Londra- Yeni başkanın Beyaz Saray'a yerleşmesine 2 aydan fazla süre olmasına rağmen, seçim sonucunun Washington'u etkilemeye başladığı görülüyor.
Şimdiye kadar Afganistan'daki operasyonlarda gerçekleşen sivil ölümleri hakkında baştan savma açıklamalar yapan Bush yönetimi, 30'dan fazla Afganlı sivilin hayatını kaybettiği düğünevi saldırısına farklı tepki verdi. Obama'nın seçilmesinden sonra yaşanan bu olayda Washington hemen özür diledi ve soruşturma başlattı. Açıkçası, Bush yönetiminin 8 yıldır izlediği politikalardan bunalan Amerikalılarla birlikte dünyanın büyük kısmı da Obama'nın seçilmesiyle rahat bir nefes almış durumda. Acaba Türkiye de rahat nefes alanlar arasında yer alıyor mu? Yoksa seçim sürecinde Obama ve yardımcısı Biden ekibi hakkında dile getirilen endişeler, somut bir risk olarak şimdi karşımıza mı çıktı?Dışişleri Bakanı Babacan'la çıktığımız Avrupa turunda bir başkentten diğerine koşarken, hatta perşembe günü Çek Cumhuriyeti, Hollanda ve İngiltere'ye ayak basarak, aynı günde 3 ülkede bulunma rekoru kırarken, bir yandan da bakanla bu sorular hakkında konuşma fırsatımız oldu. Biliyorsunuz, seçim sürecinde Obama'nın Ermeni seçmenlerine verdiği soykırım iddiasını tanıma sözü var. Ayrıca yardımcısı Biden, bir senatör olarak Irak'ın üçe bölünmesi konusunda verdiği teklifle hatırladığımız bir isim. Biden'ın bu önerisini belki biz unuttuk ama Kuzey Irak'ta oluşturduğu heyecan sürüyor. O kadar ki, bölgedeki önemli bir yetkiliyle görüşürken, tercihinin Obama olduğunu söylemesine şaşırmıştım. Çünkü Bush döneminde Kürtlerle ABD arasındaki ilişkiler en üst seviyeye çıkmış; Barzani, Bush tarafından Beyaz Saray'da birkaç kez ağırlanmıştı. Obama tercihinin gerekçesini sorunca, o yetkili Biden'a duyduğu sempatiyi ve çok tartışılan önerisini hatırlattı. Bu durumda, Türk dış politikası açısından Obama ve Biden'lı bir Washington'dan endişe etmek gerekir mi? Dışişleri Bakanı Babacan'ın açıklamalarından çıkan sonuç, Türkiye'nin bu yeni durumu temkinli bir iyimserlikle karşıladığı yönünde. Konu açılınca Babacan, haziran ayında ABD'ye yaptığı ziyarette hem Obama'nın dış politika ekibiyle hem de Biden ile yaptığı kapsamlı görüşmelerin detaylarını anlattı. Mesela, Afganistan konusunda Türkiye ile Obama-Biden ekibinin yaklaşımları örtüşüyordu. Görüşmeye, Dış İlişkiler Komitesi üyesi diğer senatörleri de davet eden Biden, Afganistan'da başarının askerî yöntemlerden değil, Afganların kafa ve kalplerini kazanmaktan geçtiğini söylüyor. Babacan bunun, her toplantıda Türkiye tarafından dile getirilen bir yaklaşım olduğunu ifade ediyor.
Irak'ın bölünmesi meselesine gelince, Babacan o tasarının verildiği günden bu yana şartların çok değiştiği, bugün bölünme ihtimaline Irak'ın içinde de dünyada da kimsenin sıcak bakmadığı kanaatinde. O görüşmede Biden'a Irak'ın bütünlüğünün önemini teferruatlı bir şekilde anlattığını ve olumsuz bir elektrik almadığını belirtiyor. Dolayısıyla Biden'ın bu önerisine kadük gözüyle bakılıyor.
Obama'nın dış politika ekibiyle soykırım iddiası da etraflıca konuşuluyor. Görüşmede Babacan, hem Türkiye'nin tarih komisyonu önerisini hem de Ermenistan'a bakışını etraflıca anlatıyor. Türkiye'nin arşivlerini açtığını, Ermenilerin de açması gerektiğini, güvenilir tarihçilerin ortaya koyacağı sonucu kabul etmeye hazır olduklarını dile getiriyor. Bakanın bu konudaki temaslardan edindiği izlenim, Türk önerisine olumlu yaklaşıldığı yönünde. Sadece Amerika değil, Rusya, Avrupa ve diaspora dışındaki herkesten bu öneriye sıcak tepkiler geliyor.
Neticede, seçme şansı olsaydı, Cumhuriyetçi bir başkanla yola devam etmek bu konularda Türkiye açısından daha güvenli olabilirdi. Ama diyalog, uzlaşma ve diplomasiye önem veren, dünyada itibarı yüksek Demokrat yönetimin de bazı önemli avantajlar sunacağı gözden uzak tutulmuyor.
Sonuçta her yenilik gibi, Washington'daki yeni takımın da taşıdığı riskler ve belirsizlikler var. Ama genel kanaat, ikili ilişkilerin partiler üstü bir ağırlığa sahip olduğu ve seçim meydanlarındaki aşırı yaklaşımların iktidarda törpüleneceği yönünde. Bu arada, kulislerde konuşulduğu gibi Türkiye dosyasını iyi bilen bir iki Cumhuriyetçi isim yeni kabinede yer alırsa, geçiş dönemi daha da sancısız olabilir.
Kaynak: Zaman