Kosova alelacele tek taraflı bağımsızlık ilan ederse aşırılık yanlısı Sırplar öfkeyle tepki verebilir. Kan dökülmesini önlemenin yolu, Kosova'nın eşgüdümle bağımsızlık kazanması, Sırpların da Kosova'da egemenlikten vazgeçme ve savaş suçlularını teslim etme karşılığında AB üyesi olması
Gelecek 10 yıl içinde bir vakit iki Avrupa ülkesi AB üyesi olacak: Sırbistan ve Kosova. Tarihçiler, birinin bir zamanlar diğerinin parçası olduğunu yazacak. AB üyesi olacak Sırbistan, budanmış bir ülke, eski halinin bir gölgesi gibi görünecek. Bu sonuca da kan, ter ve gözyaşlarıyla ıslanmış uzun bir yoldan geçilerek varılacak. Gelecek birkaç hafta boyunca, BM'nin Kosova'yla ilgili bir anlaşmaya varılması için tayin ettiği mühlet dolduğunda, daha fazla ter ve gözyaşının döküldüğüne tanıklık edeceğimiz muhakkak, fakat şans ve bütün tarafların göstereceği basiret sayesinde daha çok kan dökülmesinden kaçınabiliriz.
Bu nihai sonuç tümüyle adil olmayacak. Tarih böyle işlemiyor. Masum Sırplar acı çekti ve öldü, keza masum Kosovalı Arnavutlar da. O Kosovalı Arnavutların 1990'larda Sırp lider Miloşeviç'in kırbacı altında nasıl inim inim inlediğini hatırlarım. Bunları yazarken karşımda evlerinden olmuş ailelerin, yıkılmış evlerin, kara dökülmüş kanın fotoğrafları duruyor.
Sırbistan'ın işine gelir
Fakat Sırpların yitirdiği tarih ve kültürü de hissediyorum. Kosova için önerilen uluslararası anlaşmalardaki tüm koruyucu maddelere rağmen, Decani, Gracanica ve Pec'teki kutsal Sırp Ortodoks manastırlarına, en azından şu an için düşman bir halkın yaşadığı ve kontrol ettiği topraklardan geçerek ulaşılabilecek ancak.
Sırbistan'ın bu kaybının adil olup olmadığını belirleyecek tarihsel bir hesap kitap yapılabilir mi bilmiyorum. Tam olarak kimin ve hangi koşullar altında kendi kaderini tayin hakkına sahip olduğu, liberallerin çözme çabasıyla 160 yıl harcadığı bir muamma. Fakat şu iki meseleyi gayet emin bir biçimde ifade edeceğim: İlki, Sırbistan'ın kaybının en büyük sorumlusu Miloşeviç (cehennemde çürür inşallah) ve onu destekleyip kışkırtan iki savaş suçlusudur (Karaciç ve Miladiç). NATO işgali 1999'da Sırp güçlerini sürerken, Decani manastırındaki umutsuz bir keşişin söylediklerini asla unutmayacağım. Sırp Ortodoks din adamı şunu söylemişti: "Kosova'yı kaybetmekle kalmayıp kendi halkını fiziksel ve ruhsal olarak tümüyle yıkan kişi Miloşeviç'tir."
İkinci mesele şu: Kosova'nın Sırbistan'dan ayrılması, sırf Kosova değil Sırbistan için de en az kötü olan sonuç. Sırbistan 1999 yazından bu yana, İbar Nehri'nin kuzeyindeki Sırp kontrolünde bulunan bölgeler hariç, Kosova'da fiili egemenlik kullanmıyor. Çoğu Sırp içten içe Kosova'nın kaybedildiğini biliyor, fakat Sırp siyasetinde kimse bunu açıkça kabul etmez. Yani Kosova Sırp siyasetinin gövdesinde iltihaplanan bir yara ve ülkenin kendi refahı için gerçekte ne yapması gerektiğine odaklanmasını engelliyor.
Bugün asıl soru bunun doğru sonuç olup olmadığı değil, bu sonuca nasıl ulaşılacağı. İleriye gitmenin en iyi yolu, Putin liderliğindeki Rusya'nın inadı nedeniyle tıkandı. O yol, eski Finlandiya Devlet Başkanı ve BM'nin Kosova özel temsilcisi Marti Ahtisaari'nin planını onaylayan bir Güvenlik Konseyi kararıyla açılacaktı. Plan, Sırp kutsal yerleri, toplulukları ve yerel yönetimleri için ileri düzeyde koruma eşliğinde, Kosova'ya himaye altında bir bağımsızlık öngörüyor.
Rusya inat ederek, Sırbistan'daki Ortodoks Slav kardeşlerine veya kendisine en ufak şekilde hizmet etmiyor. Fakat özellikle son seçimden sonra Rusya'nın tavrında değişiklik olmayacak gibi görünüyor.
İleriye doğru en kötü yolsa eski Kosova Kurtuluş Ordusu lideri Haşim Taci'nin başını çektiği yeni Kosova hükümetinin alelacele bağımsızlık ilanına girişmesi. Bu, Sırp aşırılıkçılarının ve İbar'ın kuzeyindeki Sırpların sert tepkisine, Belgrad'daki yetkililerin (bilhassa da başkanlık seçiminin yaklaşmasından dolayı) öfkeyle karşılık vermesine yol açabilir; Bosna'daki Sırp Cumhuriyeti'nin kısasa kısas söylemini söylemeye bile gerek yok.
En uygun adım, üst düzey müzakerecilerin de dediği gibi, eşgüdümlü bir bağımsızlık. Yeni Kosova hükümeti gelecek üç ayda kutsal hedefine doğru ilerleyecek, fakat AB ve diğer uluslararası muhataplarla işbirliğiyle. Kosovalı Arnavutlar tarihsel bağımsızlık iddialarını açıkça Ahtisaari planıyla bağlantılandıracak; buna uluslararası himaye, NATO varlığının devamı, liberal bir anayasa ve azınlıkların korunması da dahil olacak. Bu yaklaşım ABD, NATO ve Rusya izin verdiği sürece BM tarafından desteklense de, düzenlemelerde AB öncü rol üstlenecek ve bunları Kosova'nın (aslında bölgenin kalanının) birliğe katılması bağlamına yerleştirecek.
Arnavutlar şubatı beklemeli
AB, Bosna'yla Avrupa jargonunda 'istikrar ve ortaklık' diye anılan bir anlaşma imzaladı -nihai üyeliğe dönük önemli bir adım bu. AB, aynısını Sırbistan için de (Karaciç ve Miladiç'in teslim edilmesinin ertesi günü) yapmayı istediğini açıkça ortaya koymalı. Kosovalı Arnavutlar da 3 Şubat'a (Sırbistan'daki başkanlık seçiminin ikinci tur tarihi) kadar, yani Sırplar arasındaki son duygusal spazmın Belgrad'daki başkanlık sarayına bir aşırılıkçıyı oturtmayacağından emin olana kadar beklemeye ikna edilmeli.
Kosova'nın en geç Şubat 2008'de gerçekleşecek eşgüdümlü bağımsızlık ilanına, Avrupa'nın Sırplara yapacağı böyle güçlü bir öneri eşlik etmeli: Kosova üzerinde egemenlikten vazgeçme karşılığında, AB'de daha iyi bir gelecek için gerçek fırsat. Sırpların çoğu görünürde hayır der, fakat böyle yapılırsa içten içe evet demeye başlayabilirler.
Kaynak: Radikal