduğunu da vurguluyor. Ve evet kimi zaman barışı savunmak için bizlere militarizmin diliyle marş söylemek kalıyor barış mitinglerinde. Henüz kardeşliğin kalp dilinde bir karşılığını bulamadık belki de.

Buna rağmen Kadıköy'de kendi adıma çok umut doldum. Kürt ninelerle teyzelerin, torunlarla babaların, dedelerin bir arada coşkuyla halay çekmesinde, barış şarkıları eşliğinde "yeter artık çözüm istiyoruz" demelerinde saklı bir hakikat vardı. Yalnız Türkler'in geliştirmesi beklenen barış ve kardeşlik dilinin değil, giderek Kürtler'in de şiddetle araya mesafe koymaları, çözümsüzlükten beslenmek yerine, Çelikkan'ın ifadesiyle 'çözümün milyonların barış istiyorum talebinde olduğunu' göstermeleri açısından son derece önemliydi.

Çelikkan'ın konuşmasında farklı kültür ve dillerden gelsek de kalplerimizin bir olduğunu vurgulaması kardeşliğin hakiki anlamına kavuşması açısından barış adına en ihtiyacını duyduğumuz adımdı kuşkusuz. Barış meclislerinde kardeşliğin diliyle söylenecek nice ortak şarkı için hazır olabiliriz bu kez. Hep birlikte.

 
Kaynak: Zaman